Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediye eş başkanlarının ikinci kayyım darbesiyle görevlerinden alınmaları, dinci-faşist AKP-MHP koalisyonunun son icraatı oldu. Bu zorbalık çeşitli tepkilerle protesto edilirken, Kürt halkı bu saldırıya sokakta yanıt veriyor, direniyor. Özellikle kadınlar bu direnişlerde öne çıkıyorlar. Yerlerde sürüklenen, işkenceyle gözaltına alınan kadını erkeğiyle, genci yaşlısıyla Kürt halkı kayyım darbesine baş eğmiyor.
Bilindiği gibi daha önce de Kürt illerindeki belediyelere kayyım atanmıştı. Dolayısıyla başta Kürt halkı olmak üzere ilerici muhalif güçler kayyımın icraatlarını bilmekte, kayyımların neden olduğu kıyımın farkındadırlar. Ayrıca kayyımlar yolsuzlukların, rantın, yağmanın yasal kılıfı olarak kullanılmış, emekçilerden toplanan vergilerden oluşan belediye kaynakları AKP iktidarının lüksüne harcanmıştır.
Bununla birlikte kayyımlar özellikle kadın hak ve özgürlükleri alanına yönelik saldırıları ile hatırlanmaktadır. 11 Eylül 2016’dan sonra 86 DBP’li belediyeye kayyım atanmış, 34 kadın belediye eş başkanı tutuklanmıştı. Kayyum atanan illerde bulunan 52 kadın kurumunun faaliyetleri durdurulmuş, Kadın Politikaları Daire Başkanlığı, kadın müdürlükleri ve kadın sığınma evleri kapatılmıştı. Kapatılan kurumların tüm olanakları başkan yardımcılığını Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’ın yürüttüğü KADEM’e (Kadın ve Demokrasi Derneği) ve iktidara yakınlığıyla bilinen çeşitli kadın derneklerine devredilmişti.
Bu merkezlerde kadın çalışmaları yürüten kadınların yüzde 80’i ilk kayyım darbesi sonrasında işsiz bırakıldı, işten atılmayanlar ilgisiz ve uzak birimlere sürüldüler. Belediyelerin farklı birimlerindeki kadın çalışanlara şiddet arttı ve buna karşı çıkan kadın çalışanlar işten çıkarılma ile tehdit edildiler. Kadınları ekonomik olarak güçlendirmek için mesleki kursların yanı sıra pek çok ilde açılan kadın emeği pazarları, kadın ve çocuklara özel sağlık merkezleri, çamaşırhaneler, kreşler, kadınlar için spor salonları, hobi kursları kapatıldı. Örneğin kayyım atanan Akdeniz Belediyesi’ndeki sığınmaevi piknik alanına çevrildi, İŞTAR Kadın Danışma Merkezi kapatıldı, Kadın Emeğini Değerlendirme Pazarı’na el konuldu. Van Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı “Alo Şiddet Hattı” yok edildi. Muradiye Belediyesi’nin kreş, klinik ve kadın aşevi çalışmaları durduruldu. Diyarbakır Silvan Belediyesi Meya Kadın Merkezi “Aile Destek Merkezi”ne dönüştürüldü. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından inşa edilen Kız Öğrenci Yurdu polis misafirhanesine çevrildi. Batman’da kadın spor kompleksi kapatıldı.
Kayyım öncesinde belediyelerin imzaladığı toplu sözleşmelerde kadınlar lehine maddeler yer alıyordu. 8 Mart kadın çalışanlar için idari tatil günü yapılmıştı. Belediye personelinden eşine şiddet uygulayan ve kız çocuklarını okutmayanlara müeyyideler getirilmişti. Kayyımlar eliyle sendikalı işçiler de kıyıma uğradı, kalanlar yandaş sendikalara geçmeye zorlandılar. TİS kazanımları bu şekilde boşa çıkarıldı.
Öte yandan Mardin Belediyesi’ne atanan kayyım tarafından göreve getirilen Kent A.Ş. Müdürü hakkında, kadın çalışanlara cinsel taciz ve fuhuş karşılığı iş vaadi suçlamasıyla dava açılmış olması gerçeği, kadın emekçilerin karşı karşıya kaldığı saldırıların vardığı boyutlara işaret etmektedir.
Bu icraatlardan anlaşıldığı gibi kayyım üzerinden yansıyan devlet aklı, kadın hak ve özgürlüklerinin genişletilmesinden ciddi rahatsızlık duymaktadır. Kadınların siyasete eşit koşullarda katılımını amaçlayan politikalar hedef alınmakta, somut önlemler yok edilmektedir.
İkinci kayyım darbesiyle bir kez daha Kürt kadın hareketinin politikaları şahsında kadın hak ve özgürlükler alanı hedef tahtasındadır. Bu yanıyla dinci-faşist iktidarın kayyım darbesi aynı zamanda kadın hak ve özgürlüklerine yönelik bir dizi gerici saldırının parçasıdır. Emek sömürüsünü derinleştiren, gericiliği arttıran iktidarın saldırılarının son halkası olan kayyımlara karşı ses çıkarmak, hak ve özgürlükler alanını dişe diş mücadele ile korumak ve genişletmek görevi işçi ve emekçi kadınları beklemektedir.