AKP’li Gürsu Belediyesi’nde 12 Eylül uygulamaları

  • Arşiv
  • |
  • Sınıf Hareketi
  • |
  • 02 Nisan 2012
  • 12:32

(02.04.12) - Ferhan Yeşil, Tüm Bel Sen Bursa Şubesi Disiplin Kurulu Başkanı. AKP’li Gürsu Belediyesi’nde çalışırken zorla emekli edildi. Belediyenin yaptığı usulsüz işlere gözlerini kapamayan Yeşil, bundan kaynaklı baskılarla karşılaştı, sürgün edildi. Son olarak da Gürsu Belediye Başkanı Orhan Özcü geçtiğimiz yıl Yeşil’in odasına girerek kapıyı kilitledi ve emeklilik dilekçesini zorla imzalattı.

“İleri demokrasi” söylemini ağzından düşürmeyen AKP’nin Gürsu Belediyesi’ndeki uygulamaları diğer pek çok belediyede olduğu gibi 12 Eylül dönemini aratmıyor. Yeşil’in Genel-İş üyesi olarak başladığı meslek hayatının ilk yıllarında karşılaştığı tablo ile 2012 yılında yaşadıkları aynı. Yeşil, sendikalı olarak sürdüğü meslek hayatını şöyle anlatıyor:

İlk olarak Eskişehir Belediyesi Elektrik İşletmesi’nde işe başladım. O zaman DİSK Genel-İş Sendikası’nın baş temsilcisiydim. 1 Eylül 1977 yılında girdim. 80 darbesi öncesinde olduğu için orada da Genel-İş üyesi işçilere büyük bir baskı vardı. Darbeden sonra ise işten çıkardılar. Başka yerlere sürdüler. Belediyenin içindeki işçileri yıpratma, dışlama gibi uygulamalar oldu. Daha sonra 1984 yılında yine Eskişehir’de Çocuk Esirgeme Kurumu’na sınavla girdim. 657 tabi olarak başladım bu işe. 98 puan aldım. Yaklaşık 21 yıl yani 2002’ye kadar burada çalıştım. Taktir ve teşekkür belgesiyle emekli olarak ayrıldım. Fakat çocuk esirgemeden arkadaşlar “Ferhan Hanım tekrar geri dönseniz” dediler. Benim gibi tecrübeli ve deneyimli insanlara ihtiyaçları olduğunu söylediler. Çocuk Esirgeme Kurumu başka bir bakanlığa devredildiği için kadro yokluğundan Gürsu Belediyesi’nde işe başladım. 1 Eylül 2009’da Kent Konseyi’nin kurulmasında yer aldım. Daha sonradan Ocak ayında beni Kültür Sosyal’e müdür yaptılar.

AKP’li belediyeden yandaşlarına haksız kazanç

Yeşil’in zorla emekli edilmesinde iki ana neden var. Birincisi kendi kullandığının çok üstünde olan kırtasiye masraflarıyla ilgili faturaların altına imza atmaması. Diğeri ise tarihi bir binada bulunan kültür evinin lokantaya dönüştürülmesi.

“25-28 Şubat 2010’da biz hizmet içi eğitime gittik. Buraya Sayıştay üyesi geldi ve bazı aktarımlarda bulundu. Yönetmelik değiştirilmiş, artık belediye başkanları harcama yetkilisi değil, birim müdürleri harcama yetkilisi. Ben de Kültür Sosyal’in müdürü olduğum için harcama yetkilisi ben olmuş oluyorum. Hizmet içi eğitimlerden döndükten sonra önüme bir sürü fatura çıkarıldı. Ben tek başıma çalışıyorum. Benim masamda renkli yazıcı yoktu, fotokopi kağıdı çok fazla kullanmıyordum ama buna rağmen tek kişinin kullanacağı kırtasiye masraflarının çok üstünde faturalar geliyordu önüme. Kullanılan malzemeler içinde resim malzemeleri ve binden fazla cd vardı. 'Ben bunları kullanmadım kullanmadıklarıma da imza atmam' diyerek kesilen faturalara imza atmadım. Bu kırtasiye ücretlerini de şöyle açıklayayım. Bize Belediye Başkanı 'kırtasiyeler Devlet Malzeme Ofisi’nden alınacak' diye resmi yazı gönderiyor. Ama ben Kültür Sosyal’in müdürlüğünü yaparken hiçbir zaman devlet malzemeden alım yapılmadı. Belediyenin de içinde Engin Kırtasiye var. Kendisi hem belediye meclis üyesi hem de AKP’li, fatura da oradan kesiliyor. Senelik iznimden sonra benim yerime bakan kişiye bu faturaları imzalatmışlar. Bunun üzerine ben Kültür Sosyal Müdürlüğü’nü bıraktım.

Bırakır bırakmaz belediye başkanı benim isteğim dışında beni sürgün etti. Belediye’nin Büyükşehir Belediyesi’ne bıraktığı bir hal binası var. Ama hal binası boş. Yeme ve içme namına hiçbirşey yok. Bana dedi ki size bir proje birimi oluşturuyorum. Sığındığı mazeretler de benim donanımlarım. Tecrübelisin, dilin var, bu arkadaşlarla proje yazarsınız vb. Yanımdaki arkadaşlarda burada olmayacağını defalarca söyledik. Daha sonra bizi gene belediyenin içine aldı. Beni önce emlak dairesine aldı. Orada iki şef olduğumuzdan sonradan beni Kültür Evi’ne şef yaptı.

Buranın altı kütüphane, hergün günlük gazete alınıyor. Gürsu’nun böyle bir yere oldukça ihtiyacı var. YGS’ye, KPSS’ye hazırlanan öğrenciler buraya gelip ders çalışıyor. Her gün dolu oluyor.

Kapıyı Yeşil’in üstüne kilitledi

31 Mayıs günü benim Kültür Evi’ndeki odama geldi. Kendisi kapıyı örttü ve üstüme kilitledi. Önüme bir dilekçe uzattı ve 'buradan bu dilekçeyi imzalamadan çıkmayacaksın' dedi. Bu emeklilik dilekçesiydi. 'Altına da 2012 yazarsın, Ben bunu işleme koymayacağım' dedi. Resmen psikolojik taciz altında kalmış oldum. Dilekçeyi imzaladım. 1 Haziran’da emlak kayıttaki arkadaşlar aradılar, 'Ferhan Hanım senin emeklilik dilekçeni başkan getirdi verdi' dediler. Ben bunun üzerine emekliliğimden vazgeçiyorum diye bir dilekçe verdim. İki dilekçe arasında 1 dakika gibi bir süre oynar. Hangi insan böyle bir şey yapar ki, bir dakika önce emekliliğini isteyecek sonra da bundan vazgeçecek. Ayrıca, ben 2012 Ocak ayında emekli olacağımı neden 8 ay öncesinden bildireyim.

Kültür Evi’ni lokanta yaptı

Kültür binasına dışarıdan bakıyorsun, ‘Gürsu Belediyesi Kültür Evi’, ama içerisi lokanta. Burası tarihi bir bina. Gerçekten kültür evi gibi kullanılmaya çok elverişli. Bize Büyükşehir Belediyesi’nden kitaplar geldi. Ben ayrıldığımda kitaplar orada duruyordu. Ama sonradan gittiğimde bir baktım ki kütüphane lokanta olmuş. Kütüphanenin diğer odasına derin dondurucular konmuş. Üst katlara lüks masalar konmuş. Self servis lokanta yeri yapılmış. Dışarıdan bakıyorsun kültür evi içeriye giriyorsun lokanta. İşletme hakkını da alamamış.

Beni zorla oradan almasının altında böyle bir neden de yatıyormuş. Beni orada tutsaydı, oraya lokanta açamazdı. Çok ince planlar bunlar.

Başkan bu dilekçemi işleme koyduktan sonra KESK dava açtı. Bana en büyük desteği örgütüm verdi. Hukuki süreci başlattık. 2. İdare Mahkemesi’nde davamız sürüyor.”

KESK üyeleri zorla istifa ettirildi

Yeşil, KESK üyelerine yapılan baskıları ve zorla emeklilik dayatmasını ise şöyle anlatıyor:

“Ben KESK üyesi bir kamu emekçisiyim. Gençliğimde de Genel-İş işyeri temsilcisiydim. O zamandan bu yana ilkelerimden, duruşumdan hiçbir zaman taviz vermedim. Gürsu Belediyesi daha önceden CHP’deydi. Burada işçiler örgütlenmiş, DİSK Genel-İş üyesi ayrıca kamu emekçilerinin de ağırlığını KESK’li üyeler oluşturuyormuş. 2009’da ben işe girdiğimde bunlar konuşuluyordu. KESK üyelerini tek tek istifaya zorlamış. Ama oradaki arkadaşlar o dönem korkularından şikayette bulunmamışlar. Bize de 'Ben Bir Sen toplu sözleşmeyi yapacak. Ona üye olun' dediler. Biz olmadık ama her ay bizden 40 TL dayanışma aidatı kestiler.

Biz orada bir kadın 3 erkek KESK üyesi olarak kaldık. Ama bizi sindiremedi. Biz 'bu toplu sözleşmeyi bize verse ne olacak vermese ne olacak, biz almayız, KESK’ten de istifa etmeyiz' dedik. Ama istifa eden arkadaşlar da 'biz çok pişmanız, keşke istifa etmesiydik' derler. Arkadaşlar istifa edince baskılar daha da artmış, yerlerini değiştirmişler. Birimleri dışında görevlendirmişler. Birileri odanıza gelir ve bakar ne yapıyorsunuz diye sizi kontrol eder. Bu hergün olur. Ya da birinin yanına otururlar ne konuşuyor, ne yapıyor diye denetlerler. Bunları kameralar da çekiyor.

Başka bir örnek: Başkanın şoförü DİSK Genel-İş üyesiydi. Onu da zorla emekli ettirdi. Ama o hakkını aramadı. Ama ben hakkımı aramak istiyorum. Bundan cesaret alıp da başkalarına da aynı şeyleri yapmasın.”

Aileye de baskı…

Yeşil, Başkan’ın, ailesine de baskı yaptığını anlatırken dile getirdiği bir ayrıntı oldukça dikkat çekici. AKP’li belediye sözleşmeli olarak aldığı personelin sendika seçme hakkını da ihlal ediyor.

“Benim yeğenim orada sözleşmeli makine mühendisi olarak çalışıyor. Benim zorla emekli edilmemden sonra sürekli onun üzerinde bir baskı kurdu. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nda sendika ile birlikte burada bir basın açıklaması gerçekleştirdik. Açıklama sırasında bir telefon geldi. Başkan yeğenime arattırmış, 'bu basın açıklaması kesinlikle burada olmayacak, iptal ettirteceksin' demiş. Belediye 24 saat kameralarla izlenir. Beni aramasını istediğinde otoparktalarmış. Orada yeğenimi sıkıştırmış, onu tehdit etmiş. Yeğenim aramış fakat telefonum kapalı olduğundan bana ulaşamadığını söylemiş. O zaman 'direk yanına gideceksin' demiş. Tam biz basın açıklamasını okurken yeğenim benim yanıma geldi. Demiş ki 'Ben yukarıdan bakıyorum. Teyzenin yanına gideceksin şunları şunları söyleyeceksin'. Yani onun dediklerini yapmazsa iş aktini fesh edecek. Yeğenim benim yanıma geldi. 'Teyzecim beni başkan gönderdi' diyerek 'KESK’ten arkadaşlar gelseydi de bari sen gelmeseydin, ne yapacağım ben şimdi?' diye sordu. Yanımdan ayrıldı gitti.

Yeğenim başkana 'Koskaca KESK’i ben nasıl durdurayım' diye de söylemiş. 'Teyzem KESK üyesi, ben Ben Bir Sen üyesiyim' demiş. Zaten girer girmez bunları Ben Bir Sen üyesi yapıyorlar. Üye olmazlarsa bunların sözleşmelerini yenilemiyorlar.”

Olay gazetesinden çarpıtma

8 Mart günü belediye önünde yapılan basın açıklaması ve ardından KESK’li Kadınlar'ın merkezde gerçekleştirdiği yürüyüşün yerel basında veriliş şekli ise içler acısı. Olay gazetesindeki haberde başkanın ‘kadınlar gününü kutladığı’ haberi yer alırken, fotoğraflarda KESK’li Kadınlar’ın yürüyüşü yer alıyor. Ufak bir spotta da belediye önünde yapılan basın açıklamasının haberi çarpıtılarak aktarılıyor. Açıklamanın neden belediye önünde yapıldığına değinilmeyerek sanki KESK’li Kadınlar’ın belediyeyi desteklediği yanılsaması yaratılıyor.

Kızıl Bayrak / Bursa