Bosch işçisi kazandı, buz kırıldı yol açıldı! /KB

  • Arşiv
  • |
  • Makaleler/Yazarlar
  • |
  • 24 Mart 2012
  • 11:05

Bosch işçisinin Türk Metal’den istifa ederek Birleşik Metal’in yolunu tutmasının siyasal yankıları sınırlı da olsa, sınıf mücadelesi bakımından son derece kritik bir adım oldu. Bu türden adımlar büyük bir savaşa girmeden sessiz-sedasız elde edilen stratejik mevzilere benzer. Düşman önemli bir mevziden yoksun kalırken, işçi sınıfı güç dengelerini değiştirebilecek önemde bir mevzi kazanmış demektir. Eğer bu mevzi düşmana karşı etkin bir biçimde kullanılabilirse sınıf mücadelesinde yeni bir durumun doğuşunun da yolu açılır. Böylelikle gerçekleştiği anda siyasal bakımdan pek az etki yaratabilen bir gelişme giderek olabilecek tüm sonuçlarına ulaşır. O an geldiğinde bu gelişmenin tarihsel önemi ve değeri herkesçe anlaşılır.

Fakat metal işkolu ve özelde Bosch söz konusu olduğunda ise bu adımın ne derece önemli olduğu ve yol açabileceği sonuçlar her iki düşman sınıf kampından da yeterince biliniyor. İşte bunun için bu çıkışın gerçekleştiği Bursa’da Bosch işçisinin yaptığı kulaktan kulağa yayılarak gerçek bir heyecan dalgasına yol açabiliyor. Tarihsel ve siyasal bir bilince sahip olmayan, ancak Türk Metal’in ve onunla sembolleşen düzenin ne olduğunu bilen işçiler ve emekçiler, Bosch işçisini sahipleniyor ve onun attığı adımla sezgisel düzeyde de olsa artık bir şeylerin değişebileceği yönünde düşüncesi olgunlaşıyor. Binlerce ağız bu milyonluk metropol kentte Bosch işçisinin yaptığını duyuruyor ve umutları büyütüyor. Ama sadece bu kadar da değil. Başka bazı kentlerden de benzer yönde arayışların yaşandığı bilgisi geliyor. Daha şimdiden birçok fabrikadan benzer yönde adımlar atmaya yönelen, ancak nasıl yapılacağını bilmeyen işçilerin sesi duyuluyor. Öyle ki DİSK ve Birleşik Metal’e çeşitli il ve fabrikalardan işçiler bir biçimde ulaşmaya çalışıyorlar. O nedenledir ki Bosch’tan yediği şamara yanıt veremeyen Türk Metal çetesi aynı zamanda başka fabrikalardaki arayışların önünü kesmeye çalışıyor.

Hiç kuşku yok ki sermaye cephesi de Bosch işçisinin attığı adımın anlamı ve yaratabileceği sonuçları konusunda berrak bir bilince sahip. Çünkü tekelci burjuvazinin çelik çekirdeğini oluşturan Koç gibi unsurları başta olmak üzere, metal işçisinin işçi sınıfı içerisinde tuttuğu yeri iyi biliyor. Acı tarihsel deneyimleri de, Türk Metal gibi bir çeteyi özel olarak bugüne kadar koruyup kollamaları da bunun zaten açık kanıtları. Tekelci burjuvazi metal işçisine ve DİSK’e o denli düşmandır ki, Vehbi Koç’un fabrikalarından herhangi birine DİSK’i sokmamaya yeminli olduğu ve bunu bir vasiyet haline getirdiği de söylenmektedir. İşte bunun için medya tekeli basit bir sendika değiştirme eylemi gibi bu eylemi görmezden gelse de tekelci burjuvazinin duyduğu korkunun derinliğinden eminiz. Bu korku nedeniyledir ki kıvılcımın sıçrama ihtimalinin olduğu tüm büyük fabrikalarda işçiler üzerindeki baskı ve yıldırma politikası anında yürürlüğe sokulmuştur.

Ancak burada Bosch’un örgütlenme sürecinin her aşamasında haklı olarak gündeme gelen şu soru sorulmaktadır: Sınıflar mücadelesinde bu denli stratejik önemde bir çıkışın üstesinden gelmek üzere sermaye ve Türk Metal çetesi bu çıkışı neden daha baştan bastırmak yoluna gitmemişlerdir? Dahası bu konuda en son ‘98 yılındaki büyük metal fırtınası karşısında görüldüğü gibi kanlı bir pratikleri varken…

Doğrusu bu kirli cephe elinden gelse bunu yapardı buna eminiz. Ancak yapamamışlardır. Bosch’un uluslararası bir tekel olması, Almanya’daki fabrikalarında örgütlü IG Metal’in Birleşik Metal lehine taraf olması, Türk Metal çetesinin uluslararası sendikal federasyonlara katılmak için kendisini maskeleme çabası, burjuvazi arasındaki rekabet gibi nedenler bu soruyu açıklamak için sıralanabilecek nedenlerdir. Fakat asıl belirleyici nedenler, Bosch işçisinin nispeten eğitimli ve özgüveni yüksek bir işçi grubu olması. Yanısıra Türk Metal çetesine karşı yoğun öfkesi, bu öfkenin Birleşik Metal’in de çabalarıyla birlikte örgütlü biçimler alması gibi doğrudan Bosch işçisinin kendi öz dinamiklerinde aranmalıdır. Dışsal etkenler ve burjuva cephedeki zayıflıklar ancak bu dinamiğin yanında ikincil roller üstlenmiştir.

Türk Metal çetesinin de çok sert biçimler almasa dahi baskı uygulamadığı söylenemez. Ancak tüm bunlar daha en başta ters tepmiş ve Bosch işçisinin Türk Metal’den kopuşunu hızlandırmaktan başka bir sonuç yaratmamıştır. Örneğin ideolojik nedenlerle Türk Metal’de kalmak üzere gerici bir tutum alan milliyetçi işçiler dahi bu baskılar karşısında saf değiştirerek sürece dahil olmuşlardır. Yoğun öfke, güçlü bir özgüvenle birleştiğinde ve en sonunda da örgütlenmeye doğru evrildiğinde olağan anlarda işçileri korkutup yıldırabilecek tutumlar (fabrikaların çevresinde konvoylarla dolaşmalar, servis araçlarını engelleme, taşlama gibi…) her defasında mücadelenin daha da güçlenmesinden başka bir sonuç yaratmamıştır.

Belirtmek gerekir ki Bosch işçisinin direncini kırabilecek en etkili silah işsizlik sopasıydı. İşte ikinci türden dinamikler en anlamlı rolü burada oynadılar. Uluslararası sendikal federasyonların da zorlamasıyla Bosch yönetiminin “işçinin istediği sendikayı seçmekte özgür olduğu, bundan dolayı herhangi bir işten atmanın sözkonusu olmayacağı” biçiminde altına imza attığı belge, Bosch işçisinin örgütlenme sürecinde en önemli eşiklerden birinin atlanmasına katkı sağladı. Bundan sonra süreç güçlü bir itilim kazanırken, en ilerde duran öncü işçilerin altındaki özellikle kritik konumlarda bulunan kararsız işçilerin de sürece aktif biçimde katılmasına yol açtı. Bundan sonra da karşı hamleler tümden etkisizleşirken su yatağını buldu.

Bu noktada süreç içerisinde örgütlü iradenin özelde de sendikanın rolüne, işlevine ve sınırlarına değinmek istiyoruz. Bu bakımdan durumu anlamak için Birleşik Metal Şube Başkanı Ayhan Ekinci’nin gazetemize verdiği beyanatta yaptığı vurgular dikkat çekici. Ekinci, “biz mi işçilere gittik, işçiler mi bize geldi anlayamadık, ancak sonuçta bu işi birlikte sonuçlandırdık” derken gerçek durumu da özetlemektedir. Evet, sendikanın ve işçilerin süreç içerisindeki rollerinin nerede başlayıp bittiğini söylemek mümkün değildir. Ancak şunu söyleyelim ki, sendika yönetimi bu süreçte Bosch’u örgütlemek üzere kesin bir kararlılık göstermiş, sendikanın kaynaklarını seferber etmiş, hiçbir imkanını kullanmaktan çekinmemiştir. Sendika yöneticileri ve uzmanları yaklaşık bir yıllık süreç boyunca emek vermişlerdir. Ama belirtelim ki Bosch işçisinin güçlü örgütlenme isteği ve bu isteğin ifadesi olan öncü işçilerin inisiyatifi olmasaydı bu süreçte tek bir adım atmak mümkün olmazdı. Sendikanın burada oynadığı en önemli rol süreç içerisinde ortaya çıkan öncü işçilerin örgütlü bir biçimde hareket etmesine olanak sağlaması, bunu kolaylaştırması ve yön vermesidir. Ancak bu bir kez yapıldığında da bu davaya baş koyan öncü işçilerin inisiyatifinde Bosch adım adım örgütlenmiştir. (Ek bir not olarak belirtelim ki, sendika ve öncü işçilerin dışında, sınıf devrimcileri gibi başka öznelerin de anlamlı katkıları olmuştur.)

Öncü işçilerin süreçteki oynadıkları rol en açık biçimde istifa sürecinde görülmüştür. Öyle ki fabrikalardan işçilerin baskı ve engellemelere rağmen çıkarılmasında tümüyle bu öncüler rol oynamıştır. Bu yüzü sosyalizme dönük birkaçı dışında genel olarak politik olarak geri, doğal öncü kimliği gelişkin işçiler örgütlü bir şekilde hareket ederek binlerce işçiyi istifa yoluna sokmuşlardır. İlk kritik anda çetenin engellemeleri karşısında istifa-üyelik işlemlerinin yapıldığı merkez yerine servislerin yolunu tutan Bosch işçileri, bu işçilerin kararlı çabalarıyla geri getirilmişlerdir. Böylelikle de korku duvarlarında ilk gedikler açılmış, daha sonra dalga dalga gelen işçilerle yerle bir edilmiş ve zafere ulaşılmıştır.

Bu aşamadan sonra Bosch’ta yeni ve zorlu bir sürece girilmiş oldu. Çünkü Bosch işçilerinin attığı adımın tüm sonuçlarına ulaşması, Türk Metal çetesinin tümden yıkılması ve bu adımın giderek işçi sınıfının bilinç ve örgütlenme düzeyinde bir sıçramanın dayanağı haline gelmesi için bir dizi görev demektir bu. Bunlardan birincisi Bosch işçilerinin beklentilerine yanıt verecek bir toplu sözleşme imzalamak, böylelikle önceki grup TİS sürecinde yarım kalan adımı tamamlayarak MESS-Türk Metal düzenini yıkmaktır. Özcesi işçi sınıfının gözü Bosch işçisinde ve Birleşik Metal’in üzerinde olacaktır.

Bunun için de Bosch işçilerinin öncülerinden başlayarak ileri bir sınıf bilinciyle eğitilmesi, örgütlenme kapasitesinin yükseltilmesi ve eylem yeteneğinin geliştirilmesi gerekmektedir. Sendika yönetimi bu çerçevede bir çalışmayı gecikmeden yapmak niyetinde ve azminde olduğunu beyan etmektedir. Bosch işçisinin beklentisi, isteği ve iradesi bu yöndedir. Şu durumda güçlü bir özgüvene ve başarmış olmanın moral gücüne sahip olan Bosch işçileri, bu beklentilerinin arkasında duracak ve gerektiğinde hesap sorma bilinciyle davranabilecektir.

Mevcut durumda sınıf mücadelesinde özel bir yeri olan MESS Grup TİS sürecinin ilk aşamada metal işçileri tarafından kazanıldığına şüphe yoktur. Bundan sonra hedef Bosch’un da birikimlerine yaslanarak metal işçilerini ayağa kaldırmak ve MESS’in 12 Eylül’de kurduğu düzeni yıkmak, deli gömleğini parça parça etmektir.

Buz kırılmış, yol açılmıştır...

(Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak, 23 Mart 2012, Sayı 12)