Bir Amerikan başkanından özel demeç, Amerika dahil dünyanın her ülkesinde bir ‘gazetecilik başarısı’dır.
Onun için Milliyet’le birlikte, çiçeği burnundaki Washington Temsilcimiz Pınar Ersoy’u da kutluyorum.
Üstelik, genç meslektaşımızın Başkan Obama’dan kopardığı demeç, Türk-Amerikan ilişkilerinin netameli bir dönemine denk düştüğü için de önemli.
Tabii hemen akla takılıyor:
Türk-Amerikan ilişkileri ne zaman netameli değildi ki?..
İki ülke arasındaki ilişkilerde Soğuk Savaş dönemi dahil sıkıntılar, sorunlar hiç eksik olmadı.
Türkiye’yi küçük Amerika yapmak için 1950’de yola çıkmıştı Demokrat Parti. 1950’lerin sonuna doğru Amerika’yla bozuşan Başbakan Menderes, Washington’a karşı bir ara Moskova kozunu oynamak istemişti.
1960’ların Adalet Partisi hükümetleri döneminde Amerika, demir çelik dahil bazı büyük kamu yatırımları için Türkiye’ye kredi vermeye yanaşmayınca, Başbakan Demirel, gerekli fonları Sovyetler Birliği’nden sağlamış ve ilişkiler sarsıntı geçirmişti.
1960’ların sonuyla 1970’lerin başında Türkiye’nin Başkan Nixon Amerika’sıyla ilişkileri afyon meselesinden dolayı açılmıştı.
Ecevit-Erbakan koalisyonu 1973 sonunda iktidara gelip ‘afyonda ekim yasağı’nı kaldırınca Amerika’da kıyamet kopmuştu.
Ecevit’in, o zamanlar halk arasındaki çok tutmuş olan deyişle Karaoğlan’ın 1974 Kıbrıs harekatı ise her şeye tüy dikmiş, Amerika Türkiye’ye silah ambargosu koymuş ve ikili ilişkiler tam anlamıyla dibe vurmuş, Amerikan üslerinin kapatılmasına kadar uzayan bir kriz yaşanmıştı.
Başbakan Ecevit o tarihlerde sırtını Batı’ya dönüp ‘blok değiştirmek’ten, ‘duvarın öteki tarafı’na atlamaktan söz etmeye başlamıştı.
Kıbrıs’tı, silah ambargosuydu, ABD Kongresi’ndeki ‘Ermeni soykırımı tasarıları’ydı, 1980’lerin başında İsrail’le ilişkilerin bugünkü gibi neredeyse sıfırlanmasıydı, 2000’lerin başındaki 1 Mart Tezkeresi ve çuval krizleriydi, bütün bunları zaman içinde yaşadık.
Demin belirttiğim gibi, Türkiye’yle Amerika arasındaki ilişkilerde sorunlar, sıkıntılar hiç eksik olmadı.
Tıpkı bugünkü gibi.
Ama Türkiye’yle Amerika, tüm sıkıntı ve sorunlara rağmen ‘iyi ilişkiler’in iki ülkenin de çıkarına olduğu noktasında her zaman mutabık oldular.
Bugün de durum farklı değil.
Evet, Ankara’yla Washington ilişkilerinde rahatsızlıklar var. Bazı konularda anlaşmazlık ve görüş ayrılıkları varlığını sürdürüyor.
Ama bütün bunların iki ülke arasındaki ‘genel çıkar birliği’nin gözardı edilmesine neden olacağını sanmıyorum.
Uzun yılların Türk-Amerikan deneyimi bunu gösteriyor. Başkan Obama’nın Milliyet’te pazar günü yayımlanan demecinde dediği gibi:
“Başkan olarak ilk denizaşırı ziyaretimi yaptığım Ankara’da da söylediğim gibi, Türkiye kritik bir müttefiktir ve ABD’nin stratejik ortağıdır. NATO müttefikleri olarak 60 yıldan uzun süredir yan yana durduk ve ülkelerimiz için bu daha fazla güvenlik ve refah anlamına geldi. Birlikte durduğumuz için daha güçlü ve güvendeyiz.”
Başkan Obama’nın çizdiği bu genel çerçeve dünden bugüne geçerliğini korumuş durumda.
Bir başka deyişle:
İki ülkenin birbirine sırtını dönmesi düşünülemez.
Görüş ayrılıkları olacaktır.
Anlaşmazlıklar yaşanacaktır.
Sıkıntılar eksik olmayacaktır.
Ama bunların, kökleri derine ve eskiye giden ortak çıkarları bozması uzak ihtimaldir diye düşünüyorum.
Milliyet / 12.02.13