Saray rejimi elini güçlendirmek istiyor…

Sermaye düzenin yaşadığı krizin yanı sıra AKP’nin 21 yılda attığı adımlar kurulu devlet düzeninde ağır tahribatlar yarattı, keyfilik tek adam düzeninde belirleyici bir mekanizmaya döndü. AKP’nin yeni yasa teklifi ile yapmaya çalıştığı şey ise attığı keyfi-fiili adımların yasal güvencelerini oluşturmaktadır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 12 Nisan 2023
  • 19:00

Saray rejiminin orduyu “AKP’lileştirmeye” zemin hazırlayan bir yasa teklifi çalışması yaptığı söyleniyor. Buna göre rejim 14 Mayıs’ta hezimete uğramazsa, orduyu AKP’nin vurucu gücü haline getirmek için adımlarını hızlandıracak.

Yasa teklifinde neler var?

AKP ve MHP imzasıyla 49 maddelik “Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifi” Meclis’e sunuldu.

“Genelkurmay başkanının bazı yetkilerinin Milli Savunma bakanına devredilmesi” vb. maddeler içeren teklifte MSB, Genelkurmay’dan görüş almadan yurtdışına silah ve mühimmat sevk edebilecek.

Teklif ile yasadaki “Silah, mühimmat ve bunlara ait yedek parçalarla patlayıcı maddeleri ihracı veya yurtdışına çıkarılmasına Genelkurmay Başkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’nın görüşü alındıktan sonra Milli Savunma Bakanlığı’nca izin verilebilecek” maddesinden “Genelkurmay Başkanlığı” ibaresi çıkarılıyor. Ayrıca, teklif ile general ve amirallerin bir üst rütbeye yükseltilmesinde aranan “Yüksek Askeri Şura (YAŞ) üyelerinin üçte ikisinin kabulü” şartı da kaldırılacak. Bunun yerine “YAŞ kararları” esas alınacak.

Genelkurmay’ın “yetkilerinin kısıtlanması” olarak değerlendirilen teklif  “özlük haklarının iyileştirilmesi” kılıfı ile tanıtıldı. Bu yanıyla AKP’nin TSK üzerindeki etkisini arttıracak düzenlenmelerin yasallaşmasının kılıfı belli bir takım “iyileştirmeler” oldu.

***

AKP-MHP iktidarı dinci-faşist güçlerin koalisyonu olarak ülkeyi yönetiyor. Ordu, bürokrasi, yargı, istihbarat, eğitim, diyanet, medya, cumhurbaşkanlığı, hükümeti, meclisiyle tüm iktidar bu güç koalisyonun elinde. 12 Eylül faşist askeri darbesinin önünü açtığı süreç bugünkü tek adam diktasına varmıştır. Tek adam diktasıyla kurulan rejim çok yönlü çıkar ortaklıkları üzerinden birbirine bağlı farklı yapıların desteği sayesinde devam ediyor. AKP’nin süreç boyunca tüm kurumları alt üst etmesinin gerisinde devlet krizi olgusu yer almaktadır. Buna “TKİP VI. Kongresi toplandı” değerlendirmesinde yer alan “Türkiye: Düzen Siyaseti” başlığında şu şekilde işaret edilmektedir:

“Devlette tüm eski yapı ve dengeler altüst edilmiş, fakat yerine henüz istikrarlı bir yenisi konulamamıştır. Devlet genel kabul gören bir otoriteye değil, neredeyse tümüyle baskıya, yasaklara ve çıplak zora dayanmaktadır. İhtiyaç duyulan her durumda anayasal ve yasal çerçeve bir yana bırakılmakta, keyfiliğe ve kuralsızlığa dayalı bir yönetim tarzı olağanlaşmaktadır. Resmi devlet aygıtları gayrı-resmi paramiliter yapılar, toplumun lümpen tortusu gruplar ve mafya çeteleri ile iç içe geçmiştir. Sistemin kendi işleyişi içinde temel meşruiyet aracı olan seçimler güvenirliğini, parlamento işlevini yitirmiştir. 15 Temmuz darbe girişiminin Fettullahçı çete tarafından önemli ölçüde ele geçirildiğini açığa çıkardığı düzen ordusu, bir zamanların sözde cumhuriyet bekçisi o anlı şanlı kurum, artık tarikatların ve cemaatlerin işgali altındadır. Bu şekliyle dinsel gericiliğin ve tek adam diktasının bekçisidir.”

Sermaye düzenin yaşadığı krizin yanı sıra AKP’nin 21 yılda attığı adımlar kurulu devlet düzeninde ağır tahribatlar yarattı, keyfilik tek adam düzeninde belirleyici bir mekanizmaya döndü. AKP’nin yeni yasa teklifi ile yapmaya çalıştığı şey ise attığı keyfi-fiili adımların yasal güvencelerini oluşturmaktadır. 14 Mayıs’ta yapılması planlanan seçimlerin öncesinde atılan adımların kökleri çok daha öncesine dayanmaktadır. Meşruiyetini sağlamak için en büyük imkanı olan seçmen desteğini yitiren AKP, attığı her adımda her olasılıkta elini güçlendirmek istiyor…

***

Seçim hesapları ve kirli ittifakların işçi ve emekçilerin yaşamlarını etkileyecek faturaları bulunmakta. Ekonomik olarak darboğazda olan ülkede seçim için ayrılan kaynakların büyük bir kısmı işçi ve emekçilerin ceplerinden finanse edilmektedir. Bunun yanı sıra sopasını sallayan Saray rejimi SADAT’ından HÜDA-PAR’ına gerici militarist çeteleri ile elindeki silahlı gücü kalıcılaştırmaya ve güvenceye alma derdindedir. Öfkesi giderek büyüyen toplumun büyük bir kesiminin sokağa çıkma ihtimali bu adımları hızlandırmasının vesilesi olacaktır.