BDP’li milletvekillerinin dokunmazlıkları kaldırılıyor, KCK operasyonları genişletiliyor... / KB

  • Arşiv
  • |
  • Makaleler/Yazarlar
  • |
  • Kızıl Bayrak
  • |
  • 15 Aralık 2012
  • 11:40

İmha ve inkara karşı Kürt halkıyla dayanışmaya!


Kürt siyasi tutsaklarının açlık grevlerinin sonlanmasının ardından sermaye devletinden Kürt hareketini baskı altına almaya dönük hamleler peşpeşe geliyor. Açlık grevlerinin Öcalan’ın talebi doğrultusunda sonlanması ve sermaye devletinin bu vesileyle Öcalan’ı yeniden muhatap almak zorunda kalması, Kürt hareketi tarafından siyasal ve moral bir kazanım olarak değerlendirilmişti. Nitekim açlık grevlerin bitirilmesinin ardından Selahattin Demirtaş, bundan sonraki süreçte yeni ve cesur adımların atılması noktasında hükümeti destekleyeceklerini bildiren beyanatlarda bulunmuştu.

Ancak sermaye devleti için bu adımın siyasal bir manevradan öteye bir anlam taşımadığı ve mevcut sıkışıklığı aşana kadar izlenilen bir taktik olduğu çok geçmeden görülmüş oldu. Zira ne sermaye devletinin Kürt sorununa ilişkin yaklaşımında temel bir değişiklik vardı ne de mevcut siyasal koşullar farklı manevralar için uygundu.

Dinci partinin şefi Erdoğan’ın Kürt hareketini moral ve siyasal bakımdan yaralamak için yaptığı çıkışlar da bu aşamadan sonra gelmiş oldu. Öncelikle bugüne kadar bir türlü cesaret edilmeyen BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusu yeniden gündeme taşındı. Bir yandan AKP hükümetinin Kürt sorununa ilişkin biri dizi reform gerçekleştirdiği yalanları topluma empoze edilirken, diğer yandan “90’ lara geri mi dönüyoruz” tartışmalarına vesile olacak ve böylece tüm yalanlarını da açığa çıkarak bu adım devreye sokuldu. Bu tutumu haklı çıkarmaya dönük ucuz demagojilere yeniden başvuruldu. Bugüne kadar gündeme getirilmeyen bazı BDP’li milletvekillerinin PKK’li gerillalarla kucaklaşması olayı birden BDP milletvekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına dolgu malzemesi yapılmak istendi. Başta AKP olmak üzere tüm düzen partilerine mensup yüzlerce milletvekili hakkında yolsuzluk ve rüşvet dosyaları bekletilirken ve bu milletvekillerinin dokunulmazlığı hakkında en ufak bir adım atılmazken BDP milletvekilleri hakkında girişimlere başlandı.

Kürt halkının mücadeleyle kazanılan mevzilerini geriletmeye dönük bu adımlar ve tehditler Kürt hareketinde bir gerileme yaratmadığı gibi BDP’li milletvekilleri, tehdit ve şantajlar karşısında boyun eğmeyeceklerini dile getiren açıklamalarda bulundular.

BDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının tartışıldığı bir dönemde “KCK operasyonları” adı altında gözaltı ve tutuklama terörüne de hız verildi. Batman, Mardin ve Siirt illerinde eş zamanlı gerçekleştirilen operasyonlar sonucunda aralarında Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak’ın da bulunduğu çok sayıda BDP il ve ilçe yöneticisi ile İHD, Kürdi-Der, Meya-Der gibi çeşitli demokratik kitle örgütü temsilcileri gözaltı terörüne maruz kaldı. 87 kişinin gözaltına alındığı bu operasyonlar sonucunda onlarca kişi de tutuklandı. Bu üç ilde gerçekleştirilen operasyonların devamı olarak ise yine Mersin, İstanbul ve Dersim’de de onlarca BDP’li gözaltına alındı. Bu aynı dönemde bir dizi üniversitede faşist saldırılar, provokasyonlar örgütlendi.

Kürt halkının yıllardır verdiği mücadele ve ödediği bedeller sonucunda sağlanılan bir takım kazanımlardan geriye dönülmesi sanıldığı kadar kolay değildir. Ortadoğu’da yaşanan bir dizi gelişme ve Batı Kürdistan’daki kazanımlar ise bu durumu ayrıca pekiştirmektedir. Sermaye devletinin bu kazanımları ve moral üstünlüğü hedef alan saldırıları burada yaşadığı açmazdan gelmektedir.

Sermaye devletinin Kürt hareketinin moral üstünlüklerini ve kazanımlarını geriletmeye dönük saldırıları nasıl ki sonuç vermeyecek ise Kürt hareketinin de bu kazanımlar üzerinden sermaye devletini pazarlık masasına oturtma anlayışı ve çizgisinin Kürt halkının özlem ve taleplerinin karşılanmasında bir çözüm yolu olmadığı açıktır. AKP hükümetinin her sıkıştığı noktada bir yandan göstermelik aldatıcı vaatler ortaya atarken, diğer yandan dizginlerinden boşalan bir saldırganlıkla hareket etmesi, Kürt hareketinin bu zayıf yönünü kullanmak niyetinden dolayıdır.

Kürt halkının mücadeleyle sağlamış olduğu kazanımları güvencelemesinin ve bu düzenin sınırlarını zorlayan taleplerini karşılanmasının yolu, ulusal baskı ve sömürünün kaynağı olan sermaye iktidarının yıkılmasından, yerine halkların özgürlük, eşitlik ve gönüllü birlik temelinde bir arada yaşayabilecekleri sosyalist işçi ve emekçi iktidarının kurulmasından geçiyor. Irkçılık ve şovenizm zehriyle sersemletilen Türkiye işçi sınıfı, Kürt halkının siyasal hak ve taleplerine sahip çıkarak, böylelikle hem kendisinin hem de Kürt emekçilerinin kurtuluşunun yolunu açacaktır. Bu yol aynı zamanda, Kürt halkının taleplerine ulaşmasında en sancısız ve kestirme yoldur.

(Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak, 14 Aralık 2012, Sayı 16-49)