Destansı direnişin sırrı devrime kilitlenmektir!

  • Arşiv
  • |
  • Sol Hareket
  • |
  • Devrimciler
  • |
  • 17 Aralık 2012
  • 10:14

Benim için anılarımın tazelenmesine neden olan, ama genel için, iyi ve nesnel bir belgesel niteliği taşıyan “Simurg” filmi izlenmeli ve izlettirilmeli diye düşünüyorum. Filme ismini veren Simurg’un ne olduğuna baktım. Küllerinden yeniden doğan efsanevi, bir anlamda kurtarıcı kuşmuş. Simurg’la ilgili başka bir öykü de şöyle:

30 kuş bir gün Simurg’un olduğunu düşündükleri bir kanat bulurlar. Kurtarıcı olarak Simurg’u bulmak için Kaf dağına uçmaya başlarlar. Simurg’un yaşadığı söylenen bilgi ağacını bulurlar. Ağaçta bir kuş bulmazlar ama Simurg’un anlamını öğrenirler. Farsça “si” 30, “murg” da kuş demektir. Böylelikle kurtarıcı diye aradıklarının kendileri olduklarını görürler.

20 Ekim 2000’de Ölüm Orucu Direnişi’ne başlarken, bir anlamda biz de Simurg’duk. İşçi sınıfının ve ezilen halkların öncüsü-Simurg’u-kurtarıcısı sınıfın partisidir. Parti o gün, orada bende cisimleşiyordu.

2 yıl önce Ümit yoldaş “uğrunda tereddüt etmeden öleceğimiz davayı kazandık” demişti. Bunu Partili kimliğiyle söylemişti. 1 yıl sonra da tereddüt etmeden ölümü göğüsledi.

Habip ve Ümit yoldaşları asla erişemeyeceğim yücelikte görüyordum, o günlerde. Davaya ve devrime inanmış, hedefe kilitli devrimciler olduklarının farkında değildim. Onlar üstün özellikleri olan insanlardı. Ben onlarla birlikte halaya duramazdım. Ama 20 Ekim 2000’de attığım adımla yaptım bunu. 19 Aralık’ta da tıpkı onların Ulucanlar’da yaptığı gibi halaya durdum. Devrime inanmak, bir anlamda tek başına duygusal bir durum. Bunu somutlamak ise hedefe kilitlenerek emek harcamakla mümkün. Başta devrim hedefi olmak üzere, anın görevlerinde hedefe kilitlenmeyen bir devrimci için Habip ve Ümitler asla erişilmeyecek, insan üstü bir varlık gibi görünür. Devrime inanmadan hedefe kilitlenilmez, ama hedefe kilitlenmeden de devrim yapılmaz. Habip ve Ümit yoldaşlar devrime ve davaya inanan, hedefe kilitlenmiş yoldaşlardı. Devrim ve davaya inanıp hedefe kilitlenildiğinde onlarla birlikte devrim halayına durulabildiğini 19 Aralık’ta yaşayarak öğrendim.

Gerek 19 Aralık’ta gerekse Ölüm Orucu Direnişi’nde benim baştaki durumumu aşan devrimci bir pratik sergiledim. Habip ve Ümit yoldaşlardan devraldığım bayrağımıza leke düşürmedim. Beni böyle güçlü kılan davaya ve devrime olan inancım ve hedefe kilitlenerek bunu somutlamış olmamdı.

Yalnız kendim için değil, hedefe kilitlenerek, inancını somutlayan tüm yoldaş ve siper yoldaşları için de bunlar geçerli. 19 Aralık’ta şehit düştüğünü sandığımız Hasan Güngörmez 9 gün sonra şehit düştü. 9 gün boyunca tedavi kabul etmeyerek ölümün üstüne yürüdü. Onu böylesine güçlü kılan devrim hedefine ve güncel hedefe kilitlenmiş olmasıydı. İrfan Ortakçı için de aynı durum geçerli. Acıdan kıvranılmaması imkansız bir durumdayken İrfan tek bir “ah” bile demedi. Onun “ah” çekmesi direniş alanına korku bombası düşürebilirdi. Böyle bir şeye neden olmamak için, İrfan korku bombalarını yüreğindeki devrimci cesaretle etkisizleştirdi. Neredeyse insan üstü bir davranış gösterdi. Ama İrfan insan üstü güçlere sahip değil, davasına inanmış ve hedefe kilitlenmiş onurlu bir devrimciydi.

Beni eskiden tanıyan birine 19 Aralık’ta korkmadım desem pek inandırıcı gelmez. Sinir gazı atıldığında, “artık öleceğim” diye düşündüm. Ama korkmadım. Varolan korkular, inancım ve inancımı somutlayan hedefe kilitlenmiş olmamın altında ezilmişti. Ne 19 Aralık’ta ne sonra süren direnişte bu melun özellik hiç açığa çıkamadı. Belini bile doğrultamadı.

O günden sonra net olarak gördüm ve yaşadım ki, inancını hedefe kilitlenerek somutlayan bir devrimcinin yapamayacağı şey yok. Eksik, hatta yanlış da yapabilir. Elbette yanlış yapmamaya dikkat etmek gerekir. Ama yanlış yaparım korkusuyla hiç bir şey yapmamaktan daha büyük bir yanlış olmaz. 19 Aralık’ta eksiklerimiz yanlışlarımızda olmuştur. Ama kesin olan bir şey var; 19 Aralık’ta biz kazandık!

Simurg öyküsünde olduğu gibi, “kurtarıcı” biziz, sınıf devrimcileri. 25 yılda sınıf devrimcisi bir kimlik yaratan davamız. Ulucanlar’da, 19 Aralık’ta nasıl kazandıysak, aynı şekilde “göğü de fethedeceğiz!”

Muharrem Kurşun

* Ölüm Orucu gazisi Muharrem Kurşun, 20 Ekim 2000 tarihinde başlayan direnişte 1. Grup’ta yer aldı. Çankırı Cezaevi’nde bulunan Kurşun, 19 Aralık katliamını burada karşıladı. Direnişin 273. gününde tahliye edildi.