"Birlik, Mücadele, Dayanışma" gecesi konuşması- BİR-KAR

  • Arşiv
  • |
  • Dünya
  • |
  • Avrupa
  • |
  • 24 Nisan 2012
  • 08:56

Kapitalist sömürü ve soyguna, ırkçı-faşist saldırganlığa, emperyalist saldırganlık ve savaşa karşı,

BİRLİK, MÜCADELE, DAYANIŞMA!

Sevgili dostlar, yoldaşlar!

Bu yılki gecemizi “Birlik, mücadele ve dayanışma!” şiarı ile düzenlemiş bulunuyoruz. Önümüzde 1 Mayıs var. İsçi sınıfının uluslararası bayramı olan 1 Mayıs'ın şiarı da aynı. 1 Mayıs’ın devrimci geleneğine bağlılığımızı ifade eden bu anlamlı gecede hepinizi en içten devrimci duygularla selamlıyoruz. Gecemize hoş geldiniz!

Emekçi kardeşler,

Bir sömürü ve yağma düzeni olan kapitalizm, günümüzde, öncekilerden de kapsamlı ve derin bir krizle boğuşuyor. 2008 yılında bizzat kapitalizmin kâbesinde patlak veren krizle birlikte, önce bankalar battı. Ardından şirketler iflas etti. Şimdi ise devletlerin batışına tanıklık ediyoruz. Bankalar ve şirketlerin kurtarılması sırasında yapıldığı gibi, devletlerin kurtarılmasının faturası da isçi ve emekçilere çıkartılıyor. Yine milyar dolarlar harcanıyor. Nedir ki, sistemin bekası için harcanan bu milyar dolarlar da krize çare olamıyor. Kriz gitgide derinleşiyor ve yayılıyor.

Bu arada, Avrupa Birliği üzerine kurulan hayaller de bir bir yıkılıyor. Euro krizi, birliğin özellikle güçsüz ülkelerinin korkulu rüyası haline gelmiştir. Çığ gibi büyüyen işsizlik, düşük ücret politikası, sıfır zam dayatmaları, açlık ve yoksulluk, sadece yoksul ve bağımlı ülkelerin değil, günümüz kapitalist Avrupa’sının da yadsınmaz gerçeğidir.

Kapitalist devletlerin krize bulduğu çare ise, temel demokratik hak ve özgürlükleri budamak oluyor. Bu uygulamalar eşliğinde kendisini daha bir tahkim etmek, bu çerçevede, polis devleti uygulamalarına hız kazandırmak oluyor. Nitekim bu uygulamaların sonucu olarak, Avrupa’nın, daha düne kadar demokrasinin mabedi sayılan devletleri dahi, günümüzde, birer polis devleti haline gelmiştir.

Öte yandan; tüm kapitalist devletler, her kriz döneminde yaptıkları gibi, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı kirli silahına başvurmayı da ihmal etmiyor.

Kardeşler,

Biliyoruz ki, kapitalizmin küresel çaptaki her büyük krizini mutlaka bir büyük yıkım izlemiştir. İnsanlık ve uygarlık için büyük bir yıkım demek olan bu sistem savaşlara başvurmadan krizleri aşamamaktadır. 20. yüzyıldaki iki emperyalist savaş bunun kanıtıdır. Kapitalizm aldığı tüm önlemlere rağmen bugün de küresel olan krizi aşamıyor. Ve insanlık bir kez daha, onu tümden yıkıma sürükleyecek bir dünya savaşı ile karşı karşıyadır. Gitgide büyüyen silahlanma yarışı, kudurgan bir militarizm, yaygınlaşan bölgesel savaşlar, yıkımlar ve toplu katliamlar da bunun ilk işaretleridir.

Kapitalizm aynı zamanda bir yağma düzenidir. O sadece isçi ve emekçilerin ürettiği zenginlikleri yağmalamakla yetinmemektedir. Açgözlü tekellerin kâr hırsı uğruna doğayı da hoyratça yağmalamaktadır. Bu hoyratlığın dolaysız sonucu olarak küresel ısınma gezegenimiz için bir büyük tehlike haline gelmiştir.

Bunları, istisnasız tüm Avrupa’da, bir tehdit olmaktan çıkıp, somut ve yakın bir tehlike haline gelen faşizm belası tamamlamaktadır. Neo-nazi türü ırkçı-faşist akımlar Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın her yerinde, bizzat devletin ve polisin koruması altında sokaklarda kol gezmektedirler. “Demokrasi” adına, yakın dönemlere kadar sözde suç sayılan faşizm, bir anda bir düşünce akımı mertebesine çıkartılmıştır. Faşist propagandanın önündeki engeller kaldırılmıştır. Düzenin mahkemeleri, eylem yapmaları için ırkçı-faşist çetelere her türlü kolaylığı sağlamaktadır. Böylece adım adım faşist propaganda ve eylem meşrulaştırılmaktadır. Faşist parti ve akımlar dün olduğu gibi bugün de sermaye tarafından desteklenmekte, gelişip güçlenmeleri için finanse edilmektedirler. Bundan aldıkları güçle, faşist çeteler özellikle göçmenlere dönük seri cinayetlere başvurmaktadır. Yakın dönemde patlak veren neo-nazi cinayetleri de bunun kanıtıdır.

Dostlar, yoldaşlar,

Her geçen gün biraz daha derinleşen ve yayılan küresel krize, kapitalist metropoller de dahil, giderek süreklileşen, büyüyen ve sertleşen sosyal çalkantılar eşlik ediyor. Başta Yunanistan olmak üzere, İspanya, Portekiz, Fransa, İngiltere, İtalya ve İranda, işçi ve emekçilerin defalarca tekrarlanan grev ve genel grevleriyle sarsılıyor. İsviçre gibi nispeten sükûnet içinde seyreden ülkeler dahi giderek süreklileşen proleter kitle eylemlerine sahne oluyor.

İtalya, İspanya, Fransa, Hollanda, İngiltere ve Şili’de, her defasında sayıları yüzbinleri bulan öğrenci gençlik, işbaşındaki kapitalist hükümetlerin eğitimde özelleştirme saldırısını protesto etmek için pek çok kez sokaklara çıktı. İngiltere göçmen gençlerin günlerce devam eden isyanı ile çalkalandı.

Kuzey Afrika ve tüm bir Ortadoğu’yu kaplayan emekçi halk isyanları hala dinmedi. IMF ve Dünya Bankası’nın yıkım politikalarına, başta ABD olmak üzere emperyalizmin ve çağdışı işbirlikçi rejimlerin kendilerine dayattığı onur kırıcı yaşama karşı direnişi yeni biçimler alarak devam ediyor.

Kısacası dünyanın her yanında kendisini çeşitli biçimlerde sık sık dışa vuran bir hoşnutsuzluk var. Tüm veriler, önümüzdeki dönemin yeni ve daha büyük proleter kitle hareketlerine ve emekçi halk isyanlarına gebe olduğunu gösteriyor.

Yoldaşlar,

Yalana dayalı emperyalist propaganda hız kesti. Neo liberal saldırı dalgası proleter kitle hareketleri ve halk isyanları barikatına çarparak iflas etti. Gelinen yerde yeniden kapitalizm sorgulanıyor. Dönemin bir bunalımlar ve savaşlar dönemi olduğu epeydir kanıtlanmış bulunuyor. Sıra devrimlere gelmiştir ve şimdi zaman devrime akıyor. Sosyalizm insanlık için yeniden bir kurtuluş umudu haline geliyor.

Demek oluyor ki, bir kez daha, önemli bir tarihsel dönemden geçiyoruz. Yalnızca kapitalist barbarlığın dur durak bilmeyen saldırılarını püskürtmek için değil, geleceğe, geleceği muhtemel yeni bir devrimlere hazırlanmak, günümüzün en yakıcı görevidir. Bu yaşamsal görevin üstesinden gelmek bir devrimci hazırlık işidir. Bir devrimci parti işidir. Devrimci bir sınıf partisi yaşamsaldır. İşçilerin, emekçilerin ve ezilen halkların birlik, dayanışma ve mücadele hattı ancak ve ancak devrimci bir partinin önderliği varsa örülebilir. Gelecek yeni devrimler ancak ve ancak devrimci bir parti ile mümkündür.

Tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Bu yeni ve tarihsel evrede, bu sorumluluk herkesten önce sınıf devrimcileri olarak bizlerindir. Komünistler olarak bu tarihsel sorumlulukla hareket etmeli, her alanda ve her bakımdan geleceğe hazırlıklı girmeliyiz.

Bir kez daha hepinizi en içten devrimci duygularımızla selamlıyoruz.

Birlik, mücadele ve dayanışma şiarı ile 1 Mayıs’a!

Yaşasın devrim ve sosyalizm!

Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

Yaşasın İşçilerin birliği hakların kardeşliği!