25. yıl: Devrimci seferberliği büyütelim!

  • Arşiv
  • |
  • Sol Hareket
  • |
  • Parti
  • |
  • 12 Ekim 2012
  • 10:52

Komünist hareketimizin 25. yılını kutlamaya hazırlanıyoruz. Bunun heyecanı içindeyiz. Sözkonusu olan, paha biçilmez devrimci bir emektir. Çok daha büyütülmesi gerekiyor. Nereden bakılırsa bakılsın, komünist hareketin 25. yılını kutlamak amacıyla “Devrime hazırlanıyoruz!” şiarı ile düzenlemiş bulunduğumuz geceye kadar çok yönlü bir devrimci seferberlik bizi bekliyor.

Süreci devrimci bir süreç olarak yaşamak istiyoruz. 25. yıl kutlaması amacıyla düzenlemiş bulunduğumuz etkinliğin her bakımdan tam bir başarı ile gerçekleştirilmesini arzuluyoruz. Bu bir iddiadır ve biz, bu kez mutlaka ama mutlaka başarmak istiyoruz. Bunun içinse, her şeyden önce 25 yıllık süreç konusunda, iddianın içeriği konusunda tam bir açıklığa sahip olmak gerekiyor. Zira, tüm çalışma buna göre kurgulanıp, planlanacaktır.

25. yıla parti ile giriyoruz

Ekim Devrimi'ne, onun ete kemiğe büründürdüğü sosyalizm idealine, komünizmin sembollerine dönük dur durak bilmeyen saldırıların yaşandığı tüm dünyaya egemen azgın bir siyasal gericilik döneminde ortaya çıktık. Emperyalist propaganda aygıtları her gün ve her vesileyle zehir kusuyordu. Kapitalist dünyanın ideologları tam bir küstahlık içindeydi. Onlara göre kapitalizm zafer kazanmıştı. Sosyalizmin sonu gelmişti. Onlara göre Ekim Devrimi tarihin bir kazasıydı ve bir daha asla yaşanmayacaktı. Devrimler dönemi geride kalmıştı. Devrimden ve devrimci partiden sözetmek, geçmişe ait bir lakırtıdan başka bir anlam taşımıyordu. Yeni bir düzen kuruluyordu ve en akıllıca şey, devrim ve sosyalizm denen beyhude sevdadan vazgeçmek ve bu yeni düzenin içinde kendine yer bulmaktı.

Komünistler olarak gözlerimizin önünde yıkılıp gidenin gerçekte ne olduğu konusunda bir açıklığa sahiptik. Bir dönem kapanıyor ve yeni bir döneme giriliyordu. Bilime inanıyorduk. Tarihin çarkı dönmeye devam ediyordu ve burjuvazinin küstah ideologlarının iddiaları temelsizdi. Kapitalizmin onulmaz çelişkileri varlığını koruyordu ve çok geçmeden yeni Ekimler'i yeniden insanlık için yakıcı bir ihtiyaç haline getirecekti. Bu inançtaydık.

Bize göre Ekim Devrimi hala günceldi. Lenin günceldi. Lenin demek devrimin güncelliği demekti. Bu inançla, emperyalist yalan makinesinin inadına Ekim adını benimsedik ve “Yeni Ekimler için ileri!” şiarı ile ortaya çıktık. Lenin’i kendimize rehber aldık. Ekim Devrimi'nin eserlerine ve tüm kazanımlarına sahip çıktık. Görülmemiş yoğunlukta anti-komünist propagandalara, komünizmin tüm sembollerine ve değerlerine cepheden sahip çıkarak cevap verdik. Devrim fikrine daha sıkı sarıldık. Sosyalizm bizim için hala en büyük özlemdi.

Tarih devrimin gerçekleştirilmesinde devrimci partiden başka bir silaha tanıklık etmemişti, bunu da çok iyi biliyorduk. Türkiye’de ve dünyada devrim ve örgüt fikri ve pratiğinden yaygın bir kaçışın yaşandığı, dünün şaşaalı partilerinin sefil bir biçimde tasfiye edilip, yerlerine peş peşe reformist legal partilerin kurulduğu koşullarda, biz önümüze devrimci parti hedefini koyduk. "Her şey parti için!" şiarı ile yılları bulan bir parti inşa faaliyeti yürüttük. İşe başlarken bir elin beş parmağı kadar kadrodan başka hiç bir şeyimiz yoktu, deyim uygunsa sıfırdan başladık. Devrimcilik iddiasındaki kimi örgütler bir programa dahi sahip değillerdi. Kimilerinin programı vardı, ama gerçek yaşamda onlar için bir şey ifade etmiyordu. Olduğu kadarıyla da yeni döneme cevap olamıyordu. Önce geriye dönük olarak deforme edildiler. Ardından sloganlar budandı. Kızıl renkler yerini maviye bırakmaya başladı. Parti isimleri de doğal olarak modaya uydu, isimler de değişti.

İdeolojik çizgimizin doğruluğundan hiç kuşku duymadık. Herkesin var olanı tükettiği bir sırada, biz emek dolu bir ideolojik-teorik çalışmanın ve üretimin ardından bir program inşa ettik. Yeni Ekimler hedefinden asla vazgeçmedik. Bunu iktidar bilincimizle yaptık. Kızıl renkten vazgeçmedik. Bayrağımız yine devrimin denenmiş bayrağı, yani kızıl bayraktı. Komünist ve işçi adından ödün vermedik. Türkiye proletaryasına verdiğimiz sözü tuttuk, dostun düşmanın önünde bir devrimci parti, TKİP’yi kurduk.

İşte bu çok şey demektir. İşçi sınıfımız en önemli silahından yoksun değil, onun artık bir partisi var. Komünistler olarak 25. yıla pek çok bakımdan sınanmış bir parti ile giriyoruz. Parti bir hazırlık demektir. “Devrime hazırlanıyoruz”’ şiarı temelden yoksun bir iddia değildir, bu somut hazırlığın ifadesidir.

25. yıl etkinliği vesilesiyle emekçilerin karşısına bu hazırlıkla gideceğiz. Bu bir güç ve irade demektir. Bu güç ve irade ile çok şeyi başarabiliriz. Bu inançla emekçilere gidelim, tok bir biçimde onlara kim olduğumuzu, tarihsel ve güncel hangi devrimci birikimden kök aldığımızı, neyi savunduğumuzu, amaç ve hedeflerimizi anlatalım. Çabamız karşılıksız kalmayacaktır.

Devrim günceldir ve yeni Ekimler kaçınılmazdır

25. yıl etkinliğimizin şiarını, “Devrime hazırlanıyoruz!” olarak belirlemiş bulunuyoruz. Bu temelsiz bir iyimserliğin ifadesi değildir. Kuru bir propaganda da değildir. Tam tersine içine girmiş bulunduğumuz döneme uygun somut bir iddianın karşılığıdır.

Şöyle ki; ortaya çıktığımız dönem, döne döne bir dönemin kapanmakta olduğunu, bir yeni döneme girildiğini ileri sürdük. Emperyalist yalan makinesi aracılığıyla durmaksızın, yer küreye barışın egemen olacağı, insanlığın bundan böyle refah ve mutluluk içinde yaşayacağı masalları anlatılıyordu. Savaşsız bir dünya hayali yayılıyordu. Biz tam da bu dönemde, bunun temelsiz bir iddia olduğunu, dünyadaki tüm gelişmelerin de bunu yalanladığını dile getirdik. Hem de emperyalist beyinleri esir alan emperyalist propagandanın tozu dumanı içinde, daha örgütsel ilk platformumuzda (Ekim I. Genel Konferansı) insanlığın yeniden bir bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemine girdiğini ileri sürdük. Aradan geçen süre zarfında yaşanan tüm gelişmeler döne döne bizi doğruladı, doğrulamaya devam ediyor.

Kapitalizm onulmaz çelişkilerinden yakasını kurtaramadı. Hem de sistemin kabesinde, Amerika’da patlak veren ve tüm dünyaya yayılan bir bunalımın içine yuvarlandı. Sistemin akıllı ideologları bu gelişmeleri K. Marx’ın doğrulanması olarak yorumladılar. Bununla da kalmadı, küresel olan bu bunalım emperyalist saldırganlığı da tetikledi, 11 Eylül saldırısı ile birlikte yeni savaşlar serisini başlattı. Afganistan işgaliyle başlatılan bu emperyalist savaşlar serisi, Irak’la devam etti. Libya işgali bunun bir yeni örneği olmuştur. Sıra şimdi Suriye’ye gelmiş bulunuyor.

Komünistler olarak, gelişmelerin Marx’ı doğrulamakla kalmayacağını, eninde sonunda Lenin’i de doğrulayacağını, dönemin bir bunalımlar ve savaşlar dönemi olduğunun çoktandır kanıtlandığını, sıranın devrimlere de geleceğini iddia ettik. Yine yeniden sökün eden proleter kitle hareketleri ve halk isyanlarından hareketle, yeni bir devrimler dönemine doğru ilerlediğimizi dile getirdik. Zamanın ruhunun yeniden bizden yana döndüğünü, sınıf savaşlarının geri gelmeye başladığını ve proletaryanın yeniden siyasal arenada kendisine yer açtığını belirttik.

Şimdi tüm bu iddiaları bir tarihsel dönem tespitine dayandırarak ileri sürüyoruz. Tüm gelişmeler bu konularda da döne döne bizi doğruluyor. Bir kez daha, adım adım yeni Ekimler'in kaçınılmaz olduğu bir döneme doğru ilerliyoruz. Bu ise bir hazırlığı gerektiriyor ve zaman her bakımdan devrime hazırlanma zamanıdır. Ümit yoldaşın dediği gibi, “Partiyi kazandık, şimdi parti ile devrimi kazanacağız!”

Devrim diğer şeylerin yanısıra bir cüret işidir. En iddialı akımların dahi devrim umudunu yitirdiği, belli belirsiz illegal ve ihtilalci yeraltı örgütü anlamında bir devrimci partiden sözetmenin eski bir lakırtıyı yinelemek demek olduğunu seslendirmeye başladıkları, işçi sınıfına güvensizliği bir politika haline getirip, Kürt özgürlük hareketinin peşinde sürüklendikleri bir sırada, “Devrime hazırlanıyoruz!” şiarı ile ortaya çıkmak da elbetteki bir cüret işidir. Bu şiarın onlar tarafından çok iddialı ve temelsiz bir iddia olarak nitelenmesi son derece doğaldır.

Biz Ekimciyiz. Aynı zamanda Leninistiz. Bizim referansımız hala Ekim Devrimi'dir. Ekim Devrimi'nin güncelliğidir. Devrimci devrime hazırlık yapar. En büyük hazırlık devrimci bir parti inşa etmektir. Bir devrimci partiye sahip olmaktır.

Yakın bir geçmişte gerçekleştirilen devrimci bir müdahale ile partimiz adeta yeniden inşa edildi. Onun öteden beri illegal sağlam bir temeli vardı, şimdi bu daha da güçlendirilmeye çalışılıyor. Devrim diğer şeylerin yanısıra bilinçli insan işidir. Bu nedenle, partimiz ideolojik donanıma çok özel bir önem veriyor. Devrimin partisi savaşçı bir partidir. Partimiz, her bakımdan donanımlı, deneyimli ve savaşçı kadrolar hazırlıyor. Lenin’in deyimi ile, tüm silahlarını çekiçle örste döverek geleceğe hazırlık yapıyor. Evet, “devrime hazırlanıyoruz!’’

Etkinlik şiarımızın özü ve özeti budur. Tok olmalıyız ve şiarımızın gerekçelerini samimi devrimcilere ve emekçilere böyle açıklamalıyız.

Pratik koşuşturma değil, çok yönlü gerçek bir devrimci politik seferberlik

25. yılımızı kutlayacağız. İdeolojik bir çizgimiz, onun süzülmüş bir ifadesi olan devrimci bir programımız, geride bıraktığımız yıllar içinde belli bir sınavdan geçmiş ve doğrulanmış politikalarımız, yarattığımız politik ve moral değerlerimiz ve artık bunların tümünün cisimleştiği devrimci bir partimiz var. Tam da bu nedenledir ki, karşı karşıya olduğumuz şey, sadece, her yıl tekrarladığımız afiş çalışması, geceye çağrı içerikli ilanı dağıtımı ve kimi zaman bir araç olmaktan çıkıp, adeta bir amaca dönüşen bilet satışları gibi bir pratik koşuşturma değildir. Ve fakat, bunları da kapsayan, çok yönlü gerçek bir devrimci seferberliktir.

Demek oluyor ki, her şeyden önce ve esas olarak, emekçilere en yalın biçimde patimizin çizgisini anlatacağız, programının devrimci ve sınıf içeriğini açıklayacağız, onların temel ve güncel sorunlarına ilişkin politikalarımızdan ve moral değerlerimizden sözedeceğiz. Kapitalizmin etkin bir teşhirini yapıp, bir kez daha, sosyalizmi hedef olarak göstereceğiz. Tüm bunları yaparken, sosyalizmin propagandasını öne çıkarmaya özen göstereceğiz.

25. yıl kutlamaları vesilesiyle güçlerimizi eğitmek devrimci seferberliğimizin bir diğer ayağı olmalıdır. 40 yıllık örgütlerle kıyas kabul etmez, paha biçilmez bir birikimimiz var. Devrimci bir merak ve istekle güçlerimize bunu hatırlatmalı, dönüp partimizin her bir konuya ilişkin görüşlerini okumalarını sağlamalı, deyim yerindeyse bilincimizi yenilemeliyiz. Saflarımızda bir ideolojik canlılık yaratmalıyız.

Bir kez daha, sözünü ettiğimiz, ideolojik, politik, pratik ve moral, bu devrimci seferberlikte genç ve kadın yoldaşlara çok önemli sorumluluklar düşüyor. 25. yıl kutlamaları çerçevesinde yapılacak çalışmalara en çok onlar sahip çıkmalı, katkı sunmak üzere en çok onlar seferber olmalıdır.

Güçlüyüz, çünkü politikamız da, programımız da devrimcidir

Politika sonuçta bir güç işidir, güçle yapılır. Dolayısıyla güç olmak, güçlü olmak önemlidir. Kısa ve orta vadede yararları da görülebilir. Ancak bundan da önemli olan politikanızın devrimci olup olmadığıdır. Son tahlilde tayin edici olan budur. Çizginiz ve onun devamı olarak politikanız devrimci değilse, sonu yoktur. Zaman içinde dağılma kaçınılmazdır. “Hazıra dağ dayanmaz’’ sözü boşuna denmemiştir.

Rosa Luxemburg, “gücün devrimci politika ürettiği görülmemiştir, ama, devrimci politika eninde sonunda güç üretir” der. Biz her zaman buna inandık, buna uygun davrandık. Şöyle ki; geleneksel devrimci hareketin halkçı bir çizgisi var ve yıllardır bu çizgisinin doğasına uygun bir politika yapıyor. Bunun bir ifadesi olarak, hesapsız masraflar pahasına, çok büyük ölçüde popüler sanatçılar geçidine dönüşen kültürel ağırlıklı geceler yapmaktadır. Onlarca aslolan kitlesel katılımdır, bu nedenle masraftan kaçınılamaz. Burada geceye katılan emekçi kitleye politik mesajlar vermek kaygısı yoktur. Nitekim bu çok tali kalmaktadır. Ve dahası, üzerinde komünizmin klasikleşmiş sembollerini olduğu görsel materyallere çok az başvurulur. Propaganda da çoğu kez ucuz popülist propaganda ile yetinilir. Esas olarak emekçiye değil, büyük bölümünü eski solcuların ve devrimci çalışmanın dışına düşmüş taraftarlarının oluşturduğu hazır kitleye güvenilir. Katılımı da bununla güvenceye alırlar.

Biz ise, yıllardır tam tersini yapıyoruz. Hiçbir zaman soruna piyasa mantığı ile yaklaşmadık. Zaman zaman kendi çeperimizin de baskılarına rağmen, popüler sanatçıya heves etmedik. Biz elbetteki sanatçı düşmanı değiliz. Devrimci politik faaliyetin ihtiyaçları gerektirdiğinde her türlü masrafı göze aldık, ama piyasa sanatçılarına kapımızı sonuna kadar kapalı tuttuk. Politikamızdan ve ilkelerimizden taviz vermedik. Komünizmin sembollerinde ısrar ettik, anti-komünist kampanyaların inadına her dönem onların üzerinde bulunduğu materyallere başvurduk. Tok bir biçimde devrim ve sosyalizm propagandası yaptık. Ve nihayet, esas olarak emekçilere güvendik, onlara gittik. Hazır güçlerimiz yoktu, emekçilere dönük politik ve pratik faaliyetin gücü ile geceler yaptık.

Yine aynı şeyleri yapmalıyız. Biz devrimciyiz, soluğumuzu tutmalı, devrimcilikte ve devrimci politikada ısrar etmeli ve bunun bize kazandıracağına inanmalıyız.

Dahası var.

Gece politikamız gibi, gece programımız da devrimcidir. Devrimci politik bir gece yapıyoruz. Asıl hedefimiz emekçile devrimci politik mesajlar vermektir ve buna uygun davranıyoruz. Elbetteki emekçilerin kültür ve sanata da ihtiyacı var. Biz bunu da gözetiyoruz ve kaldı ki gece programımızda buna ilişkin bir boşluk da bulunmamaktadır. Yeri gelmişken, bu alanda da, geleneksel hareketten çok temelli bir farkımız var. Biz kendi güçlerimize yaslanıyoruz. Dost da düşman da bilir ki, gecede sunulan tüm çalışmalar kendi güçlerimizin hazırladığı kendi öz çalışmalarımızdır.

Sanıldığının tam tersine bu yılki gece programımız güçlüdür. Eksik hiçbir şey yoktur. Buna inanmalı, tok biçimde programımızın gerekçelini emekçilere açıklamalıyız. Emekçiler bizi anlayacak ve bu çabamızı karşılıksız bırakmayacaktır.

Başarı için çalışma tarzı tayin edicidir

Doğru bir çalışma tarzı, başarmak için olmazsa olmaz koşuldur. Bu aynı şey gece çalışması için de aynen geçerlidir. Bundan önceki çalışmaların deneyimlerinden de hareketle, sürecin her anında ve çalışmanın her aşamasında buna büyük özen göstermeliyiz.

Her zamanki kusurumuzdur, zamanı hor kullanıyoruz. Zamana karşı sorumsuzluk, tembellik, konformizm, atalet içinde seyretmek ve her gün için bir bahane üretmek bilinen hastalıklarımızdır. Bu kez bunların hiç birine izin verilmemelidir.

Bu kez en başta zamanı planlamalıyız. Kendimizi ve çalışmaları günlük ve haftalık olarak planlamalıyız. Döne döne masalar kurmak, ayrıntılı biçimde çalışmayı planlamak, yine ayrıntılı bir işbölümü ile bunu güvenceye almak, tekrar masa kurmak ve çalışmaların hayata geçirilip geçirilmediğini denetlemek, çıkan sonuçlara bakarak yeni planlar yapmak, yeni hedefler belirlemek, alışkanlık halinde bu işlem böyle devam etmelidir. Başarı bundaki isabet ve ısrarın neticesinde gelecektir.

Örgütlü olmalı ve örgütlü çalışmalıyız. Bireyler yetenek ve deneyimlerini bu zemin üzerinde sergilemelidirler. Bu şekilde hem çalışma ve hem de bireyler daha verim üretir. Propaganda işinden, afiş çalışması ve el ilanı dağıtımına, teknik işlerden, kültürel çalışmalara, her şey ayrıntılı biçimde planlanmalıdır. Bununla da kalınmamalı, neyin, kimler tarafından, nasıl ve ne zaman gerçekleştirileceği akılcı biçimde belirlenmelidir. Her çalışmaya görevlileri kimse, yakın ilgi göstermeli, yardım etmeli ve denetlemelidir. Geçmiş çalışmalardan elde ettiğimiz en önemli ders ise şudur; takım olmalıyız, takım ruhuna sahip olmalıyız.

Planlarımız akılcı ve uygulanabilir olmalıdır. Yoğunlaşma alanları ve kimlerin bu alanlarda konumlandırılacakları çok isabetli biçimde belirlenmelidir. En küçük enerjiden yaralanmalı, herkese bir iş vermeli, insanlara güvenmeli, inisiyatif tanımalı ve her şeyi kendimiz yapmamalıyız.

Geleneksel kalıplarla düşünmeye son! Her konuda olduğu gibi bu alanda da zihniyette, alışkanlıklarda, çalışma tarzında köklü bir değişiklik... Kapasiteyi zorlamak, potansiyelimizi tam açığa çıkartmak... Dönemin en öncelikli görevi budur.

Devrimci örgüt ve organizasyon yaşamsaldır

Yılların deneyiminden elde ettiğimiz bir diğer ders de, örgütçü yanımızın zayıf oluşudur. Oysa ki, partimiz, üstelik de en kıt imkanlarla ve en zor koşullarda her zaman yılların parti ve örgütlerinin dahi hayal edemeyeceği bir örgütsel düzey ortaya koymuştur, çok başarılı organizasyonlar gerçekleştirmiştir. Biz her şeyden önce böylesi bir partiye sahibiz. Bunun kendisi bile çok büyük bir imkandır. O halde biz de başarabiliriz ve artık başarmalıyız.

Kaldı ki, artık deneyimliyiz de. Bu deneyimlere yaslanmalı ve gece çalışmasını aynı zamanda örgütçü yanımızı geliştirmenin vesilesi yapmalıyız.

Hiçbir işimizi rastlantılara bırakmamalıyız. Her işi yapacak örgüt ve organizasyonu yaratmalıyız. Her insanımızdan yaralanmalıyız. Her kesin mutlaka yapabileceği bir iş vardır. Her insanımız bir örgüt gibi çalışmayı öğrenmeli ve bir örgüt gibi çalışmalıdır. Fabrikasında ve işyerinde, semtinde, okulunda, her kesin bir çevresi, dostu ve arkadaşı vardır. Mutlaka politik ya da sosyal ilişkileri vardır. Bu ilişkilerimizi değerlendirmeli, örgütlemeli ve katılıma yansıtmalıyız. Hiçbir insanımız elini kolunu sallayarak etkinliğe gelmemeli, mutlaka ama mutlaka yanında birileri ile gelemelidir. Bunun için gerekli tüm önlemleri almalıyız, bunu sağlayacak özel organizasyonlar gerçekleştirmeliyiz. Bu konuda yaratıcı olmalıyız. Özellikle emekçilerle bire bir temasa ve onları örgütlemeye öncelik verilmelidir.

Gece programını gerçekleştirmede tam başarı istiyoruz

Gece programımızın hiç ama hiç bir engele takılmaksızın azami bir akıcılıkla sunulması son derece önemlidir. Bu konuda hiç bir boşluğa izin verilmemelidir. Gecenin sunum planı kesin olarak belirlenmişse eğer, belirlendiği gibi sunulmalıdır. Dağıtıcı hiç bir müdahale kabul edilemez. Daha da önemlisi, biz Türkiye’nin 40 akımına eklenmiş 41’inci akım olmamalıyız. Bir iddiamız var, yeri geldikçe diğer akımlarla temel farklılıklarımızın olduğundan sözediyoruz, o halde bunu kanıtlamak gibi bir sorumluluğumuz var demektir. Amatörlüklere tahammülümüz yok! Bu kez tam başarıyı hedeflemeliyiz. Ve bunun için tüm önlemleri baştan almalıyız.

Kuliste, salonda, kapıda, iç salonda, sahnede, yemek ve kitap standında görevli tüm yoldaşlar, en ilerisinden en gerisine tüm insanlarımız sadece ve sadece görevlerine konsantre olmalıdır. Birbirimizi uyarmalı, denetlemeli ve birbirimizin eksiklerini tamamlamalıyız. Parti ruhu ile hareket etmeli, yoldaşça bir yarış içinde olmalıyız. Bizim bu duruşumuz salona ve salondaki kitleye de yansıyacaktır. Düzeni ve disiplini sağlayacaktır. Bu ise başarılı bir etkinlik demektir.

Devrimci seferberliği büyütmek için ileri!

Gece çalışmamızın politik, pratik ve moral, her bakımdan tam bir başarı ile sonuçlanması, aynı anlama gelmek üzere tüm hedeflerine ulaşması elbetteki önemlidir ve biz bunu istiyoruz. Fakat dahası var.

Gece bizim için bir amaç değil, sadece bir araçtır. Kendi içinde amaçlaştırılmış bir çalışmadan da sözetmiyoruz. Sadece bununla sınırlı bir devrimci seferberlik çağrısı da yapmıyoruz. Daha önce de dile getirdik, bir kez daha vurguluyoruz, tüm örgüte ve tüm yoldaşlarımıza çağrımız, önümüzdeki tüm bir tarihsel dönem içindir. Yurtdışı olarak partili düzeyi ancak ve ancak böylesi gerçek bir devrimci seferberlikle yakalayabiliriz. O halde ileri! Devrimci seferberliği büyütmeye..

25. yıl şimdiden tüm yoldaşlarımıza ve emekçiler kutlu olsun!

Yeni Ekimler için ileri!

Kızıl bayrak yukarı, daha daha yukarı!

Yaşasın partimiz, TKİP’miz!

TKİP Yurtdışı Örgütü