Bir okul katliamı daha – Ergin Yıldızoğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 19 Aralık 2012
  • 05:21

Geçen hafta 20 yaşında psikolojik sorunları olan bir genç adam, önce annesini öldürdü, ardından bir ilkokula zorla girerek 5-7 yaşlarında 20 çocuğu ve 5 yetişkini otomatik silahlarla öldürdükten sonra intihar etti.

Virginia Üniversitesi’nde 2007 yılında 33 kişinin öldüğü katliamdan sonra, bu en büyük katliamdı. Üstelik, bir ilkokulda gerçekleşmiş olması ABD toplumunda “şok” yarattı. Ama olaya ilişkin, polisin, okul yetkililerinin, medyaya yansıyan yorumlarda yine “açıklanamaz”, “anlamsız, feci olaylar” gibi kavramlar egemendi.

“Açıklanamaz” ise, “anlamsız” ise, doğal olarak konuşacak bir şey kalmıyor. Demek ki, bunlar ya şeytanın işi, ya takdiri ilahi, ya da olayın üzerine gitmeye, açıklamaya korkan bir ahlaki kültürel iflas söz konusu. Gerçekteyse, egemen popüler kültürden, korku endüstrisinden kapitalizme, hatta neo-liberalizme kadar tartışılacak çok şey var.

Silahlara ve insanlara dair

Katilin teyzesinin bile hiç düşünmeden, kolaylıkla dile getirebildiği, “insanı silah değil, insan öldürür” saptamasından başlayabiliriz. Bu konuyu tartışan uzmanlar üç noktaya dikkat çekiyorlar. Nüfusu ABD’ninkinden üç kat fazla olan Çin’de de her yıl çok sayıda, “anlamsız”, “rasgele” saldırı gerçekleşiyor. ABD’de yalnızca bu yıl bu tür saldırılarda 88 kişi ölürken Çin’de bu sayısı 1-2’yi geçmiyor. Neden? Çünkü Çin’de kafayı bozup da okullara, devlet dairelerine ya da sokaktakilere rasgele saldıranların elinde en fazla bıçak, balta filan gibi şeyler oluyor, haznesine 100 mermi alabilen otomatik silahlar değil.

Bir başka örnek: Avustralya’da 1978-96 yılları arasında katliam amaçlı 13 silahlı saldırı olmuş. Avustralya hükümetinin 1996 yılında otomatik silahları yasaklamasından bu yana gerçekleşen saldırı sayısı “0”.

ABD’deyse, son 30 yılda yaşanan 62 saldırının 25’i, 2006’dan bu yana Obama döneminde silah edinme yasalarının daha da serbestleştirildiği dönemde gerçekleşmiş. Hem de resmi istatistikler, silah sahibi olanların sayılarında belirgin bir düşüş gösterirken... Resmi istatistikler cinayet, tecavüz, soygun gibi ağır suçların oranında da 1990’lardan bu yana yüzde 30 bir gerileme olduğunu söylüyor. Artık ABD halkı ava çıkmak, spor yapmak için silah almıyor, kendini korumak için alıyor ve daha güçlü silahlar alıyor.

Bu noktada kültür ve kapitalizm gündeme geliyor. Silah üreticileri, “insanı silah değil insan öldürür” diyerek otomatik silahları aklayan, zararsız gibi gösteren Ulusal Tüfek Derneği’ne, 2005’ten bu yana 39 milyon dolar bağışta bulunmuşlar. Bağışta bulunan imalatçıların biri de, son olayda katilin kullandığı Bushmaster marka 22 kalibrelik otomatik tüfeğin imalatçısı...

Bu madalyonun öbür yüzünde de ABD’de gittikçe daha fazla egemen olan şiddet kültürü var. Kovboy filmlerinde kullanılan efsanevi 45’lik Kolt tabancanın adı “barış yapıcıydı”. ABD halkı silah sahibi olma hakkını, bireysel özgürlük konusu olarak korumak istiyor. Bu da tamam. Ama son yıllarda, neo-liberal serbestleştirmelerle birlikte olay tabancanın ötesine geçti ve en son model otomatik tüfeklere, cıvalı, sıkıştırılmış kâğıttan yapılan suikast mermilerine kadar geldi. Bu şiddet kültürüne, polis saldırganlığını (polis yılda ortalama 400 şüpheliyi “ölü ele geçiriyor”), 10 yıldır sürmekte olan savaşları, terörizm korkusunu ekleyelim. Nihayet Hollywood’un büyük gişe filmlerinde sorunları boy boy silahlarla çözen, düzinelerle insanı öldürdükten, binaları ve arabaları havalara uçurduktan sonra ya parayı alıp giden, ya dünyayı kurtaran kahramanları, hatta isterseniz, artık realite boyutu son derecede yükselmiş bilgisayar oyunlarında bu kahramanların yerine geçmeye olanak veren teknolojileri ekleyelim...

İnsan ister istemez Roma uygarlığının, şiddetle ve gösteriyle kafayı bozmuş son dönemlerini anımsamadan edemiyor. Tek farkla ki, bu kez çap, kapsam ve hız çok büyük...

Cumhuriyet / 19.12.12