Cezaevinde yapayalnız bir çocuk

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • Zindanlar
  • |
  • 28 Nisan 2012
  • 11:45

Bebekken tanıştığı dört duvarın ardındaki kocaman bir kız çocuğunun sürgün öyküsü...

Cumhuriyet- Bebekken tanıştığı cezaevinde “yalnız” bir kız çocuğu Ekin Şinar Dülek. Annesine verilen hapis cezası nedeniyle demir parmaklıların ardında büyümek zorunda kaldı. 3 yaşına geldiğinde, cezaevindeki kreşe gitmeye başlamıştı ki, kreşi olmayan başka bir cezaevine sürgün edildiler.

Anne Gazal Dülek, PKK üyesi olduğu gerekçesiyle mahkûm edildiği 6 yıl 3 ay hapis cezasının onaylanmasının ardından 2 Ocak 2010’da Bakırköy Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na götürüldü. 1 buçuk yıl sonra infazını tamamlayacak olan anne, hapse girdiğinde 10 aylık olan kızını da yanında götürmek zorundaydı. Ekin Şinar, yaklaşık 2 yıl boyunca babasıyla dışarda buluşup özgürlüğün tadını çıkardı. Baba Şemseddin Dülek de Ekim 2011’de yapılan KCK operasyonu kapsamında “örgüt üyesi” olduğu gerekçesiyle tutuklanarak Kocaeli 1 No’lu F Tipi Cezaevi’ne gönderildi. Ekin Şinar ise bu arada büyüdü, 3 yaşına geldi. Bakırköy’deki cezaevindeki kreşe gitmeye, günde 1 saat de olsa yaşıtlarıyla arkadaşlık etmeye başlamıştı. Ekin Şinar’ın annesi 10 Mart 2012’de kreşi olmayan Gebze M Tipi Cezaevi’ne sevk edildi. Babasının tutuklanmasıyla dışarıdaki özgür saatleri iyice azalan Ekin Şinar, böylece arkadaşsız da kalmış oldu.

Çabuk büyüyor

Ekin Şinar’ın amcası İsmail Dülek, Ekin Şinar’ı zaman zaman dışarı çıkardıklarını, cezaevinin değişmesinin çocuğu olumsuz etkilediğini anlatıyor: “Gebze’de kreş yok. Ekin Şinar kreşe gidebildiğinde, biraz olsun çocukluğunu hissedebiliyordu... Bakırköy’de annesiyle birlikte ayrı bir odada kalıyordu. Burada ise koğuş sistemi var. Üstelik babası da tutuklandı.”

Amca Dülek, Ekin Şinar’ın yaşamının “dışarı” ve “içeri” ikileminde sürdüğünü vurguluyor. Çocuğun dışarı çıkarıldığında, bir süre sonra annesini özlemeye başladığını dile getirerek “Cezaevine geri götürdüğümüzde ise arkadaşlık kurduğu çocuklara derin özlem duyuyor. Bu ikilem, onu derin üzüntüye, zaman zaman hıçkırıklara boğuyor. Yaşadıklarını anlamaya çalıştıkça, sanki Şinar bebek tez büyüyor...” diyor.

Cumhuriyet / 28.04.12