Bahçelievler Katliamı'nın tetikçileri aramızda dolaşıyor...

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • Değerlendirme
  • |
  • 08 Ekim 2012
  • 13:43

8 Ekim 1978'de Ankara Bahçelievler 5. sokaktaki 56 numaralı binanın 2 numaralı dairesinde, Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi 7 öğrenci devlet destekli eli kanlı ülkücü-faşistler tarafından katledildi. Baştan sona planlı ve devlet güçleri tarafından organize edilen katliamın üzerinden 34 yıl geçmesine rağmen, katliamcı zihniyet tüm kurumlarıyla yerli yerinde duruyor.

Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi, Matematik bölümü öğrencisi Serdar Alten, Ankara Devlet Mühendislik Akademisi öğrencisi Hürcan Gürses, Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Efraim Ezgin, Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü öğrencisi Latif Can ve Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü öğrencisi Osman Nuri Uzunlar daha önceden planlanmış katliamdan habersizdiler. O dönem birçok kanlı katliama imza atan ülkücü-faşist çeteler tarafından fişlenen ve katli vacip ilan edilen devrimci öğrenciler gece 22.00 sularında saldırıya uğradılar.

TİP’li öğrencilerin kaldığı evi daha önceden tespit eden ülkücü-faşistler evin bulunduğu sokağa saatler öncesinden gelerek pusuya yattılar. TİP’li öğrencilerin bulunduğu evin kapısını çalarak silah zoruyla içeri giren faşist beslemeler evde bulunan öğrencilere vahşice saldırdılar. Arkadaşlarını ziyarete gelen Faruk Erzan ve Salih Gevence de, çaldıkları kapının ardındaki faşistler tarafından etkisiz hale getirildiler. Erzan ve Gevence, Eskişehir yoluna götürülerek kurşuna dizildiler.

Katillerin telle boğarak öldürmeye çalıştıkları ve öldüğünü düşünerek bırakıp kaçtıkları Serdar Alten ağır yaralı halde hastaneye kaldırıldı. Alten komada kaldığı sürede katilleri tarif etti, ifadesinde katliamda kullanılan aracın plakası da dahil maddi bilgileri verdi. Serdar Alten saldırının ardından kaldırıldığı Hacettepe Hastanesi’nde 17 Ekim 1978’de yaşamını yitirdi. Ve bu olay tarihe 7 öğrencinin vahşice katledildiği Bahçelievler Katliamı olarak geçmiş oldu.

Bundan 34 sene önce gerçekleştirilen bu katliamın planı, o dönem devreye sokulan birçok katliamda olduğu gibi devlet eliyle tezgahlanmış ve gözlerini kan bürümüş çetelere uygulatılmıştı. Katliamı gerçekleştiren grubun şefi Abdullah Çatlı’ydı. Öncesi ve sonrasıyla katliamın içinde yer alan Haluk Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı, Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kadri Kürşat Poyraz katliamın tek failleri değillerdi. Ancak 7 öğrencinin katledilmesinin ve böylece mücadele eden öğrencilere gözdağı verilmesinin tetikçisiydiler. Tıpkı Maraş, Çorum, Beyazıt ve daha birçok katliamda olduğu gibi Bahçelievler’de yaşananlar da darbeye giden süreçte yaratılan provokasyonların, kirli oyunların bir parçasıydı.

Katiller aklandı

Aradan geçen 34 yıl Bahçelievler Katliamı’na dair bir dizi iz bıraktı belleklerde. Katliamın yönetici ve yönlendiricisi, reis Abdullah Çatlı yakalan(a)madı. Birçok katliamın faili olan bu şahıs 1996’da “Çete-Emniyet-Bürokrasi” koalisyonunun bir kazayla ortaya çıktığı Susurluk kazasında öldü. Ercüment Gedikli 1980 yılında yakalandı. Aldığı idam cezası müebbete çevrildi ve 1991 yılındaki afla salıverildi. Haluk Kırcı 1996’da yakalandığı gün emniyetten kaçtı, 1999’da tekrar yakalandı. 7 kez idam cezası aldı ancak 18 Mart 2004 tarihinde tahliye edildi. 2004’te Ukrayna’da tekrar yakalandı ve 2010’da bir kez daha tahliye edildi. Katliamın sanıkları Mahmut Korkmaz, Kadri Kürşat Poyraz ve İbrahim Çiftçi “yakalanamadı”. Ünal Osmanağaoğlu ve Bünyamin Adanalı ise 1999 yılında farklı illerde yakalandılar ve 2012’de 3. Yargı Paketi ile salıverildiler.

Faşist katiller hep devletin koruma kalkanı altında oldular. Hala sağ olan katiller kontrgerilla cumhuriyetinin kirli ve kanlı işlerini yapmayı sürdürüyorlar. Bugüne kadar birçok Susurluk aktörü, çeteci, mafyacı, kontrgerilla devletinin yeniden yapılandırılması çerçevesinde görevler üstlendiler. Özel timciler, Oral Çelik, Sami Hoştan, Yaşar Öz, Alaattin Çakıcı vb. faşistler yakalandılar. Ama her seferinde bir yolunu bulup dışarı çıktılar. Çoğu zaman bu yolu mahkemeler açtı. Ellerinde devrimcilerin kanını taşıyanlar aramıza döndüler. Tıpkı faili mehçul cinayetlerde, işkencehanelerde, cezaevlerinde ya da sokak ortasında Kürtleri, devrimcileri katledenlerin aramızda dolaştığı gibi...

Sermaye devleti ve dinci-gerici iktidar partisi AKP geçmişte gerçekleşen katliamları aklayarak katliamcı geleneklerini savunuyor-sahipleniyor.

Katliamların hesabı er ya da geç sorulacak”

Yıllardır baskı ve zulümle susturulan, bir dilim ekmeğe, bir yudum suya muhtaç bırakılan, bu da yetmezmiş gibi en yiğitlerini toprağa verenler, hesaplaşma gününde belleklerindeki izleri hatırlayacaklardır. İnsanlığa karşı işlenen tüm suçların hesabını soracak olanlar katillere adil (!) davranacaklardır. Dersim’in, Maraş’ın, Çorum’un, Sivas’ın, Gazi’nin, Beyazıt’ın, Bahçelievler’in, Diyarbakır’ın, Buca’nın, Ulucanlar’ın, 19 Aralık’ın, Roboski’nin, yargısız infazların, faili meçhullerin ve adını sayamadığımız daha nice katliamların hesabı er ya da geç sorulacaktır.