Çin Ekonomisi, Gelişmekte Olan Ülkeler… - Ergin Yıldızoğlu

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 21 Mart 2012
  • 05:59

Pazartesi yazımda değindiğim konular, pazar günü toplanan Çin Gelişme Forumu’nda da ele alınmış. Bu konuları iki soruyla toparlayabiliriz: Çin ekonomisi yavaşlarken, Çin’in ekonomi modeli ne yönde gelişecek? Dünya ekonomisi, özellikle gelişmekte olan ülkeler bu yavaşlamadan, olası bir model değişikliğinden nasıl etkilenecek?

‘Ya Çin ekonomisi bu kadar güçlü olmasaydı’

IMF Başkanı Christine Lagarde, Forum’da yaptığı konuşmada, dünya ekonomisini etkilemeye devam eden mali krize değinirken “Eğer Çin ekonomisi bu kadar güçlü olmasaydı, dünyada koşullar ne kadar kötü olurdu düşünmek bile istemiyorum” demiş.

Lagarde haklı, Çin halen dünyanın ikinci büyük ithalatçısı. Forumdan aktaran Zinhua Haber Ajansı’na göre, Çin’de, yıllık ortalama yüzde 16-18 oranında, ekonomik büyüme hızının belirgin biçimde üzerinde artan perakende satışlar, onu hızla dünyanın birinci büyük ithalatçısı konumuna taşıyor. Başbakan Yardımcısı Li Keqiang da Forum’da yaptığı konuşmada, bu bağlamda Çin’in dış ticaretinin 2015’e kadar 10 trilyon dolara ulaşmasını beklediklerini açıklamış. (Peoples Daily, 19/03)

Merkez ülkelerin ekonomileri mali krizin altında ezilirken Çin ekonomisinin temel mallara (hammadde, gıda, enerji) olan talebi gelişmekte olan ülkelerin ihracat gelirlerini büyütüyor, teknoloji yoğun mallara olan gereksinimi de gelişmiş ülkelerde talep daralmasının etkilerini azaltmaya yardımcı oluyordu. Çin’in temel mallar ithalatı çoğu zaman uygun koşullarda verilen kredilerle de desteklendiğinden, merkez ülkelerdeki kredi daralmasının gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri üzerindeki olumsuz etkilerini de yumuşatabiliyordu.

Ek olarak, Çin ekonomisinin üretim ve tüketim gücünü, ucuz tüketim malları (ücret malları) ihracatı yoluyla, hem gelişmekte olan ülkelerde hem de ABD ve Avrupa’da, mali krizin en yıkıcı siyasi sonuçlarının, hafifletilmesine katkıda bulunduğu da söylenebilir.

Çin ekonomisinde kriz eğilimlerinin güçlenmesine ilişkin yaptığım gözlemler, Forum’da gündeme gelen konular arasında. Bu konulara ilişkin tartışmalar, önümüzdeki dönemde bu “katkıların” azalabileceğini, zaten zorlanmaya başlayan gelişmekte olan ülke ekonomilerinde olumsuzlukları arttıracağını böylece dünya ekonomisinin krizinin yeni bir aşamaya girebileceğini düşündürüyor.

Zemin de buna uygun. Carmen Reinhart’ın (Rogof & Reinhart, Bu kez farklı - 8 asırlık mali çılgınlıklar, İngilizce Princeton, 2009) The Emerging Markets sitesinde aktarılan yorumunda vurguladığı gibi merkez ülkelerdeki yatırımcılar, negatif faiz oranları, hazine kâğıtlarının cazip olmayan getirileri gibi koşulların da baskısıyla (Tony Jackson, Financial Times, 18/03) çevre ülkelere yöneliyorlar, bu dalga çarptığı ülkede, hem ülke dövizini aşırı değerlenmeye zorluyor hem de ülke içinde (iç borçlanmada) bir kredi köpüğü oluşturuyor, varlık fiyatlarını yükseltiyor, geleneksel göstergelerle hemen fark edilmeyen kırılganlıklar yaratıyor. Hükümetlerin ve yatırımcıların, “bu kez farklı, bu durum daha uzun zaman devam eder”, “cari açık finansmanı sürdürülebilir” inancına bağlı olarak bir kriz olasılığı güçlenmeye başlıyor.

Keşke bu kadar güçlü olmasaydı...

Latin Amerika’ya ilişkin gözlemler böyle bir durumun oluştuğunu, risklerin şimdiden artmaya başladığını düşündürüyor. Örneğin, kısa dönemli sermaye hareketleri hâlâ Brezilya gibi ülkelerin ekonomilerini etkilemeye devam ederken, The Emerging Markets sitesinde John Rumsey’in aktardığına göre, sınır ötesi proje kredilerinde, Avrupa bankalarının çekilmesiyle, özellikle inşaat sektöründe, doldurulamayan bir finansman açığı oluşmaya başlamış.

Çin ekonomisindeki gelişmelerin etkileri, bu olumsuzlukların üzerine gelecek gibi görünüyor. Ekonomik büyümedeki yavaşlama, büyüme modelinde, tüketime, toplumsal huzursuzlukları hafifletmeye yönelik harcamalara ağırlık verilmeye başlamasına bağlı olarak yatırımlardaki daralmaya (kapasite fazlası sorununa değinmiştim) bağlı olarak uluslararası emtia piyasalarında Çin’den kaynaklanan talebin giderek yumuşaması bekleniyor. Çin’de iç borç sorununun krize dönüşmesini engellemeye yönelik çabalar hızlandığında şirketlerin yükümlülüklerini karşılamak için dışardaki varlıklarının likide etme eğiliminin gündeme gelmesi olasılığı da söz konusu.

Ekonomik yavaşlamanın, öngörüldüğü gibi, yüzde 7 - 7.5 düzeyinde kalması halinde, gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkilerinin çok ağır olmayacağı düşünülebilir. Ancak Çin ekonomisindeki yavaşlama, geçen ay yayımlanan IMF raporunda öngörüldüğü gibi yüzde 4 düzeyine doğru inecek olursa, yeni bir mali kriz dalgasına, “küresel depresyonun” derinleşmesi olasılığına hazırlanmak gerekiyor.

Cumhuriyet – 21.03.12