Bayık: Yeni Oslo için önce samimiyet ve ciddiyet gerekli

  • Arşiv
  • |
  • Kürt Sorunu / Azınlıklar
  • |
  • 01 Ekim 2012
  • 12:55

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık, Yeni bir Oslo’nun yaşanabilmesi için her şeyden önce samimiyet ve ciddiyete ihtiyaç bulunduğunu söyledi. Bayık, “Eğer yeni Oslo görüşmeleri olacaksa Kürt Halk Önderi için sağlık, güvenlik ve özgürlük talebini dikkate almak zorundalar. Yoksa Oslo’dan söz etmek samimiyetsizlik olur” dedi.

Azadiya Welat gazetesinde Kürtçe yayınlanan ‘Önce samimiyet ve ciddiyet’ başlıklı köşe yazısında Cemil Bayık, Türkiye Başbakanı Erdoğan’ın “İmralı ve Oslo’yla görüşmeler yapılabilir” şeklindeki beyanlarını değerlendirdi.

Yeni bir Oslo’nun olabilmesi için Öcalan’ın sağlık-güvenlik-özgürlük talebinin dikkate alınmak zorunda olduğunu kaydeden Bayık, “Yoksa Oslo’dan söz etmek samimiyetsizlik olur.Bu anlayış değişmeden Başbakan’ın Oslo ve İmralı’yla görüşürüz demesinden hiçbir şey çıkmaz” diye konuştu.

Bayık’ın yazısı şöyle:

Başbakan Erdoğan “İmralı ve Oslo’yla görüşmeler yapılabilir” diyor. Aylardır en sert demeçler veren, Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı her ağzını açtığında küfreden, yağan-gürleyen başbakan şimdi neden böyle konuşuyor? Ya da başbakanı böyle konuşturan nedir? KCK adı altında demokratik siyasetçileri tutuklayan, bu tutuklamaları devam ettiren, BDP'ye her gün hakaretler yağdıran başbakan bugün neden İmralı ve PKK ile görüşmeden söz ediyor? PKK’lilerle kucaklaştı diyerek BDP’ye dünyayı zindan etmeye çalışan başbakan şimdi Oslo görüşmesi olur diyor. Buna Türkçede “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” derler. Başbakanın her sıkıştığında bu tür yollara başvuran bir siyaset tarzı var. Şimdi de beklenti ve oyalama yaratarak mevcut sıkışıklıktan kurtulmak istiyor.

Başbakan Oslo sürecindeki samimiyetsiz tutumunu ortaya koymuyor. Görüşmelerde mutabık kalınan protokolleri reddettiğini söyleyemiyor. Oslo görüşmelerini kendilerinin kestiğini şimdi itiraf etse de nedenlerini açıklamıyor. Oslo görüşmelerini sızdıranlar Fetullahçılar olduğu halde hala “PKK sızdırdı” diyor ve bu konuda PKK'yi suçlamaya çalışıyor. Oslo görüşmelerini sızdıranların Fetullahçılar olduğunu adı gibi bilmesine rağmen bu iddiayı sürdürmesi zaten başbakanın ciddi olmadığını gösteriyor.

Zaman gazetesi, Oslo görüşmelerini PKK sızdırdı başlıklı haberi birinci sayfadan veriyor. Böylece bu sızdırma konusunda Fetullahçılar üzerindeki kuşkuları dağıtmaya çalışıyor. Ama bu gerçek mutlaka açığa çıkacaktır. Hatta CHP’ye Oslo belgelerini verenler de Fetullahçılardır. Bu da açığa çıkacaktır. KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı defalarca Oslo tutanakları ve belgelerinin sızdırılmasının kendilerine ait olmadığını söyledi. İlk önceleri biz de İsrail ve başka ülkelerden kuşkulandık. Ancak sonradan gördük ki bu sızdırma Fetullahçılara ve onların yuvalandığı Emniyet istihbaratına aittir. Bu yolla MİT’i sıkıştırıp ele geçirme hesabı yapmışlar, ancak bu defa yüzlerine gözlerine bulaştırmışlardır.

Kürt Halk Önderi bir buçuk yılda ailesiyle iki defa görüştürülüyor ve bunu da bir minnet olarak gösteriyorlar. Bu bile AKP ve başbakanın zihniyetinin ne kadar despotik olduğunu gösterir. Aslında bu görüşmeyi de toplumda var olan Kürt Halk Önderinin yaşamıyla ilgili kaygıları gidermek için yaptırdıkları anlaşılıyor. Bir zamanlar 12 Eylül’ün Amed zindanında tutsakları aileleriyle 15 saniye görüştürülürmüş. Sadece tutsağın yaşadığını göstermek için ailelerle bu görüşmeleri yaptırırlarmış. Aslında şu anda İmralı’da uygulanan 12 Eylül zindanlarından az değildir. 12 Eylül zindanlarında hiçbir zaman tutsaklar aylarca tecrit altında tutulmamıştır.

Başbakan “İmralı ve Oslo’yla görüşülebilir” demek için televizyon televizyon dolaşıyor. Ama Kürt Halk Önderiyle PKK arasında ayrılık olduğu kuşkusunu yaratmak için demagojik söylemlerde bulunuyor. Hatta İmralı örgüte sözünü dinletir mi diyerek kuşku yaratmaya çalışıyor. Bu bile başbakanın samimiyetsiz olduğunu, sadece psikolojik ve taktik bir hamle yapmak istediğini gösteriyor. PKK her gün “sağlık, güvenlik ve özgürlük” diyor. Başbakan Kürt Halk Önderinin otoritesi ve itibarı konusunda kuşku yaratacağına bu koşulları sağlasın, İmralı’nın örgüt üzerinde nasıl etkili olduğunu görsün.

Kürt Halk Önderi “ben ayda yılda bir avukat görüşmesiyle barış sürecini yürütemem” demiştir. Mevcut koşullarda katkıda bulunamayacağını açıkça ifade etmiştir. Hatta 12 Haziran 2011 seçimlerinden hemen sonra Meclis bir karar alsın; çözüm ve barış konusunda rolümü oynamam için önümü açsın, çağrısı yapmıştır. Tüm bu isteklere ve çağrılara başbakan ve AKP olumsuz cevap vermiştir.

Kürt Halk Önderi rolünü oynaması için “sağlık, güvenlik, özgürlük” diyor. Kürt halkı sağlık, güvenlik, özgürlük talep ediyor. PKK sağlık, güvenlik ve özgürlük diyor. Kürt sorununun çözümünü isteyen demokratlar sağlık, güvenlik ve özgürlük diyor. Buna başbakan yine Ecevit hükümetinin idam kararını kaldırmasına gönderme yaparak cevap veriyor. O hükümet idamı kaldırdı, biz böyle bir şey yapamayız diyor. Biz verilen cezayı uygularız, ev hapsi mümkün değildir diyor. Kürt Halk Önderi, halk, PKK ev hapsinden değil özgürlükten söz ediyor. Başbakanın bu tavrı bile, Oslo’yla da İmralı’yla da görüşmeler olur sözünün samimiyetsiz, sadece bir oyun ve taktik olduğunu ortaya koyuyor. Eğer yeni Oslo görüşmeleri olacaksa sağlık, güvenlik ve özgürlük talebini dikkate almak zorundalar. Yoksa Oslo’dan söz etmek samimiyetsizlik olur. Çünkü Oslo görüşmeleri Kürt Halk Önderine gösterilecek yaklaşımdan ayrı ele alınamaz.

Türk devleti, Türk siyaseti, Türk basını hem Kürt Halk Önderi üzerinde tehdit, tecrit ve şantaj politikası uyguluyor, hem de önderliğin örgütü eleştirdiğinden söz ediyor! Bu önderliğin gerillanın eylemlerinden rahatsız olduğundan söz ediyor. Bu tabii büyük bir yalandır ve yaman çelişkidir. Eğer böyleyse bu önderliğe özgürlük sağlanır ve gerçekler tüm çıplaklığıyla açığa kavuşur.

Kürt Halk Önderi zaten sorunu barışçıl yoldan çözmek istiyor. Bunun için yıllardır çaba gösterdi. Bundan kimse kuşku duyamaz. Ancak Türk devleti bu çabaları boşa çıkardı. Kürt Halk Önderinin bu iyi niyetini istismar etti. Bu nedenle Kürt Halk Önderi dördüncü dönemden söz etti ve aradan çekildiğini söyledi. Hatta “devlet çözümden PKK de devrim yapmaktan korkuyor” dedi. Kuşkusuz Kürt Halk Önderi durumun bu noktaya gelmesini istemedi. Adil, demokratik bir çözüm istedi. Çok sabırlı davrandı ve makul yaklaşım içinde oldu. İki halkın birlikte yaşamasını en fazla da bu önderlik savundu. Bir Türkiye önderliği olarak tutum gösterdi. Bu önderlik bugün de sorunların demokratik siyasal çözümünden, adil ve demokratik bir barıştan yanadır. Ancak bu çabaları boşa çıkaran ve PKK'ye direnmekten başka yol bırakmayan AKP hükümetidir.

Kürt Halk Önderini ve örgütünü ayrı ayrı göstermek nafile bir çabadır. Bu sadece bir psikolojik savaş söylemidir. Yaşamda hiçbir karşılığı yoktur. Kürt halkıysa bu tür haberlere ve değerlendirmelere gülmektedir. Kürt Özgürlük Hareketi önderliğiyle birdir. Önderliğinin özgürlüğü için fedaice direnmektedir. Halk önderliğiyle birdir. Demokratik Kürt siyaseti bu birliğin parçasıdır. Eğer samimilerse ve çözüm istiyorlarsa ilk önce bu parçalama politikalarından vazgeçerler. PKK'yi kuşatmak ve tasfiye etmek için her gün BDP'ye “PKK'ye terör örgütü de” dayatması yap, ondan sonra da İmralı ve PKK ile görüşürüz, ama BDP ile olmaz de! Bu yetmezmiş gibi BDP’lileri meclisten atacağını söyle! BDP ile görüşme şehit ailelerini rahatsız edermiş!

Görüldüğü gibi başbakanın her konuşması samimiyetsiz ve sadece psikolojik savaş karakterindedir. Bu nedenle bu anlayışını değiştirmeden başbakanın Oslo ve İmralı’yla da görüşürüz söyleminden hiçbir şey çıkmaz.

ANF / 01.10.12