Saraydan bakıldığında "iş çok, iş beğenmemek var!"

Dinci fasit rejiminin 'kör gözüne' bile sokulmuş olan işsizlik sorununu hafifletmenin tek yolu -her temel sorunda olduğu gibi- işçi sınıfının örgütlü mücadeleyi yükseltmesinden geçiyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 19 Eylül 2022
  • 08:00

Kapitalizmin yarattığı, derinleşen ekonomik krizin büyüttüğü işsizlik, gelinen yerde toplumsal bir sorun boyutuna ulaşmıştır. TÜİK'e (Türkiye İstatistik Kurum) göre Haziran 2022’de 3 milyon 541 bin kişi, DİSK-AR’a göre ise 7 milyon 607 bin kişi işsizdir. Gerçek işsiz sayısını gizlemeye çalışan sarayın yalan makinesi TÜİK’in açıkladığı “dar tanımlı işsizlik” oranı bile yüzde 10’u aşmıştır. Bu oran bile sorunun korkunç boyuta vardığını göstermeye yetiyor. DİSK -AR’ın açıkladığı “geniş tanımlı işsiz” sayısı ise, bu oranın iki katını aşıyor. İşsizlik oranı yüzde 21,3’e ulaşmıştır. 2022 yılı ikinci çeyreğinde geniş tanımlı işsiz sayısı 8 milyona yaklaşıyor. DİSK-AR araştırmasının sonuçları gerçek genç işsizliğinin yüzde 32,5, genç kadın işsizliğinin ise yüzde 42,4 olduğunu göstermektedir.

Aslında araştırmalara, oranlara baş vurmadan, sadece ülkenin büyük fotoğrafına bakıldığında bile durumun ne kadar vahim olduğu anlaşılıyor. Gelecek kaygısı taşıyan gençler arasında artan intihar olayları, milyonlarca kişinin her gün iş bulma umuduyla İŞKUR kapılarını aşındırması, genç nüfusun yüzde 70’şinin yurtdışına çıkmak istemesi, iş başvurularında uzun kuyrukların ve kapı önü yığılmalarının görüntüleri bile, sermayenin demir yumruğu olan saray rejiminin nasıl bir enkaz yarattığını gözler önüne sermeye yetiyor.

Emekçilerin durumu bu iken AKP şefi ile müritleri ne yapıyor? Fırsatını buldukları her ortamda yaptıkları akıl dışı açıklamalarla topluma karşı sergiledikleri küstahça davranışlarına yenilerini ekliyorlar. Yolsuzluk, rüşvet, talandan aldıkları pay dışında ayda üç-beş yüksek maaş da alan bu zevat işsizlik sorununu dile getirenleri, tam bir arsızlıkla azarlıyor. “İş çok, iş beğenmemek var” sözünü ağızlarına pelesenk yaparak sorumluluğu üzerlerinden atıp, suçlarını örtmeye çalışıyorlar.  

AKP şefi Tayyip Erdoğan, en son Kütahya’da yaptığı konuşmada “Utanmadan sıkılmadan diyorlar ki işsizlik var. Ne işsizliği ya? İş çok ama ne diyor, benim istediğim gibi iş yok” ifadelerini kullanarak yine toplumun sinir uçlarıyla oynadı. Saraylarda sefahat sürenlerin tiksinti verici bu tür konuşmalar yapmaları işçilere, emekçilere, yoksul bıraktıkları insanlara hangi gözlerle baktıklarını gösteriyor. Onlara göre emekçiler köle gibi çalışarak sefillik içinde yaşamalı ve sarayda sefahat süren düzenin ağababalarına şükretmelidirler. Bundan dolayı işsizliğin, yoksulluğun, sefaletin sözünü edenlere histerik bir şekilde saldırıyorlar.

Neo- liberal saldırı programını vahşi bir şekilde hayata geçiren dinci faşist iktidar, işçi sınıfıyla emekçileri azgın sömürü koşullarına mahkum etmiştir. Çalışma koşulları son yirmi yılda giderek ağırlaşmış ve nihayet neredeyse kapitalizmin ilk dönem “vahşi sömürü” ilişkileri haline dönmüştür. Tam Zamanlı ve Kayıtlı İstihdam (KATİ) oranlarına bakıldığında iş gücünün nasıl da sermaye tarafından esnek ve kuralsız bir şekilde sömürüldüğü görülmektedir. DİSK-AR’ın 16 Ağustos 2022 tarihli ikinci çeyrek için İşsizlik ve İstihdam Raporuna göre KATİ oranı, yüzde 33 civarındadır. Yani ülkede çalışabilir 64,5 milyon kişinin sadece 21,4 milyonu kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda bulunmaktadır. Bu durumda on milyonlarca işçi ve emekçinin kayıtsız, esnek, kuralsız, güvencesiz ve örgütsüz bir şekilde çalıştırıldığını göstermektedir.

  Ayrıca kayıtlı çalışanlarının da ücretleri çok düşük ve çalışma koşulları ise son derecede ağırdır. Birçok işyerinde sorun uzun süreli çalışma ve düşük ücret değildir; yanı sıra insan onuruna aykırı çalışma koşulları, iş güvencesinin olmaması, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması gibi çok boyutlu sorunlar yumağı çalışma yaşamını kuşatmış durumdadır.

Emekçilerin hali bu iken saray rejiminin şeflerinin kızdığı nokta, -kapitalistler için istihdam sorunu yaşanmadığına göre-, işsizlik sorununu dile getirenlerin tüm tehditlere rağmen bir türlü susturulamamasıdır. Kangrene dönüşen işsizlik/yoksulluk/sefalet sorunlarına karşı “üç maymunu” oynayan dinci faşist rejimin bu kadar histerik bir saldırganlık içinde olması, gerçekleri dile getiren “çatlak sesleri” susturmakta aciz kalmasından da kaynaklanıyor.

Türkiye’de işsizlik, kalıcı, uzun dönemli ve yapısal bir sorundu, zira kapitalist özel mülkiyet düzeni var oldukça bu sorun tam çözülemez. Ancak son çeyrek asırda sorun iyice çekilmez bir hal almış ve giderek derinleşen büyük bir fay hattı yaratmıştır. Dinci fasit rejiminin ‘kör gözüne’ bile sokulmuş olan işsizlik sorununu hafifletmenin tek yolu -her temel sorunda olduğu gibi- işçi sınıfının örgütlü mücadeleyi yükseltmesinden geçiyor. Saraylarında sefahat sürenlerin bu kadar küstah olabilmesi, tam da işçi sınıfı mücadelesinin zayıf olmasından kaynaklanıyor. Hem bu küstahlıktan hesap sormak hem soruna köklü çözüm bulabilmek için anti-kapitalist mücadelenin yükseltilmesi şarttır.