TBMM Başkanı Anayasa konusunu tekrar gündeme getirdi. HAS Parti Başkanı iken Tayyip Erdoğan tarafından devşirilen Numan Kurtulmuş, 10 Ekim’de Gazi Üniversitesi Akademik Yıl Açılış Programı’na katılarak Anayasa’nın 3’üncü maddesine ilişkin konuştu.
Numan Kurtulmuş, “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” tabirinin değişmesi gerektiğini söyleyerek “Devletin ülkesi olmaz. Devletin milleti olmaz. Bu metin, ‘milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü’ şeklinde ifade edilmelidir” dedi.
Kurtulmuş’un yaptığı açıklamanın benzerini HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu da yapmıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı, yönetim şekli, başkentini tarif eden anayasanın ilk 3 maddesinin değiştirilmesinin “teklif edilemeyeceğini” düzenleyen 4. Maddenin değiştirilmesi gerektiğini söylemişti.
Tüm bu tartışmaların odağında, Anayasa’nın ilk dört maddesiyle ilgili olarak, “Böyle bir sıkıntımız yok” diyen Erdoğan var. Sermayenin tek adamı misyonunu devam ettirmek için uğraşan Erdoğan, tekrar aday olmak için yol arıyor. Zira kendi rejiminin anayasasına göre aday olamıyor. Anayasa tartışmasını, Numan Kurtulmuş ve HÜDA-PAR’dan önce Erdoğan başlattı. Erdoğan’ın tek derdi bir defa daha aday olmak, yine hile/hurda ile bir kez daha Cumhurbaşkanı seçilmeyi denemektir. Erdoğan’ın “yeni Anayasa” ile esas muradı budur.
Erdoğan’ın ne demokratik bir anayasa ne de özgürlükçü bir anayasa diye bir derdi var. Zira Erdoğan var olan Anayasa’nın faşist diktatör Kenan Evren’in kaleme aldığı bölümlerini uyguladı, uyguluyor. Anayasa değişikliklerinin tümünün altında AKP’nin ebedi şefi Erdoğan’ın imzası vardı. Kaldı ki, baskı ve zorbalıkla ülkeyi yöneten bir zihniyeti temsil edenlerin demokratik, özgürlükçü anayasadan söz etmeleri riyakarlığın dik alasıdır.
Bugüne kadar Kürt halkına şoven-ırkçı söylemlerle saldıran MHP şefinin DEM Parti milletvekilleriyle tokalaşması da “yeni Anayasa” manevrasını güçlendirmeye yönelik tasarlanmış adımlardan biridir. Asıl hedef, AKP-MHP rejiminin “yeni Anayasa” oyunu için figüranlar, yandaşlar toplamaktır.
AKP ve ortaklarının amacı dinsel gericiliğin damgasını vuracağı, Erdoğan’ın siyasi egemenliğini sürdürmesine imkan verecek yeni bir anayasanın önünde engel bırakmamaktır. Demokrasi, özgürlük gibi riyakarca söylemler ise “yeni Anayasa’nın” toplumsal desteğini artırmaya yönelik sahtekarca edilen laflardan ibarettir.
Devşirme Kurtulmuş’un açıklamaları aynı zamanda AKP-MHP iktidarının gündem değiştirme manevrasının ifadesidir. “Yeni anayasa” tartışmalarının diğer boyutu ise ayyuka çıkan ekonomik ve sosyal yıkımı unutturmaktır. İşçi ve emekçilerin artan öfkesini sahte gündemlerle oyalamaktır.
***
Sınıflı toplumlarda anayasalar egemen sınıfların ihtiyacına göre yazılır. Numan Kurtulmuş’un, genelde tüm sermaye siyasetçilerinin yürüttüğü anayasa tartışmaları kapitalist sınıfın iktidarını pekiştirmeye yöneliktir. İşçi ve emekçilerin ezilmesinin hukuki ifadesidir.
İşçi ve köylülerin iktidarı ele geçirdiği halk cumhuriyetlerinde ve proletarya diktatörlüğünün kurulduğu sosyalist ülkelerde ise, durum tam tersiydi. Orada anayasalar işçilerin, emekçilerin ihtiyaçlarına göre yazıldı. Bunların en ileri örneği ise Sovyet Anayasası idi. Sovyet anayasası, “demokratik anayasanın” hem yapılış biçimi hem içeriği ile nasıl olması gerektiğini gösteren somut bir örnektir.
İşçi sınıfı ve emekçilerin haklarını, onurlarını ve geleceklerini güvence altına alacak bir anayasa kapitalist sistemde oluşturulamaz. Dinci-faşist rejimin egemen olduğu yerde hiç oluşturulamaz. Bu nitelikleri içeren bir anayasa ancak sosyalist işçi-emekçi cumhuriyeti kurulduğunda mümkün olabilir.
H. Yağmur