Oyuncu Nur Sürer, sanatı bir yana, insan hakları savunucusu olarak da hep ön sıralarda. 4 yıldır cezaevinde olan eşi, 68 kuşağının önemli isimlerinden Sarp Kuray’ın, hapisteki gazetecilerin, hakkını arayan işçilerin, F tipindeki “insansızlaştırmaya” karşı tutuklu ailelerinin hukuk mücadelesine omuz veriyor. Tartışma programları izlemekten film izlemeye fırsat bulamadığını anlatıyor. “Düşünen insanına, yazarına, çizerine bu kadar kinle bakan, hasım duyguları içinde olan bir ülke daha olabilir mi? Türkiye tüm bunlardan utanacak ama ne zaman bilmiyorum” diyor. Sürer’le, Sarp Kuray’ı konuşmak üzere bir araya geldik. Tek “derdi” bu dava değil ki... Sohbetimiz, memleketin başka acılarına doğru sürüklendi gitti. Biz sorduk, bütün öfkesi ve üzüntüsüyle yanıtladı.Sarp Kuray yeniden yargılanıyor ama tahliye kararı çıkmadı...SÜRER - Ben tahliye bekliyordum. AİHM kararlarına uyulacağını düşünüyordum. AİHM, Sarp’ın adil yargılanmadığına hükmetti. Duruşmada davayı hiç bilmeyen mahkeme üyeleri vardı. Dosyayı okumadıklarını bile düşünüyorum. Sanki Sarp ilk kez mahkeme önüne gelmiş gibiydi. Sarp’ı 18 sene daha mı yargılayacaklar? 4. yargı paketi gündemde ve benim tahliye umudum var. Bir sonraki duruşma 2 Nisan’da. Bu dava 12 Eylül ürünü. Sarp, 12 Eylül gelmeden Türkiye’yi terk etmişti. 12 Eylül’de burada olsaydı içeriye alınacak, idamla yargılanacaktı.
‘Herkes mağdur edildi’
Türkiye, 12 Eylül’le hesaplaşmayı tartışıyor. Sizce bu gerçekten yapılıyor mu?
SÜRER - 12 Eylül’e ilişkin iki paşanın yargılanması beni hiçbir zaman tatmin etmedi. Sadece içeri girmiş, işkence görmüş insanlar değil, herkes mağdur edildi. 12 Eylül her eve uğramıştır. İdeolojisiyle de uğramıştır. Sadece iki paşayı yargılarken öbür tarafta 12 Eylül mağduriyetini sürdürüyorsunuz. Bu iddia komik...
Sarp Kuray, 29 Ocak’taki duruşmada yorgun görünüyordu. Cezaevinde sağlık sorunu yaşıyor mu?
SÜRER - Ailede, şeker ve tansiyon var. Sarp’ta da çıkmıştı bu hastalıklar. Duruşma için sabahın 04.00’ünde kaldırıldı. Tansiyonu yüksekti, ambulansla karayoluyla getirildi. Dönüşte de hastaneye kaldırıp serum takmışlar, tansiyonu 20’ye çıkmış. Sarp’ın durumu çok ağır değil ama cezaevlerinde 400’e yakın çok ağır hasta var.
F tipleri gerçekten insan onuruna karşı bir sistem
Tutuklu aileleriyle bu konuda çalışmalarınız olduğunu biliyoruz...
SÜRER - Gerçekten, kendi işini göremeyecek kadar ağır hastalar var. 4. yargı paketiyle umarım dışarı çıkarılırlar. Bu hastaları değil de kadına şiddet uygulayanları çıkardılar. Siyasi ya da adli tutuklu ayırımı yapmadan acilen düzenleme yapılmalı.
Yatağında ayağında zincirle yatan kanser hastasını düşünün. Kanserle savaşması mümkün mü? O zincir, kemoterapi alan insana hayata tutunma şansı bırakmaz.
F tipi cezaevlerindeki tecritin yol açtığı sorunlar iyice görünür oldu. Ama yetkililer görmüyor. Kuray da Sincan 2 No’lu F Tipi’nde. Tecritin etkilerini eşinizde de gözlemlediniz mi?
SÜRER - İlk yıl tek başına tutuldu. Şu anda yanında PKK davasında yargılanan iki kişi var. Orda olmanın psikolojisini anlamak mümkün değil. Eşi de kız kardeşi de olsanız, sürekli görüşe gitseniz de. Yanına iki kişi geldiği gün, “insanlarla konuşmayı özlemişim” dedi. Çok üzüldük. Yıllardır, ailelerin çocukları için kendilerini öne atmalarının altında bu var. F tipleri gerçekten insan onuruna karşı bir sistem. Ben, 20 dakika biriyle konuşmasam deliririm.
Slogan attılar diye hem görüş yasağı hem sohbet yasağı getiriliyor. Kim duyuyor o sloganı? Sarp’ı görmeye giderken, ailelere rastlıyorum.
Çok uzak bir yerden gelmişler, “oğlunuzun görüş yasağı var” deniyor, boyunları bükülüyor. Aylarca görüşe gelemeyen, bayramdan bayrama gelebilen aileler var. Çoğu da yoksul.
‘Bunların hesabını kim verecek?’
Yazdığı, düşündüğü için gazetecileri, yürüyüş yaptığı için öğrencileri içeri atıyorlar. İnsan hakkı savunucusu olarak ne söylemek istersiniz? Başka bir Türkiye mümkün mü?
SÜRER - Bu ayıpların bu ülkenin gündeminden çıkarılması lazım. Nevroz’da, bakanlar, koca koca adamlar, yaktıkları samanların üzerinden atlıyor bir şey olmuyor da tıp öğrencileri Nevroz’da eğlenince içeri atılıyor. Neden? Bunu hukukun neresine koyacağız? Pınar Selek’i ülkesinden ayırmaya çalışıyorlar. Tutuklanan avukatlara içim yandı. 11 ay Diyarbakır’da çalıştım. Bir gün miting yapılıyor bütün Diyarbakır dayak yiyor, ertesi gün emniyet müdürünün oğlunun düğünü oluyor herkes Kürtçe konuşuyor, halay çekiyor. Bu dil halka yasak demek ki... Çok acil barış yapalım, dönüp özür dileyelim. Kürt annelerinin kaybı çok daha büyük. Asker anneleri cenazeden sonra bir başına bırakılıyor. O annenin ömrü boyunca çektiği acıyı kim biliyor? Ülkem için, etrafımdaki insanlar için üzgünüm. Tutukluluk çok şeyi götürüyor, hesabını kim verecek? Yargıçların ve savcıların bir hafta F tipinde kalmaları gerekiyor. Verdikleri kararların nasıl sonuçlar doğurduğunu, yalap şap gördükleri davalarla insanları nereye attıklarını görmelerini istiyorum. Düşünce suçu Cumhuriyetin bir ayıbı.
Bürokrat bir aileden geliyor
Ya Sarp Kuray’ın eşi olmak...
SÜRER - Güzel. Çok evlilik yanlısı değildim. Sarp, “evlenmeden olmaz” dedi. 68 kuşağının da tutucu bir yanı var. 1994’te evlendik. Sarp çok iyi bir arkadaş, entelektüel. Sert görünür ama tanıyabileceğiniz en merhametli insanlardan bir tanesi. Her şeyden önce vicdanlı bir adam.
Kim neden servis etti bilmiyorum, mafya diye laflar çıkarıldı.
Bürokrat bir aileden geliyor, babası eski vali. Siirt’te, Mardin’de, yoksulluğu görerek büyümüş, belki de isyanı oradan başlamış.
Yemek seçmez, alkol kullanmaz. En büyük tutkusu okumak. Bu mahkûmiyet bizim için şok oldu. Sarp bir söyleşisinde komik bir şey söyledi: “Anayasayı değiştirmek istedim, bu iyi bir anayasa değil. Ama tek başıma mümkün değildi.” Haklı da. Şimdi, bir araya gelip değiştiremiyorlar. Demek ki bu çok zor bir iş.
Halil Köse - Cumhuriyet / 11.02.13