ABD'nin Afrika politikası emperyalist kalacaktır - Abayomi Azikiwe

  • Arşiv
  • |
  • Dünya
  • |
  • Afrika
  • |
  • 20 Aralık 2012
  • 15:18

14 Aralık 2012

ABD emperyalizmi dünya genelinde, özellikle de Afrika'da saldırganlığını tırmandırıyor. Genel kriz içindeki sistem her yöne saldırmaya meyillidir.

Sözde gelişmekte olan devletlerin halklarına karşı saldırgan askeri eylemler artacaktır.”

Barak Obama'nın dünyadanın en önde gelen emperyalist devletin başkanı olarak yeniden seçilmesiyle bu ikinci dönem yönetimin dış politika yönelimi, ezilen halkların emeğinin ve kaynaklarının sömürülmesi ve Afrika'da, Ortadoğu'da Orta Asya'da ve diğer jeo-politik bölgelerde militarizmin şiddetlenmesi ile aynı yörüngede devam edecektir. Obama yönetimi, Bush başkanlığı altında başlayan Birleşik Devletler Afrika Komutanlığı'nın (AFRICOM) rolünü artırdı ve petrol zengini Libya ulusuna karşı Albay Muammer Kaddafi'nin gaddarca suikasta uğramasıyla sonuçlanan rejim değişikliği savaşına liderlik etti.

Seçim kampanyası ve tartışmalar sırasında Obama Irak'ta savaşa son verdiğini ve Afganistan'ı işgali dindirdiğini iddia etti. Ancak Afganistan ve Irak'taki her iki savaşın adaletsiz nitelikleri ve bu askeri operasyonların Orta Asya ve Arap Yarımadası halkları üzerindeki sosyal etkisi üzerine hiçbir tartışma yoktur.

ABD'nin Ortadoğu'daki savaşları

Irak ve Afganistan'da 7 binden fazla ABD ve NATO kuvveti hayatını kaybetti ve yüz binlercesi sakat kaldı, yaralandı ve psikolojisi bozuldu. Ölen Iraklıların sayısı bir milyonu aştı, Afganistan ve onunla ilişkili olarak Pakistan'da yüzbinlerce kişinin ocağı söndü.

Irak ve Afganistan işgalleri ile milyonlarcası yerinden yurdundan edildi. Bu uluslara verilen sosyal hasarı onarmak yıllar alacak. Irak'ta mezhepçi çatışma tek bir günde onlarca kişinin öldürüldüğü düzenli bombalamalarla gerçekleştiriliyor.

Mısır'da yeni bir hükümete karşın Filistin halen İsrail ablukası altında.”

Mısır ve Tunus'ta 2011 yılı boyunca yaşanan kabarmalar, ABD ve onun bölgedeki müttefiklerini salladı, ne var ki iktidara gelen hükümetler emperyalizm ile ilişkilerini esastan değiştirmediler. Mısır'da yeni bir hükümete karşın Filistin halen İsrail ablukası altında ve Tunus'taki rejim, Libya'nın eski başbakanını CIA'nin Libya'ya tesis ettiği cuntaya teslim etmeye mecbur kaldı.

Haiti'ye müdahale

Haiti'ye gelince ABD, Fransa ve Kanada 2004 şubatında bu Karayipler'i işgal etti ve sonra işgali Birleşmiş Milletler'e devretti. Haiti'nin hakkıyla seçilen başkanı Jean Bertrand Aristide kaçırıldı ve ABD'nin korumasında sürgüne gönderildi.

Obama yönetimi 2009 yılında iktidara geldiğinde Haiti'ye yönelik aynı politikayı sürdürdü ve daha sonra 2010 yılı ocak ayındaki depremin neticesinde Haitililerin ABD'de kalmasına izin veren sınırdışı emrini kaldırdı, Obama altındaki ABD yönetimi yüz binlerce insan evsiz ve yoksul kalırken yeterli yeniden inşa yardımı sağlamadı. Aristide Haiti'ye geri dönmesine rağmen ülke içinde en fazla siyasi desteğe sahip olması gerçeğine karşın görevini üstlenmesine izin verilmedi.

Emperyalist savaş neticesinde dünya kapitalist sistemine verilen ekonomik hasar devasa oldu. Irak, Afganistan, Libya, Pakistan ve Haiti ekonomileri mahvedildi. Batılı sanayileşmiş devletlerde işsizlik, 1930'lardaki Büyük Buhran'dan beri hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Yoksulluk ve sosyal sefalet, gelişmiş kapitalist ülkelerde bile artış gösteriyor.

Emperyalist militarizm Afrika'da tırmanacak

Obama yönetiminde Afrika Boynuzu'nun Somali ülkesi, ABD emperyalizmini bir ileri karakolu haline geldi. Komşu Cibuti'deki Camp Lemonier'deki askeri üsle birlikte Somali ülkesi, İslamcı direniş hareketi El-Şebab'a karşı askeri operasyonların sahasıdır.

Şimdilerde ABD destekli Afrika Birliği Somali Misyonu'ndan (AMISOM) 17 bin asker Somali'de konuşlanmıştır. Bu askerler Beyaz Saray'ın tam siyasi desteğiyle Pentagon tarafından eğitiliyor ve finanse ediliyor.

Somali büyüyen bir petrol sondaj kaynağıdır. Ayrılan kuzey bölgesi Puntland'da halihazırda Kanadalı ve Britanyalı şirketler tarafından petrol çıkarılıyor.

Gerçekte Doğu ve Orta Afrika'nın tüm bölgeleri boyunca yeni petrol, doğal gaz ve çeşitli stratejik minerallerin bulunması, çokuluslu şirketlerin ABD, Britanya, İsrail ve Avrupa Birliği'nden askeri kuvvetlerin artan varlığını körüklüyor. “Terörizm” ve “korsanlık” ile savaş kisvesi altında savaş gemisi filoları, denizaltılar ve savaş uçakları bölgeye akın ediyor.

ABD ve diğer emperyalist devletlerin Orta ve Doğu Afrika'daki varlıkları, siyasi durumu tamamen istikrarlı hale getirmedi. Halkın durumu, Somali ve Etiyopya'da geniş çaplı altüst oluşlar yanı sıra savaşın Kenya'ya sıçramasıyla Obama yönetimi altında daha da kötüye gitti.

ABD'nin Doğu Afrika'ya müdahalesi

Kenya, binlerce savunma gücünü ABD yönetimi namına Somali'nin güneyine konuşlandırdı. Güney Somali limanı Kismayo, Kenya Savunma Kuvvetleri ve AMISOM tarafından ele geçirildi.

Sudan'da İsrail Hava Kuvvetleri ekim ayı sonlarına doğru ülkeyi bombaladı. Sudan ve İran'ın Port Sudan civarında ortak askeri tatbikatlar yürüttüğü sırada bir askeri fabrika hedef alındı.

Bu, İsrail'in Sudan'ı ilk defa bombalayışı değildi. Bu provokasyonlar, İsrail'in İran'a bu ülkeyi vurabileceğine dair açık bir mesaj vermek için tasarlanıyor.

Uganda, Orta Afrika Cumhuriyeti, Güney Sudan ve doğu Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Pentagon'un faaliyet yürüteceği ülkelerin adıydı.”

Sudan, halen ABD ve diğer emperyalist devletler tarafından uygulanan yaptırımlar altındadır. Eskiden Afrika'daki en büyük coğrafyaya sahip ulus devlet olan Sudan, Kuzey ve Güney arasında bölündü ve ülkenin batısındaki Darfur bölgesini koparma çabaları sürüyor.

Geçtiğimiz 2011 yılı ekim ayında ABD genelinde Occupy Movement (İşgal Et Hareketi) zirvesindeyken Obama yönetimi, Orta ve Doğu Afrika'daki dört devlete en az yüz özel kuvvet ve askeri eğitmen konuşlandıracağını ilan etti. Uganda, Orta Afrika Cumhuriyeti, Güney Sudan ve doğu Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Pentagon'un faaliyet yürüteceği ülkelerin adıydı.

Bu ABD askeri kuvvetleri söylenenlere göre Joseph Kony'nin Lord Direniş Ordusu'nun peşine düşmeye gönderildi. Sosyal medya üzerinde internette “Görünmez Çocuklar” (Invisible Children) diye bilinen bir kampanya başlatıldı.

Tüm operasyon, ABD ve dünya genelinde Walt Street finansçılarına ve onların sömürü ve baskı politikalarının etkilerine karşı gerçekleşen kitlesel gösterilerden dikkatleri başka yöne çekmek için tasarlanmıştı sırf. Aynı zamanda ABD ordusunun Afrika içindeki ve dünyanın diğer kesimlerindeki rolü hakkında kafa karışıklığı yaratmayı amaçlıyordu.

ABD'nin Batı Afrika için emperyalist planları

Batı Afrika'da emperyalistler Tuareg halkının ülkenin kuzeyindeki başkaldırısını bastırmak için Mali'ye bir müdahale planlıyorlar. Mali krizi, binlerce Tuareg'in 2011 savaşı sonucunda yerinden edildiği Libya'nın Pentagon-NATO tarafından istikrarsızlaştırılması ile kısmen ilişkilidir.

ABD'nin Mali ordusu ile AFRICOM talim ve ortak manevra projeleri ile yakın bağlar kurmasına karşın ülkedeki silahlı kuvvetler Mart ayında Başkan Toure'ye karşı bir darbe yaptı. Darbe liderleri, askerin görevi devralmasının hükümetin kuzeydeki Tuareg isyanını bastıramaması ile ilişkili olduğunu söyledi, yine de kuzeydeki durum, Azawad Kurtuluş Hareketi ve bölgede üslenen diğer İslamcı grupların bağımsızlık ilan etmesine yol açan bu darbeden sonra kötüleşti.

Kasım ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu'na üye devletlerin sağladığı 3.300 kadar askerin, ülkenin kuzeyindeki Tuareg ayaklanmasını bastırmak amacıyla Mali'ye gönderileceğini ilan etti. Ancak kaçınılmaz olarak kaynak ve kar peşindeki emperyalizme yarayacak bu operasyon için lojistik ve fonu sağlayacak olan Pentagon ve AB askeri kuvvetleri olacaktır.

Sınıfsal ve ulusal mücadeleler sürecek

Güney Afrika'da yükselen emek hareketi dalgası, çokuluslu madencilik endüstrisine meydan okuyor. Kanunsuz grevlerin patlak vermesi, iktidardaki Afrika Ulusal Kongresi'nin (ANC) ve Güney Afrika Sendikalar Kongresi (COSATU) ve Güney Afrika Komünist Partisi (SACP) içindeki müttefiklerinin neo-liberal politikalarını zayıflatıyor.

Özgürlük Bildirgesi'nde dile getirilen hedeflere 18 yıldır halen ulaşamayan Güney Afrika'daki ulusal kurtuluş hareketi içinde mücadelenin geleceğine dair geniş tabanlı bir tartışma yürütülüyor. Güney Afrika Devrimi ya sosyalizme doğru ilerlemeli ya da daha büyük çelişkiler ve iç çekişme ile karşılaşacak.

Zimbabwe'de iktidardaki ZANU-PF partisi, kapsamlı yeniden toprak dağıtımını pekiştirdi ve komşu Güney Afrika'daki aynı sektörlerle bağlantılı madencilik endüstrisinin daha fazla kontrolünü ele almaya doğru ilerliyor. Güney Afrika bölgesi boyunca eski kurtuluş hareketleri bir kez daha diyaloglarını ve siyasi koordinasyonu artırıyorlar.

ABD'deki savaş karşıtı ve anti-emperyalist hareketler, Afrika'daki durumu çok yakından takip etmeliler. Batıdaki bu hareketler, emperyalizmin tehditi altındaki bu çeşitli hareketleri ve devletleri siyasi olarak savunmaya hazır olmalıdırlar.

ABD'de ve emperyalist ülkelerdeki işçilerin ve ezilenlerin ekonomik koşulları günden güne daha kötüleştikçe sözde gelişmekte olan devletlerin halklarına karşı saldırgan askeri eylemler şiddetlenecektir. Sonuç olarak Batı'nın işçileri ve ezilenleri, gelişmekte olan ve ezilen uluslardaki mevkidaşları ile siyasi eylemleri koordine etmek için yakın ittifaklar kurmalıdırlar.

Aboyomi Azikiwe, Afrika halkının meseleleri üzerine entelektüel tartışmayı kıta ve dünya genelinde büyütmeyi amaçlayan uluslararası elektronik basın servisi olan Pan-African News Wire'ın editörüdür.

ABD'li siyahi sol elektronik haber ve analiz sitesi Siyah Gündem Raporu'ndan kizilbayrak.net tarafından çevrilmiştir.