15-16 Haziran büyük işçi direnişinin 53. yıldönümü… 15-16 Haziran 1970’te işçi sınıfı görkemli bir direnişle sermaye düzenine meydan okudu.
Dönemin hükümeti sendikal yasalarda yapacağı değişiklik ile DİSK’i tasfiye etmek istiyordu. 1970 yılında 274 sayılı Sendikalar Kanunu ve 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu'nda değişiklik öngören iki kanun tasarısı sunuldu. İşçiler yasa değişikliğine karşı ayağa kalkarak DİSK’i savundular.
15-16 Haziran Direnişi’ne kadar gelen süreçte işçi sınıfı pek çok önemli direniş gerçekleştirdi. 1961 Saraçhane Mitingi, 1963’teki Kavel Grevi, 1965 Kozlu Direnişi ve 1966 Paşabahçe grevleri Türk-İş’in sınırlarını daha net biçimde açığa çıkaran bir sürecin başlangıcı oldu. Bir dizi grev ve direnişin birikimi üzerinden DİSK kuruldu.
1968 yılında Derby işgalini Altınel Pres Sanayi, Kavel Kablo, Emayetaş işgalleri izledi. Sınıf hareketi gerçekleşen direnişler şahsında militanlaştı, fiili-meşru mücadele pratiğini ortaya koydu. Kavel Direnişi, ‘60’lı yılların işçi direnişlerinde fiili-meşru mücadelenin gücünü ve sonuç alıcılığını ortaya sererken, bu direnişi, sayısız işgal deneyimleri ile birlikte Alpagut gibi özyönetim deneyimleri, Günterm ve Sungurlar işgalleri izledi.
Tam da bu birikimin üzerine sendikal yasalarda yapılacak saldırı devreye sokuldu ve 15-16 Haziran Direnişi patlak verdi. İşçiler bu saldırılara 15 Haziran’da İstanbul’dan (Silahtarağa ve Levent) ve Gebze’den başlayan yürüyüşlerle yanıt verdi. Direnişe katılan 168 fabrikanın 121’i, Türk-İş’e bağlı sendikalara üye işçilerden oluşmaktaydı.
Barikatlarda direniş sürerken 16 Haziran günü üç işçi öldürüldü ve DİSK adına yapılan konuşmada Kemal Sülker direnişi karaladı. Sendikal bürokrasi ihanetçi yüzünü bir de direniş sürerken binlerce işçi işten atıldığında gösterdi. Sıkıyönetim ilanına ve sendikal bürokrasinin ihanetine rağmen işçiler hemen teslim olmadılar. Büyük fabrikalarda iş durdurarak ya da yavaşlatarak günlerce direndiler.
Ancak toplu işten atma saldırısında bu direnişi sürükleyen işçilerin büyük bir kısmı fabrikalardan atıldı. Yasal değişiklik konusunda geri adım atan sermaye öncü işçilerden sürecin intikamını aldı.
“15-16 Haziran yalnızca iki işçi kentinde toplu bir üretimi durdurma eylemi değil, toplu ve militan bir sokağa akıştır da. 100 bini aşkın işçinin her türlü yasa ve yasağı çiğneyerek, türlü uyarı ve tehditlere meydan okuyarak, polis, asker ve tank barikatlarını aşarak, zamanın hükümetine ve parlamentosuna karşı kararlı bir haykırışıdır. 15-16 Haziran Direnişi, sokağa dökülen işçi kitlelerinin bilincinde olup olmamasından bağımsız olarak, sermaye diktatörlüğünün tüm kurumları ile militan bir karşı karşıya geliştir.” (15-16 Haziran, sol hareket ve işçi hareketi – H. Fırat, tkip.org)
Dönemin işçi sınıfı hareketi açısından 15-16 Haziran’da ortaya koyulan muazzam direniş tek başına DİSK’i savunmak olarak adlandırılamaz. DİSK şahsında büyüyen mücadeleyi, işçi sınıfının biriktirdiği kazanımları ve yarattığı mevziileri savunması anlamına geliyordu.
***
15-16 Haziran Direnişi sınıf hareketi tarihi açısından hala aşılamayan bir niteliği işaret etmektedir. 15-16 Haziran Direnişi’nin öne çıkan ve sınıf hareketi adına bugünlere miras olarak kalan en belirgin yanı, ortaya koyduğu fiili-meşru mücadele pratiği ve militan direniş çizgisidir. Bunun yanı sıra devrimci önderlikten yoksunluk koşullarında direnişin sınırlarına ve aynı zamanda gücüne de işaret etmektedir.
“15-16 Haziran Direnişi, devrimci bir önderlikten ve kalkışmanın yükünü taşıyabilecek sendikal bir yönetimden mahrum olarak, taban inisiyatifinin ürünü olarak gelişti. Bu yönü ile kendiliğinden bir hareketti. Devrimci bir siyasal öncülükten yoksunluk eylemin sınırlarını belirledi. Kalkışmanın siyasal mücadele ve işçi sınıfının politikleştirilmesi doğrultusunda sağladığı muazzam imkânlar bu sınırlılık içinde heba edildi.” (15-16 Haziran 50. Yılında!.. Büyük işçi başkaldırısı yol gösteriyor - 1 / A. Berat www.kizilbayrak79.net)
15-16 Haziran Direnişi ve bu sürece gelene kadar işçi direnişlerinin gösterdiği en temel özellik işçilerin mücadele sahnesine çıkması ve sendikal bürokrasiye karşı ayağa kalkmalarıdır. İşçiler “Kazanana kadar grev, kazanana kadar direniş!” şiarını hayata geçirerek bugün kaybedilen hakların nasıl kazanıldığını göstermişlerdir.
Dünyanın her yerinde proletaryanın ayak sesleri duyulurken, “Proletaryanın yüzyılı”na hazırlanmalıyız. Emperyalist savaş ve saldırganlığın arttığı, sömürünün ağırlaştığı, sınıf çelişkilerinin derinleştiği bir dönemde, 15-16 Haziran Direnişi’nin 53. yılını karşılıyoruz. Haramilerin düzenini alaşağı edecek güç işçi sınıfıdır. 15-16 Haziran Direnişi’nin ruhuyla mücadeleyi yükseltmenin yolu, bu büyük işçi direnişinin kararlılığından ve militanlığından öğrenmekle mümkündür.