Gerici-faşist rejimin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda göstermelik asgari ücret toplantıları yapılırken, DİSK, 19 Haziran’da bir basın toplantısı düzenleyerek “tutumunu” açıkladı. Toplantıda, ne hikmetse işçi sınıfına ihanetleriyle ve “düşkün bürokrat” tipinin önde gelen temsilcilerinden biri olan Kazım Doğan da bulunuyordu. Bu hain yine rolünü oynadı ve yapacağını yaptı.
Toplantıda fotoğraf çekmek isteyen bir basın emekçisinin üzerine yürürken çekilen video Gazete Duvar’da yayınlandı. Gazeteci Murat Önel, maruz bırakıldığı kabalığa şu sözlerle tepki gösterdi:
“Benden ne istiyorsunuz beyefendi. Siz işçilere de böyle mi yapıyorsunuz? Böyle mi savunuyorsunuz haklarını? Çekmemizi istemiyorsunuz niye bizi çağırıyorsunuz, ayıp değil mi canlı yayında böyle yapıyorsunuz?”
Kazım Doğan’ın basın emekçisine verdiği yanıt, tam da düşkün ağa takımına yakışan cinsten: Gelme lan bir daha!
Yaşanan saldırganlık, Kazım Doğan tipi tescilli hainlerin klasiğidir. Saldırganlık, aymazlık, pervasızlık sendika bürokratlarının mayasında vardır. Kazım Doğan tescilli bir sınıf haini ve sendika bürokratıdır. Greif işçileri, KT Deri işçileri, TELATEKS işçileri, Uğur Tekstil işçileri, Özak Tekstil işçileri ve daha niceleri onu ve onun gibileri iyi tanırlar.
Kazım Doğan, her zaman olduğu gibi kendisine yakışanı yapıyor. Diğer bir ifadeyle rolünü oynuyor. Belirtmek gerekiyor ki bu zattın aymazlığı kendisini o mevkide tutanları ve arkasında duran “solcu” etiketlileri de bağlıyor. Bu zattın icraatları “kişisel tutum” gibi gözükse de o, bir zihniyeti ve pratiği temsil ediyor. Bu öylesine kokuşmuş bir zihniyet ki, kendisini “meşru” görenleri de lekeliyor.
Devrimci öncü işçilerin bedeller ödeyerek kurduğu DİSK’in tarihi sayısız mücadeleyle doludur. 15-16 Haziran büyük işçi direnişi öncü işçilerin eseridir. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbe öncesi sınıf hareketinde DİSK üyesi işçiler önemli bir yer tutmaktadır. Askeri faşist cuntanın başındaki generaller ilk günden itibaren DİSK’e saldırdılar. DİSK üyesi işçiler 1986 yılında gerçekleştirdikleri Netaş Grevi ile 12 Eylül karanlığını parçalama onurunu taşıdılar.
Sendikalara çöreklenmiş bu tür bürokratlar ve onların kurduğu düzen sayesinde DİSK’in mücadele değerlerinden yazık ki geriye pek az şey bırakıldı. Bugün DİSK’in mücadele tarihini istismar eden, geçmiş mirasından kendine pay çıkarmaya çalışan sendikal bürokrasi, kimi zaman mücadele eden öncü işçileri tasfiye etmeyi kendine görev saymaktadır. DİSK yönetimi şahsında, işçi direnişlerini orta yerde bırakan, kapılarını direnişçi işçilere kapatan, sınıf mücadelesi adına küçük adımlar atmaktan bile kaçınan sendikal anlayış, sermaye sınıfının temsilcileriyle “al gülüm ver gülüm” ilişkiler kurmakta bir sakınca görmüyor. Tıpkı DİSK Çukurova Bölge Temsilciliği’nin, TÜSİAD’ın “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılına Girerken” ana teması ile düzenlediği çalıştaya katılması örneğinde olduğu gibi…
Basın emekçilerine “Gelme lan bir daha” diyen, sendikaları tekkesi gören bu saldırgan, gücünü işçi sınıfının verili durumdaki geriliğinden almaktadır. “Patronlara kuzu, emekçilere kurt” olan bu zihniyetin temsilcilerinden illa ki hesap sorulacaktır. Sınıf hareketi tarihi boyunca Kazım Doğan türünden tescilli ihanetçiler, mücadelenin yükseldiği dönemlerde “hain sendikacılar çöplüğü”ndeki yerlerine atılmıştır.
Kendi sınıf rolünü oynayan Kazım Doğan’ın kaba/sabalığından dolayı DİSK yöneticileri Arzu Çerkezoğlu ile Adnan Serdaroğlu gazeteciden özür dilemek durumunda kaldılar. Ancak yaşanan bu rezalete rağmen DİSK yönetiminin bu tür pespayeliklere alan açmaya devam edip etmeyeceği ise merak konusudur…