1 Mayıs’ın şifreleri – Özlem Yüzüak

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • Sol Hareket
  • |
  • 02 Mayıs 2012
  • 08:48

35 yıl önce dün, yani kanlı 1977 yılının 1 Mayısı’nda anne karnındaydı Mercan... Çıkan kargaşada ezilme tehlikesi geçiren annesi zor bela çıkabilmişti Taksim Meydanı’ndan. Mercan ile dün Taksim’in tam ortasında birlikte kutladık işçi bayramını... Yanı başımızda Kürtçe halay çeken grubun içine girdik birlikte. Ana karnındakini saymazsak, ilk 1 Mayıs kutlamasıydı bu Mercan’ın; meydanda tanıştığım, bana “Özgürlüğü haykırmak için buradayım, susturamayacaklar bizi” diyen Marmara Üniversitesi öğrencisi 20 yaşındaki Aylin’in de... 3 koldan Taksim’e yürüyen yüz binlerin de.. Hepsinin yüzlerindeki ifade görülmeye değer.

Tez Koop-İş sendikasından Mehmet Bey’in eşi Sevgi Hanım dünya güzeli 2 çocuğunu kapmış gelmişti meydana. Sohbet ettik biraz. “Eşime destek vermek istedim, bir de çocuklarım görsün istedim bu coşkuyu. Güzel günleri ancak birlikte inşa edebiliriz, bunu anlamalılar..” diye konuştu.

Güzel günleri birlikte inşa edebilmek mi? Oysa ne kadar uzaklaşmıştık bu sözlere inanmaktan. Güzel günler Nâzım’ın “Güzel günler göreceğiz çocuklar,/

Motorları maviliklere süreceğiz,/ Çocuklar inanın, inanın çocuklar,/ Güzel günler göreceğiz, güneşli günler” dizelerinde saklanıp kalmamış mıydı?

Hızla dönüşen, yağmalanan, taşı toprağı satılan, değerleri hallaç pamuğu gibi sağa sola savrulan bir ülke ve bu ülkenin yargıdan sağlığa, eğitimden basına, toplumun tüm kaldıraçlarında kendi dinamiklerini empoze ettiren bir iktidar. Her türlü hak arama talebinin suç sayıldığı bir düzen... Ötekileştirilmiş, birbirinden farklı kutuplara itilmiş, adeta düşmanlaştırılmış bir toplum...

Eğer öyleyse bu 1 Mayıs, meydanlara sığamayan bu topluluk ne anlam ifade ediyor?

“Tahsildar değil, öğretmeniz” pankartının altında öğretmenler, “Müşteri değil öğrenciyiz” parkartının altında öğrenciler, Başbakan’ın “çanak çömlek” sözlerini protesto eden Arkeologlar Derneği, sağlık çalışanları, belediye işçileri, “AKP”nin sanatçılara karşı başlattığı saldırılara direneceğiz” diye bağıran sanatçılar.. “Biz emekçiyiz, savaşa geçiş vermeyeceğiz”, “İşçiyiz haklıyız kazanacağız” diyen emekçiler. Siyasal partiler, sendikalar, kadın örgütleri, çevreciler, kentsel dönüşüme hayır pankartı açan mahalle dayanışma dernekleri... Fenerbahçeliler “Endüstriyel Spora Hayır” diyen Galatasaraylılar ve tabii devrimci Çarşı Grubu.. “Çocuk gelin istemiyoruz” diye bağıran kadınlar, erkekler...

Sahi bugüne kadar nerelerdeydiniz?

Bitti mi? Hayır. Derelerin Kardeşliği, Lazlar, Çerkezler... Kendilerini Anti Kapitalist Müslüman Gençler olarak tanımlayan, “Allah Ekmek Özgürlük” “Firavuna karşı omuz omuza”, “İnşallah Sosyalizm Gelecek” sloganları atarak ilerleyen gruba bile sarılmak istedim..

Gerçekten bu 1 Mayıs neyi ifade ediyor? Faşist tırmanışın karşısında bir gün tek ses olunabileceğini mi? Gerçekten de mümkün mü bu?

365 günün içinde bu tek bir gün bile mucizenin ilk adımı olabilir mi? Bilmiyorum, tek bildiğim buna inanmak istediğim. Gördüğüm, 2012’nin 1 Mayıs’ı türbanlı, türbansız, devrimci, liberal, çevreci, eğitimci, öğrenci, emekçi, emekli “bu düzenden mutlu olmadığını haykıran” herkesi bir meydana toplamayı başardı. Suskun kalarak, düzenin bir parçası olmayı kabul ederek bir yere varamayacaklarını anladılar mı?

2012 yılının 1 Mayıs’ı, geleceğin şifrelerini bünyesinde taşıdı. Bakalım şifreler nasıl çözülecek?

Cumhuriyet / 02.05.12