Ankara aynı hataları tekrarlıyor – Mustafa Zeyn

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • Ortadoğu
  • |
  • 26 Eylül 2012
  • 07:43

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu , iktidardaki AKP hükümetinin, Mısır ’daki Müslüman Kardeşler hükümeti gibi olduğu iddialarını yalanlayarak, aralarında Suriye krizi öncesi Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad da dahil İslamcı olmayan başkanlar ve yetkililerle ilişkilerini delil olarak gösterdi.

Davutoğlu’nun açıklamaları, hükümetin Suriye krizine yönelik tutumuna, Türkiye’yi farklı uyruklardan İslamcı silahlı kişilerin eğitimİ ve tıpkı Pakistan ’ın Afganistan açısından cihatçıların üssü olması gibi Suriye’ye sevk edilme üssüne çevirdiğine dair sağın ve solun yaptığı eleştirilere yanıt bağlamında gerçekleşti. (Milliyet gazetesi)
Ancak Davutoğlu bu eleştirilere yanıt verirken, Ankara ile Washington arasında ‘Esad sonrası Suriye’de rejimin şekli konusunda anlaşmazlık olduğu ve AKP içinde Başbakan Tayyip Erdoğan ’ın politikasına karşı çıkanlar olduğu haberlerini yalanlamayı hedefliyordu. Parti içinde oluşan bu muhalefette bazıları, hükümete yakın Yeni Şafak gazetesine birçok Amerikalı heyetin, özellikle de ABD Genelkurmay Başkanı ’nın, Washington’ın son dönemde askeri faaliyetlerini yoğunlaştıran PKK ile mücadeleye sınırsız destek vermesi karşılığında, Ankara’dan Afganistan’da Taliban’la savaşa katılmasını, Suriye’de El Kaide’ye karşı koymak için hazırlık yapılmasını, Şam’da İslamcılarla sınırlı olmayan ve Baasçıların kökünü kazımayan bir rejim kurulmasını talep ettiği yönünde bir haber sızdırdılar.

Müttefikler arasındaki bu anlaşmazlık, aralarında aynı hedefi gerçekleştirmek için işbirliğini engellemez. Bu hedef, Türkiye açısından Suriye’nin İslamcı veya Washington’ın belirttiği üzere ‘ılımlı’ kampa katılması. Davutoğlu Türkiye’ye ‘İslam dünyasının gelişim merkezi’ olarak bakan teorisini hayata geçirmekte hâlâ ısrar ettiği için, ‘Kürt, Türk, Balkan, Kafkas, Orta Asya ve Ortadoğu toplumlarının kendilerini yenileme ihtiyacı olduğunu ve Türkiye’nin bu yenilenmenin merkezi olabileceğini hatırlama’ gereği görmedi.

Ancak ortada iki ideoloji, yani bu isteği engelleyen Suriye’de milliyetçi ve İran ’da mezhepçi ideoloji var. Bu durumun aşılması için sorunun çözülmesi gerek. Başlangıç ise şu an kendi evlatlarının kanında boğulan Suriye’de oldu. Bunca yıkım, Suriye’nin ayakları üzerine durması, bölgedeki rolünü kazanması ve evet ya da hayır diyebilmesi için onlarca yıla muhtaç. Özellikle de bizler, ufukta Suriye’yi kurtarma amaçlı bir Arap projesi göremiyoruz.

Davutoğlu, siyasal İslamlaşmaya doğru giden bölgenin İran’a, yeni Ortadoğu denkleminin bir parçası olma imkânı vermeyeceğine bel bağlıyor. Ankara, ABD ve Batılı müttefikleriyle işbirliği içinde, bu yeni Ortadoğu denkleminin berraklaşması için çalışıyor. Başbakan Erdoğan ’ın çevresindeki Türk teorisyenlerinden birinin yazdığı üzere, hem kendisiyle hem de Türkiye’nin esaslı parçasını oluşturduğu dini ve siyasi tarihiyle uzlaşmış bir Ortadoğu.

Türkiye’nin, Suriye’nin düşmesine ve İran’ın kendi bölgesinde önemsenmeyen halde kalmasına bel bağlaması, bu durumdan doğabilecek savaş hesabını dikkate almıyor. Yani Ankara, kendi bölgesiyle ‘sıfır sorun’ politikasından bu bölgeyi yeni Ortadoğu’da yeni Osmanlı mirasına boyun eğdirme politikasına geçmesinden bu yana aynı hataları tekrarlıyor. ( Londra ’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 22 Eylül 2012)

Radikal / 26.09.12