AK Parti gerçekten Barzani ile gurur duyuyor mu? – Cüneyt Özdemir

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 02 Ekim 2012
  • 05:04

AK Parti Kongresi’ni benim gibi televizyonlardan, yazılı ve sosyal medyadan takip edenler için bazı şeyleri görmek kolay, söylemek ise zor. Zor, zira bazı gerçekleri veya en azından kendi gözlemlerinizi bile açık açık yazınca tepkileri üzerinize çekiyorsunuz. Elbette sözüm tarafsızlık adına gemileri yakanlar için geçerli değil. Onlar zaten her gün Allah ne verdiyse sallıyor. Gelin görün ki onu da sadece bir taraf ciddiye alıyor, diğeri aldırmıyor. Yok eğer ‘doğruya doğru’, ‘yanlışa da yanlış’ diyenlerin saflarında direniyorsanız işte o zaman başınıza ne geleceği bizim demokrasimizde pek bilinmiyor.

İki gündür bu yüzden vasat geçen bir AK Parti Kongresi üzerine duymadığımız güzelleme kalmadı. Gelin isterseniz biraz da daha az dile getirilenleri dillendirelim. ‘Dost acı söyler’ diyerek bir kongrenin göze batan yanlarını eğmeden bükmeden konuşalım.

* AK Parti’nin kongresindeki akreditasyon uygulamasını anlayan varsa beri gelsin. Yaklaşık 18 kanalın canlı yayımladığı bir kongrede akreditasyon uygulamak demek aslında kelimenin gerçek anlamıyla ‘işgüzarlık’ anlamına geliyor. Zira kongreyi yerinde izleyen gazeteci meslektaşlarımızdan da anlıyoruz ki basın için ayrılan yerin dışına çıkıp kongre üyeleri ile görüşmek zaten mümkün olmuyordu. Peki, nereden çıktı bu akreditasyon uygulaması? Bu kimin fikriydi? Kongrenin daha salona girmeden sorunlu alanlarından birisi burasıydı. Bu uygulama son aylarda hükümetin basına yönelik baskı politikalarının tescili gibiydi. Daha kongre başlamadan AK Parti ilk golü kendi kalesine attı.

* Başbakan’ın yapacağı konuşma balonu kongreden önce yavaş yavaş şişirilmeye başlandı. İddialar, Başbakan’ın yazı ekibinden sızanlara dayanıyordu. Güya Başbakan Erdoğan ikinci bir balkon konuşmasına imza atacaktı. Bir yandan bunlar tatlı tatlı basına sızdırılırken Başbakan sevdiği kanallarda sevdiği gazetecilere söyleşiler vermeye başladı. Kanalların çifter çifter birleşip yayımladığı bu söyleşilerde Başbakan Erdoğan söyleyeceği hemen her şeyi bir değil birkaç defa söyledi. Belki de bu yüzden Başbakan Erdoğan’ın AK Parti’nin ‘tarihi’ kongresindeki balkon konuşmasına söylenecek yeni bir şey kalmadı. Bu yüzden konuşma, gazı kaçmış kola gibiydi. Yeni hiçbir şey olmadığı gibi oluşturulan bu hava nedeniyle bir hayal kırıklığı da yaşandı. Peki, bu havayı kim oluşturdu, bu haberleri basına kim sızdırdı? Ders konusu olur inanın...

* Gelen konukların profilleri, yapılan konuşmanın içeriği sonrasında Batı’ya sırtını dönmüş, kucağını Ortadoğu’ya açmış bir AK Parti portresi belirdi. “Avrupa Birliği hayali öldü” diyorduk, bu kongrede tescillenmiş oldu. Nitekim Başbakan Erdoğan’ın verdiği mesajlara da baktığınızda hedefte post-modern bir ‘İhvan’ var diyebiliriz. Ortadoğu’nun, Arap âleminin, İslam dünyasının bir lider adayının konuşmasını dinledik dinlemesine ama AK Parti’ye oy veren o % 52’nin hayallerinde böyle bir lider portresi var mı, bakın ondan hiç emin değilim.

* Başbakan Erdoğan sahnede bir prompter okuma rekoru kırdı desek yanlış olmaz. Normal şartlarda kürsünün sağına soluna birer tane yerleştirilen prompter aynalarından bu sefer sahne boyunca neredeyse her iki metrede bir yerleştirilmişti. Bu sayede Başbakan Erdoğan eline mikrofonu aldığı gibi bir sağa gitti, bir sola... Okuya okuya, salona şaşırmadan hitap etti. Gelin görün ki konuşma metninin uzunluğu iyi hesaplanamamıştı. Belki de konuşmaya son dakika eklenenler metnin süresini uzattı. Süre uzayınca salon sıkıldı, salon sıkılınca Başbakan mecburen prompter’daki yazılı metni konuşma sırasında kısaltmak zorunda kaldı. Kısaltınca bir baktık Türkiye’deki buzdolabı sayısının artış rakamları Kürt meselesinden uzun yer tutuyor. Bu da başka bir hayal kırıklığıydı.

* Bir zamanlar devlet tarafından ‘aşiret lideri’ olarak aşağılanan, itilip kakılan Mesud Barzani’nin sahneye gelişindeki ‘Türkiye seninle gurur duyuyor’ sloganı sanırım kongrenin sıra gelmediği için konuşulmayan en esrarengiz anlarından biriydi. ‘Neredeeeeen nereyeee…’ dedirtecek kadar önemli bu anlar ne yazık ki arada kaynadı. İddialara göre o sırada sahneye çıkan Barzani’ye değil salona giren Başbakan için bu slogan atılıyordu ama heyhat! 

Barzani ne dedi, Mısır Devlet Başkanı ne mesaj verdi, bunlardan tek satır söz edilmedi. Arada kaynadı gitti...

* Kongre sonrasında kuşkusuz en çok zorlanan, Başbakan’ın sevdiği gazetecilerin yorumları oldu. Kongrede Başbakan dışında hiçbir şey konuşulmadığı için onlar da mecburen bu gazı kaçmış gazoz kıvamındaki konuşmanın içinden olumlu yönleri bulup öne çıkarmak için ellerinden geleni yaptılar. Yorumların içinde ‘önemli şeyler’ olduğunu söylemek için bayağı bir ter döktüler. Yorumcunun hakkını yorumcuya vermemiz şart bakın.

* Gelelim MKYK’ya gelenler ile gidenler meselesine... Dışarıdan bir gözle bakıldığı zaman ne gelenler öyle çok heyecan verici isimler ne de gidenler hayal kırıklığı yaratacak kadar önemli. Tek bir isim hariç; Ayşe Böhürler sanırım AK Parti’ye en çok emek veren isimlerden biriydi. Onun da başını bir MKYK’da ettiği ‘sessizlik orucu’ yemini yedi.

Bir yemin etti ki dönemedi!

Radikal / 02.10.12