Kendi haline bırakılan salgın, işçiler ve sağlık emekçileri başta olmak üzere toplum için tehdit olmayı sürdürüyor. Hekimler, omicron varyantının hızla yayıldığı ve baskın varyant olacağı uyarısını haftalar öncesinden yapmışlardı. Buna rağmen yeni tedbirler alınmadığı gibi, var olan bazı önlemler de kaldırıldı. Birkaç hafta içerisinde sadece resmi rakamlara göre vaka sayısı 100 bine kadar dayandı ve her gün 200’e yakın kişi Covid-19’dan yaşamını yitiriyor. Son dönemde filyasyon bırakıldı. PCR testi yaptırmak “belirti” gösterme şartına bağlandı. Temaslıların karantina süresi kısaltıldı ve karantinadakilerin yeniden PCR yaptırmaksızın karantinadan çıkabileceği gibi kararlar açıklandı. “Çarklar dönsün” odaklı bilim dışı bu uygulamalar vaka ve ölüm sayılarındaki artışın önünü açtı.
Aşılamadaki programsızlık ve yönetememe krizi nedeniyle toplumsal bağışıklık sağlanamaması da ölüm ve vaka sayılarının artıran diğer etkenler oldu. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) paylaştığı verilere göre, toplam ölümlerin %24,2’si 11 Mart-31 Aralık 2020 tarihleri arasında, %33,5'i 1 Ocak-30 Haziran 2021 arasında ve %42,3'ü 1 Temmuz 2021 ile 18 Ocak 2022 arasında kaydedilmiş. İlk dokuz ayda bu rakam toplam ölümlerin dörtte birine denk düşerken, son altı ayda ilk dokuz ayın neredeyse iki katına yakın kişi yaşamını yitirdi. Yani salgın son 6 ayda öncesine göre çok daha büyük bir tehdit olmayı sürdürüyor.
Resmi rakamlar bile salgında binlerce kişinin ölüme terk edildiğini ortaya koyarken, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca “Endişeye mahal yok” mealinde açıklamalar yaparak, virüsün eski gücünde olmadığını ve pandemide sona gelindiği iddia ediyor. Ancak sağlık emekçileri için de durum hiç böyle değil. Tüm süreç boyunca seslerini duyurmaya çalışan sağlık emekçilerinin çalışma koşulları, salgının kendi haline bırakılması nedeniyle daha da ağırlaştı. Pandeminin değil algının yönetilmesi, pandeminin tüm yükünü sağlık emekçilerinin sırtına yükledi.
Hekimlerin ekonomik ve özlük haklarında düzenleme içeren yasa tasarısının geri çekilmesi ve Ocak ayında görüşüleceği söylenip görüşülmemesi üzerine, sağlık emekçileri Beyaz Yürüyüş, Beyaz Forum, Beyaz G(ö)rev’in ardından bu kez de Beyaz Nöbet ile seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Yasa tasarısının görüşülmesi talebi ile başlayan nöbetin diğer gündemlerini de nitelikli tıp eğitimi, ücret, nöbet sonrası izin, şiddet, mobbing, angarya çalışma vb. başlıklar oluşturuyor. Sağlıkta Dönüşüm Yasası’nın yalnızca hekimleri güvencesizleştirmediği, sağlık hakkının da gaspı anlamına geldiğini vurgulayan hekimler seslerini yalnızca Saray rejimine değil, sağlık hakkı gasp edilen milyonlara da duyurmak istiyorlar.
Sağlık alanındaki çöküşün pandemi sürecinde daha da hızlanması sağlık emekçilerini tüketirken toplum sağlığında da bozulmalara yol açtı. Sağlığa erişimde yaşanan güçlüklerin derinleşmesi ve rutin sağlık hizmetlerini aksatması çok daha fazla kişinin yaşamını yitirmesine neden oldu. Sorumluluğu üzerinden atan Saray rejimi bu konuda da şeffaf davranmayarak sağlık sistemindeki tıkanıklıkları seyretti.
Sağlık emekçileri şiddete, mobbinge, düşük ücretlere, mesleğin itibarsızlaştırılmasına karşı sağlık emekçilerinin özlük hakları ve toplumun sağlık hakkı için başlattıkları Beyaz Nöbet’i talepleri karşılanmadığı koşullarda Beyaz Grev’le devam ettirecekler. Sağlık hakkı gasp edilen ve salgında ölüme terk edilen işçi ve emekçiler, haklı talepleri için mücadele eden sağlık emekçilerinin sesine ses katmalı, mücadelelerine omuz vermelidirler.