“12 Eylül davası” adlı orta oyunu…

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 04 Nisan 2012
  • 09:57

12 Eylül faşist askeri darbenin hesabını işçi ve emekçiler soracak!

AKP iktidarının "12 Eylül'ü yargılama" aldatmacası başladı. 12 Eylül faşist darbesinin faillerinden Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın hakkında açılan davanın ilk duruşması Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı.

Sadece darbeci iki generalin yargılandığı dava, düzen cephesinin demokrasi aldatmacasını güçlendirmek için kullanılıyor. Özellikle dinci-gerici AKP hükümetinin borazanlığını yapmakta mahir olan liberal cenah, yargılama sürecini büyük bir pişkinlikle övgülere konu ediyor. Bu liberal avanaklar mahkemeyi “darbelerle hesaplaşma ve demokratikleşme açısından önemli bir adım” olarak tanımlıyorlar.

Davanın iddianamesi darbe ile hesaplaşmayı hedeflemiyor

Mahkemenin kabul ettiği iddianame, dinci-parti AKP'nin ve düzen cephesinin “!2 Eylül'ü yargılama” adı altındaki ikiyüzlülüğünü açıkça ortaya seriyor.

Öncelikle iddianame 12 Eylül faşist darbesi ve faşist darbeci generallerle hesaplaşmayı hedeflemiyor. İddianamede bir yandan 12 Eylül karşı devrimi öncesinde yaşanan olayları sıralanıyor, öte yandan “terör olaylarının, ülkeyi kaosa sürükleyerek, askeri darbeye zemin hazırlamak isteyen güçler tarafından çıkarıldığı anlaşılıyor” saptamasıyla darbenin yükü devrimci harekete yıkılıyor.

Kürt kelimesinin geçmediği, Maraş katliamının “Kahramanmaraş olayları” olarak tanımlanıp katliamın üstünün örtülmeye çalışıldığı yargılamada temel alınacak olan iddianamede, 12 Eylül öncesinde yaşanan bu olayların darbeye zemin hazırlamak için yapıldığı belirtiliyor. Bu değerlendirmenin ardından“yönetimi ele geçirmek isteyen güçler” olarak tanımlanan devrimci hareket, darbeye zemin hazırlamakla itham ediliyor. Ayrıca yaşanan katliamlarla ilgili olarak devrimci hareket suçlanıyor. İddianameyi kabul eden mahkemenin de benzer bir tutum takınacağı aşikardır.

İddianamede 12 Eylül’ün devamı olan dinsel-gericilik koruma altına alınıyor. Darbenin Amerikan emperyalizminin çıkarlarıyla olan bağına, ABD’nin darbeye sunduğu hararetli desteğe değinilmiyor. Bu yalın gerçeklere dair tek bir cümleye iddianamesinde yer verilmiyor. Mahkeme sürecinde de aynı anlayış sergilenecektir.

İddianame, 12 Eylül’le hesaplaşmayı içermiyor. Bu bakımdan iddianame sermaye iktidarının ali menfaatlerinin savunucusu olan yargının ne 12 Eylül ile hesaplaşmak ne de 12 Eylül kalıntılarını ortadan kaldırmak gibi bir niyeti bulunmadığının en açık göstergesidir. Tıpkı iddianame gibi yargılama süreci de, son on yıldır AKP hükümeti eliyle sürdürülen neoliberal toplum düzeninin tahkim edilmesine yönelik bir gösteriden ibaret olmaya mahkumdur.

Dava süreci 12 Eylül karşı devrimini ve ardından yaşananları iki generale yüklemeye yönelik olarak ele alınacaktır. Oysa 12 Eylül, burjuvazinin işçi sınıfına, emekçilere, devrimci harekete, Kürt halkına yönelik, devleti yeniden yapılandırmayı hedefleye topyekûn bir saldırıdır.

Mahkemede 12 Eylül karşı devrimi sonrasında ülkenin tüm kaynaklarının özelleştirme adı altında tekellere peşkeş çekilmesi konusunda tek bir inceleme yapılmayacaktır. Tüm kaynakların sermaye tarafından yağmalanmasına değinilmeyecektir. Tüm ekonomi yönetiminin faşist askeri rejime devredilmesine, işçi haklarının budanması vb. saldırılar ele alınmayacaktır.

Yargılama sürecinde 12 Eylül, işçi sınıfının sendikasızlaştırılması, güvencesiz ve esnek çalıştırılması, köleleştirilmesi konusunda atılan adımlara,>grev yasaklarına, ülkenin ucuz işçi cehennemine çevrilmesine, sonu gelmez iş cinayetlerine, kapitalizmin en vahşi uygulamalarına dair tek bir inceleme yapılmayacaktır.

12 Eylül, Kürt halkı üzerinde bitmeyen zulümdür; Kürt katliamıdır, Kürt halkının zindanlara doldurularak siyasetten tasfiyesidir. 12 Eylül, özel ve olağanüstü mahkemelerdir; faşist yargılama sistemidir. Mahkemede Kürt halkına yönelik katliamlara değinilmeyecektir.

Davada, 12 Eylül’ün dolaysız sonuçlarında biri olan, bugün AKP hükümeti eliyle daha da açık hale gelen, sermayenin çıkarlarına hizmet eden yargı, ağır mahkumiyetler, kitlesel tutuklamalar sorgulanmayacaktır. Her biri canlı insan mezarına dönüştürülmüş hücre tipi hapishanelere; Diyarbakır, Metris, Mamak; Bayrampaşa, Ulucanlar; Pozantı ve Sincan’da açık hale gelen, bugünde devam eden 12 Eylül hukuku aklanacak, süren katliamların örtülmesi için çaba gösterilecektir.

12 Eylül paşalarının yargılanması bir orta oyunudur!

Başta hükümet yandaşı medya olmak üzere tüm sermaye medyası dünkü 12 Eylül’ün “sağ-sol çatışması”nı durduran “tarafsızlığını” onaylarken, bugünkü 12 Eylül’e bu dava üzerinden destek olmaya hazırlanıyor. Yalnız bu kez sanık sandalyesinde Türkeş yerine, “kurumlarımızla, Anayasamızla, yasalarımızla, fikirlerimiz iktidarda, bizi yargılayamazsınız” diyen iki general var. 12 Eylül darbecilerinin “yargılanması” bir tiyatro oyunudur!>Oyunun başarısı faşist rejimin yeni baskı ve tutuklamalarına kan taşıyacaktır.

12 Eylül’ün ürünü düzen partileri, 12 Eylül’le hesaplaşamazlar!

Düzen partileri 12 Eylül davasına müdahil olmak için arka arkaya mahkemeye başvuruyorlar. Bu tam bir ikiyüzlülüktür. Zira 12 Eylülcü politik rejim, parlamenter elbise giydiriliş şekliyle bugün devam ediyor. Yani “demokrasiye” geçtik sözleri büyük bir yalandır. Burjuva düzen partileri ve bugüne kadar onlarcası değişen hükümetler, 12 Eylülcülerle kolkola olmuşlar ve onların geride bıraktıklarını tamamlamaya çalışmışlardır.

AKP’si, CHP’si, MHP’si ve diğer burjuva düzen partileri hep birlikte 12 Eylülcü politik rejimi onararak, günün koşullarına uygun değişiklikler yaparak, onu devam ettirdiler ve ettiriyorlar. Faşist generallerin hazırlamış olduğu ve emekçilere zorla onaylatmış oldukları tepeden tırnağa faşist 1982 Anayasası ve generallerin sınırlarını çizmiş olduğu rejimin tüm kurum ve kuralları ayakta durduğu sürece, Türkiye'de "demokrasiye geçildi" sözlerinin palavra olmaktan öte hiçbir anlam ifade etmediği açık bir olgudur.

AKP hükümeti 12 Eylül’ün devamcısıdır. Bu nedenle baskı ve şiddet araçlarını sürekli tahkim etmektedir. 12 Eylül iddianamesini hazırlayan savcıyla aynı mantığı taşıyan, AKP hükümetine ve sermaye devletine hizmette kusur etmeyen savcı ve hakimler her gün Kürt hareketine ve ilerici, devrimci harekete yönelik gözaltı ve tutuklama icraatlarına imza atıyorlar. Sadece "KCK operasyonları" çerçevesinde yaklaşık 9 bin Kürt gözaltına alındı, yüzlercesi tutuklandı. Kürt halkının milletvekili olarak seçtiği 6 vekili serbest bırakmayan, 14 belediye başkanını tutuklayan da aynı yargıydı. Hopa’da Tayyip Erdoğan’ın protesto edilmesinden sonra yaşananlar 12 Eylül hukukunu aratmadı.

12 Eylül karşı devriminin hedefindeki işçi ve emekçiler, 12 Eylül darbesi ile asıl hesaplaşması gerekenlerdir. Bu hesaplaşmanın esas yönü düzenin faşist baskı ve terörle yarattığı korku duvarını yıkmaktır. Bunu yapacak temel güç işçi sınıfı ve emekçilerdir. 12 Eylül’le hesaplaşmada elde edilecek başarı sınıf hareketinin devrimcileştirilmesi çerçevesinde alınacak yol ile doğrudan bağlantılıdır.