“Biraz eşinden, dostundan borç alarak, biraz ek mesai yaparak...” diyor Saray’ın bakanı Murat Kurum katıldığı programda pişkince. Güya asgari ücretle çalışan işçilere nasıl ev sahibi olabileceklerini anlatıyor. Oysa bu zatın bakanı olduğu rejim, asgari ücreti açlık sınırının altına çekerek milyonlarca emekçiyi borç kıskacının içine itmiştir. Hal böyleyken pişkin pişkin laflar edip insanca yaşayabileceği bir eve taşınma hayali kuran işçilerle pervasızca alay ediyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı sıfatı taşıyan bu zat son dönemde sıkça televizyon ekranlarında boy gösteriyor. Giderek derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal krizler içerisinde olan AKP-MHP iktidarının seçim yatırımı olan “sosyal konut projesi” Murat Kurum ve onun gibiler tarafından her yerde şişiriliyor. Ancak pek çok veri, hayal satılan bu projenin sahtekârca hazırlanmış bir dümen olduğunu akla getiyor.
Erdoğan, 500 bin sosyal konut, 50 bin işyeri ve 250 bin arsa yapılacağı iddiasını ortaya atarak 2023-2028 yıllarını kapsayan “dev konut” projesini başlattığını geçen günlerde ilan etti. Projenin toplam maliyetinin 900 milyar TL olacağını iddia etti. Ağustos 2022’de açlık sınırı 6.890 TL iken asgari ücretin 5500 TL olduğu Türkiye'de, projenin muhataplarını geliri 14 ila 16 bin TL arasında olanlar oluşturuyor. Kısacası işçiler bu projenin muhatapları olmadığı halde, yalan makinesi Saray medyası pazarlamaya çalıştığı projenin dar gelirliler için hazırlandığını yazıp çiziyor. Saray’ın çöplüğünden beslenen bir takımı siyasetçi ve gazeteci kılıklı tipler artık utanmazlıkta hiçbir sınır tanımıyorlar. Zira açlık sınırının 1390 TL altında ücret alanlara, yani karnını doğru dürüst doyuramayanlara “hadi gözünüz aydın, artık ev sahibi oluyorsunuz. Ama bunun için dişinizi biraz daha sıkın. Daha fazla mesai yapın. Borçlar alın” demekte bir beis görmüyorlar. Projeye bir rağbet olduğu görülüyor. Murat Kurum’un dediğine göre 3 milyon 466 bin 250 kişi proje için başvuru yapmış. Bu ilgi ev alma hayali kuranların çok olduğunu gösteriyor ama neyle karşılaşacakları henüz belli değil.
Küstahlıkta sınır yok!
TL'nin döviz karşısında sürekli değer kaybetmesi inşaat sektöründeki maliyetlerin günden güne artmasına neden oluyor. Böylelikle konut ve barınma sorunu rejim tarafından krize çevrildi. Bu kriz ise gittikçe derinleşiyor. Sarayın bakanı Murat Kurum, toplumla alay edercesine yaptığı açıklamalarda ilk olarak barınma sorununu yakıcı bir şekilde yaşayan öğrencilere hitap etti. Geçen senenin başından itibaren barınma sorunu yaşayan öğrenciler eylemler gerçekleştirmişti. Öğrenciler bir ihtimal çıkarsa kaldıkları KYK yurtlarında insani olmayan niteliksiz koşullarda barınmak zorunda bırakılıyor. Ya da yıllığı 90 bin TL’yi bulan özel yurtlara yönelmek zorunda kalıyor. Özel yurt ve apart ücretlerini karşılayamayan öğrenciler ise doğrudan tarikat-cemaat yurtlarına mahkum ediliyor. Bu sene itibariyle öğrenci gençlik tablo daha da vahim bir hal alıyor. Hal böyleyken Murat Kurum sosyal medyada yaptığı paylaşımda öğrencilere “ev alın” önerisinde bulundu. AKP’li bakanın piyasaya sürdüğü videoda bir öğrenci üniversitede okurken TOKİ sayesinde ev aldığını ve bunun tamamen doğru planlamayla yapılabileceğini, kira vereceğine TOKİ sayesinde kira bedeline ev sahibi olduğunu anlatıyor. Bu tavsiye, yüzbinlerce öğrenci eğitim masraflarını dahi karşılayamadığı için eğitimine son vermek zorunda kaldığı bir dönemde yapılıyor. Gençler üniversiteye başladıkları andan itibaren iş sahibi olabilme kaygısıyla geleceksizlik sorunuyla boğuşurken adam utanmadan gençlere ev satın almalarını tavsiye ediyor...
“Asgari ücretliler hem kira hem konut kredisini nasıl ödeyecek?” sorusunu ise bu aynı Bakan şöyle yanıtlıyor:
“5 bin 500 lira alıyor. Hem kira ödeyecek hem konut kredisi taksiti ödeyecek hem de evini geçindirecek. Tabii bunu yapabilmesi için ilave mesai ve kazanç sağlaması gerekiyor. Bunun için vatandaşımız biraz dişini sıkarak, biraz eşinden, dostundan borç alarak, biraz ek mesai yaparak bu bedeli karşılayabilir.”
Hem üç-beş dolgun maaş hem sarayın yağma-talan-rüşvet çarkından pay alan bu tipler, yüzleri kızarmadan sefalete mahkum ettikleri insanlara bu tür “tavsiyelerde” bulunabiliyorlar. “Tavsiyeleri” ile en temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gecesini gündüzüne katarak didinip duran, insani koşullarda yaşayamayan emekçilere reva gördükleri sefaleti “olağan” bir şeymiş gibi sunmaya çalışıyorlar.
Saray tarafından atanan bakanla diğer AKP’lilerin küstahlıkta hiçbir sınır tanımadıklarını ispatlayan bu ve benzeri sözleri sarf etmeleri, emeği ve onuruyla yaşam savaşı veren işçi ve emekçileri, tiksinti verici bir kibirle küçümsediklerini gözler önüne seriyor. Yazık ki, bu gücü emekçilerin halen suskun olmalarından alıyorlar. Oysa bu acımasız, yozlaşmış, kibirli hırsız takımından hesap sormanın zamanı çoktan geldi ve geçiyor bile…
M. Nevra