ABD ile İran arasında savaş kaçınılmaz mı? - Edward Stourton

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 21 Mart 2012
  • 12:19

ABD ya da İsrail'in İran'a yönelik bir askeri saldırısının sonuçları ne olabilir? Ve savaştan kaçınmak hala mümkün mü?

2004 yılının sonlarında İran ile savaş konusunda söylentilerin iyice başını alıp yürüdüğü bir dönemde zamanın Dışişleri Bakanı Jack Straw BBC'ye askeri bir saldırının "düşünülemeyeceğini" söylemişti.

"Eğer bunu söylemeseydim, kanımca İşçi Partisi hükümeti içinde müthiş bir fırtına yaşayacaktır" diyor bugün.

O sırada Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere daha yeni Irak'ı işgal etmişti.

Eski Dışişleri Bakanı Straw, "Herhangi bir İngiltere hükümeti, fakat özellikle de bir İşçi Partisi hükümeti açısından Irak'da olanlardan sonra İran'a yönelik bir askeri harekat fikri ile uğraşmak mümkün değildi. Gayet bilinçli bir şekilde konuyu kapattım" diyor.

Bugün - Suriye'de neredeyse iç savaş yaşanır ve Orta Doğu belki de en istikrarsız günlerinden geçerken - askeri saldırı fikri yeniden ve kuvvetle gündemde çünkü Washington ve Kudüs, İran'ın nükleer bomba imalatına çok yaklaştığına inanıyor.

Şimdi Jack Straw da Batının bir askeri harekata girişmesini muhtemel görüyor - öyle ki bu konuda ciddi uyarılar yapıyor:

"Böyle bir şey uluslararası ilişkilerde bugüne kadar görmediğimiz türden büyük bir yeniden cepheleşmeye yol açacaktır"

"Uluslararası toplum içinde bir tarafta ABD ve belki İngiltere ile , ortada bir yerlerde diğer Avrupa ülkelerinin, ve öbür tarafta ise Rusya, Çin, Brezilya, Hindistan ve diğerlerinin yer alacağı müthiş bölünmeler ortaya çıkacaktır."

Önce İsrail mi vuracak?

Öyle ise savaş ihtimali ne kadar büyük?

BBC Radyo 4'ün Analiz programı için yaptığımız bir dizi çarpıcı mülükatta, İran, İsrail ve Amerika Birleşik Devletlerinden önde gelen dış politika uzmanlarının tek bir kaygı verici noktada hemfikir olduğunu gördük: hepsi de İran ile nükleer programı nedeniyle bir savaş yaşanması ihtimalini bugün her zamankinden daha büyük görüyor.

İsrail'in üst düzey liderleriyle uzun bir mülakat dizisini bu yakınlarda tamamlayan İsrailli gazeteci Ronen Bergman "İsrail muhtemelen 2012 yılında vuracak" diyor ve sürdürüyor: "İsrail ordusu saldırıya hazırlanıyor, büyük bir tırmanış var."

Krizin kopuş noktasına gelmesinin sebebi de İsrail haberalma örgütlerinin İran'ın nükleer tesisleri, özellikle de Kum yakınlarında uranyum zenginleştirilen Fordow'un dokuz ay sonra "dokunulmazlık alanı" olacağından kaygı duymaları.

Bu süreden sonra İran'ın nükleer tesislerinin yerin çok derinliklerine gömüleceğine ve çok geniş bir alana yayılmış olacağına, dolayısıyla da İsrail saldırılarının bunlara erişemeyeceğine inanıyorlar.

İran ise uranyum zenginleştirmeyi sivil amaçlarla, imzacısı olduğu Nükleer Silahların Yaygınlaşmasına Karşı Anlaşma çerçevesinde yürüttüğünü söylüyor.

Fakat İran Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun talep ettiği önlemleri defalarca ihlal ettiği için, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi İran'ın ek yükümlülükler altına girmesi gerektiği kararına vardı.

Gazeteci Ronen Bergman, "İsrail liderleri Mahmut Ahmedinejad liderliğindeki bu tür bir rejimin nükleer güce sahip olması riskine dahi göz yumamaz" diyor.

"Bir kez yeni bir Soykırım tehlikesi, yok edilme tehlikesiyle yüzleştiniz mi ya da yüzleştiğiniz inancına kapıldınız mı, o zaman bu tehdidi engellemek için her şeyi yapmak zorundasınız"diye açıklıyor.

Amerika Birleşik Devletleri de İsrail'in İran'ın nükleer programı konusundaki kuşkularını paylaşıyor.

Savaş hakkında "ulu orta" konuşulmasını kınamasına rağmen Başkan Obama, İran iyi niyetle müzakere yürütmezse ABD'nin askeri bir adım atabileceğini vurguladı.

Hizbullah'a da bir rol?

Başkan Obama'nın bazı danışmanları daha da ileri gidiyor.

Geçen yıla kadar Amerikan Savunma Bakanlığı'nda İran özel danışmanı olarak çalışan Matthew Kroenig, "İsrail'in silahları sınırlı. İran'ın nükleer programına daha az zarar verebilir. Onun için eğer askeri saldırı yoluna gidilecekse bunu İsrail'in değil ABD'nin yapması gerektiği görüşündeyim" diyor.

Kroenig'e göre İran'a karşı atılacak askeri adım öyle hesaplanabilir ki, çatışmanın tırmanmasına da engel olunabilir.

"İran büyük ihtimalle ölçülü bir karşılık vermeyi - misilleme yapmayı ama çok ileri gitmemeyi hedefleyecektir" diyor Kroenig "çünkü İran çok ağır bir karşılık verirse, kellesinin uçacağını biliyor."

İran ise müzakerelere oturmayı kabul etmesine rağmen çatışmaya hazırlanıyor gibi görünüyor.

Şu anda ABD'de büyükelçi olan İran'ın eski nükleer baş müzakerecilerinden Seyid Hüseyin Musaviyan "Eğer ABD veya İsrail saldırırsa, oturup beklemezler, misilleme yaparlar" diyor.

İran'ın bariz karşılıklardan biri, Lübnan'daki müttefiki Hizbullah milislerinin İsrail'e binlerce roket yağdırması olabilir.

Ama büyükelçi Musaviyan İran'ın cevabının bunun çok ötesinde olacağını düşünüyor. "İran doğrudan doğruya İsrail'i hedef alacak ve İran'la savaşı savunan bütün ülkeleri cezalandıracaktır" diyor.

"ABD altyapısı, diplomatları veya personelinin dünyanın hiç bir yerinde güvende olabileceklerini sanmıyorum. Ayrıca bir askeri saldırının bölgedeki bütün müslümanları nasıl misillemeye teşvik edeceğini de siz düşünün" diye sürdürüyor İranlı büyükelçi.

Savaşsız çıkış var mı?

2003 yılında İran'ı uranyum zenginleştirmeyi durdurmaya ikna etmeyi başaran eski İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw başka bir çıkış olduğu kanısında.

"Bu konuda çevresini sarma ve yalnızlaştırma politikalarının doğrudan askeri saldırıdan daha iyi bir yol olduğunu düşünüyorum. Bir rejime baskı yapmanın askeri olmayan yolları var" diyor.

Fakat İran, gerçekten silah geliştirmek istiyorsa Batı ile niçin müzekere etsin?

Uluslararası Güvenlik Çalışmaları Enstitüsünden Mark Fitzpatrick bunu "İran'ın programına bazı taktik sinirlamalar getirilmesini kabul edeceğini düşünüyorum. Ama nükleer çit oluşturmak için sahip olmaları gereken kapasiteden vazgeçmeyeceklerdir" diye yanıtlıyor.

"Nükleer çit" terimiyle Fitzpatrick, İran'ın bomba yapmamakla birlikte nükleer bomba yapabilecek kadar zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğu bir pozisyonu kasdediyor ve bunun iki taraf açısından da ödün vermek anlamına geleceğine kabul ediyor.

Şu anda en azından Washington ve Londra hala diplomasiyi tercih ediyor. Ama söylem giderek keskinleşiyor.

İngiltere Başbakanı David Cameron geçen hafta Başkan Barack Obama ile buluştuğunda İran ile ilgili olarak "Hiç bir yolu dışlamıyoruz" diye konuştu.

Üstelik batılı diplomatların "karşılıklı ödün" diye adlandırdığı şeyler muhtemelen Kudüs'de "işi uzatmak" diye görülecektir.

BBC Türkçe / 19.03.12