1 Mayıs'ta alanlara!

  • Arşiv
  • |
  • Ekim Gençliği
  • |
  • Makale
  • |
  • 29 Nisan 2008
  • 12:20

Piyasalaşan eğitime, geleceksizliğe, emperyalist savaş ve işgale, şovenizme ve gericiliğe karşı...

1 Mayıs'ta alanlara!


Dünya ölçeğinde ezenler ile ezilenler arasındaki sınıfsal çelişkilerin derinleştiği, sermaye düzeninin saldırılarını yoğunlaştırdığı bir süreçte 1 Mayıs’a hazırlanıyoruz. Bu sene 1 Mayıs'ta bizler de alanlarda olmak zorundayız! Çünkü gelecek, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik özlemlerimizin yolu aynı zamanda 1 Mayıs alanlarından geçiyor!

Bugün dünyanın dört bir tarafında insanlığa tam bir yıkım dayatılıyor. Her yanda açlık ve sefalet, her yanda kan ve zulüm, her yanda çürüme ve dejenerasyon... Bir yanda Fransa'da eğitim giderlerini karşılayabilmek için bedenini satmak zorunda kalan Laura D'nin hikayesi, diğer yanda Gebze'de iğrenç bir tecavüzle boğularak öldürülen Pippa Bacca'nın... Bu hikayelerin hiçbirinin sonu bizlere uzak değil! Karşı karşıya olduğumuz saldırıları püskürtemezsek, daha nice kadın eğitim almak için bedenini satmaya zorlanacak ve nice insan sırf öteki olduğu için sermaye düzeninin şoven politikalarının kurbanı olacak!

Piyasalaşan eğitime karşı 1 Mayıs’ta alanlardayız!

Yeni YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın göreve gelir gelmez paralı eğitime geçilmesi gündemini ortaya atması şaşırtıcı değildir. Zira sermaye düzeni neo-liberal politikalar çerçevesinde yıllardır adım adım okullarımızı ticarethaneye, bizleri ise birer müşteriye dönüştürmenin yolunu düzlüyor. Eğitim alanında gerçekleştirilmeye çalışılan dönüşümlerin sonuçlarının neler olacağı ise bugünden ortadadır. Dönüşümler henüz tamamlanmadığı halde, emekçi sınıflara mensup gençlik kesimleri açısından eğitim giderleri büyük bir yük haline gelmiştir. Birçok öğrenci çalışarak okuduğu halde eğitim giderlerini karşılamakta zorlanmaktadır. Emekçi sınıflara mensup öğrencilerin büyük kısmını mezuniyetin ardından bekleyen ise, ya diplomalı işsizlik ya da ücretli köleliktir. Bugün üniversiteli ve liseli gençliğin geniş kesimleri geleceksizlik girdabına itilmiş bulunmaktadır.

Eğitim alanındaki saldırıların hayata geçirilmesi, sürecinin sorunsuz yürüyebilmesi için üniversiteler ve liselerde kışla koşulları hüküm sürmektedir. Uyuşturucu, şiddet vb. teşvik edilirken, eğitim kurumlarının kapısında ÖGB, idare, polis ya da sivil faşist engeliyle geri çevrilen bir tek özgür düşünce olmaktadır.

Sermaye iktidarının bu bütünlüklü politikasının gençlik kesimlerine ilettiği mesaj, “geleceğinizi satılığa çıkartıyorum ve uslu durmazsanız başınızı ezerim”den ibarettir. Gençlik kitlelerinin bu mesaja yanıtı gelecekleri ve özgürlükleri için mücadeleyi yükseltmek olmalıdır. 1 Mayıs alanı bu çerçevedeki taleplerin taşınacağı en anlamlı alan olacaktır.

Geleceğimiz ve sağlık hakkımız için 1 Mayıs'ta alanlardayız!

Eğitim alanında yaşanan dönüşümlerin sağlık alanındaki yansıması olan SSGSS yasası meclisten geçmiş bulunuyor. Toplumun geniş bir kesiminin sağlık hizmetinden faydalanmasını engelleyen bu yasa ile sağlık hizmeti bir elite bahşediliyor. Bugün haliyle de  nitelikten ve eşitlikten yoksun olan sağlık hizmeti, SSGSS yasası ile işçi ve emekçiler açısından neredeyse ulaşılmaz hale getiriliyor.

Hükümet yasaya tepki gösteren çalışanlara her fırsatta “niye tepki gösteriyorsunuz? Bu yasa sizi etkilemeyecek ki” diyor. Söylenen kaba bir yalandan da ibaret olsa, doğruluk taşıyan yanı şudur: Bu yasa herkesten çok biz gençleri etkileyecektir. Bu yasa mücadeleyle parçalanamazsa eğer, bizleri bekleyen sağlığımızı parayla satın almak ve belki de hastane kuyruklarında can vermektir!

Bugün herkes için sağlık hakkını savunmak ve bu yasaya karşı çıkmak, aslında yaşama hakkına sahip çıkmaktır. İşte 1 Mayıs alanında bizler, bir avuç asalağın hakkımızda verdiği bu ölüm fermanına karşı da yürüyeceğiz.

Emperyalist saldırganlığa ve şovenizme karşı 1 Mayıs’ta alanlardayız!

Dünyanın dört bir yanında emperyalist işgaller ve bu işgallerin yarattığı insanlık dışı sonuçlar ortada. Emperyalist kapitalist düzen bir yandan ezilen halklara kan kustururken, diğer yandan şoven politikaları devreye sokarak halklar arasında düşmanlık tohumları ekme politikasını yürütüyor.

Dünyanın bütününde yaşanan bu tablo coğrafyamızda da aynen yaşanıyor. Sermaye düzeni eline geçen her fırsatta Kürt halkına saldırıyor. Gerek sınır ötesi operasyonlarla, gerekse sınır içerisinde kesintisiz süren saldırılarla Kürt halkı topyekün imha edilmek isteniyor. Devlet terörünün dizginlerinden boşaldığı bu tabloda bir yandan da şovenist propagandaya ağırlık verilerek Türk halkının bilinci dumura uğratılıyor.

İşte bu atmosferde sermaye düzeni biz gençlik kesimlerinden de küçük askerler yaratmanın peşine düşmüş durumda. Egemenler sınır içinde ve dışında sürdürdüğü işgal politikalarına bizleri alet etmeye ve ellerimizi kana bulamaya çalışıyor. Emperyalizmin taşeronluğuna soyunmuş bu asalaklar bizlere yeri geldiğinde cepheye sürülebilecek bir pazarlık aracı gözüyle bakıyor.

İşte bu yüzden bizler emperyalist saldırganlığa ve insanı insan olmaktan çıkartmak anlamına gelen şovenizme karşı 1 Mayıs alanlarında olacağız! Emperyalistlerin de, onların coğrafyamızdaki taşeronlarının da maşası olmadığımızı, ancak ve ancak halkların kardeşliğinin egemen olacağı bir dünya için savaşacağımızı dosta düşmana ilan edeceğiz. Aksi halde, sadece egemenlerin ceplerini doldurmalarına yarayacak bir kan denizinin ortasında boğulmaya razı gelmişiz demektir.

Gelecek, özgürlük ve kardeşlik için 1 Mayıs'ta alanlardayız!

Bizler açısından 1 Mayıs’a çıkış, en özlü ifadesi ile gelecek sorunu karşısında yapılmış bir tercihi ifade etmektedir. Bizler, doğrudan hedefi olduğumuz neo-liberal dönüşümlerin karşısında ya mücadele etmeyi seçecek ya da geleceksizlik gerçeğini kabullenme yoluna gideceğiz. Bizler ya şovenist dalgayı kırmak için alanlarda yürüyecek ya da en iyi ihtimalle şoven faşist histeri karşısında sessiz kalarak, inkâr ve imha politikalarının onaylayıcıları durumuna düşeceğiz. Bizler ya emperyalist işgaller karşısında bir tutum ve mücadele geliştirecek, ya da ezilen halkların emperyalist haydutlar tarafından katledilmesinin seyircisi olacağız.

Seçenekler ortada! Kısacası ya onurlu bir yaşamı tercih edeceğiz, ya da kafamızı kuma gömeceğiz!