Emekçiler açlık girdabında, saray rejimi oy peşinde!

Saray rejiminden hesap sormanın seçim sandığı olmadığı, örgütlü bir mücadele olduğu anlaşıldığında işçi ve emekçiler için eşit, özgür ve insanca bir yaşamın yolları açılacaktır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 01 Nisan 2023
  • 19:00

Büro Emekçileri Sendikası Araştırma Merkezi’nin (BES/AR) gıda maddesi fiyatları üzerinden yaptığı hesaplamaya göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı 2023 Şubat ayında 11 bin 175 TL oldu. Böylece milyonlarca işçinin ortalama ücreti haline gelen asgari ücret, açlık sınırının gerisinde kaldı. Özellikle son yıllarda açlık düzeni AKP-MHP iktidarı tarafından kalıcılaştırılıyor ve emekçiler ekonomik dar boğaza itiliyor. Bu durum hayat pahalılığının işçi ve emekçileri iyice bezdirdiğini görüyoruz. İşçi ve emekçiler, temel tüketim maddelerine erişemiyor, sağlığa, eğitime, ulaşıma, barınmaya fahiş fiyatlar ödemek zorunda kalıyor.

Ekonomik, toplumsal, siyasal krizler kapitalist sistemin yapısal sorunlarından kaynaklansa da AKP-MHP rejiminin kendi bekasına odaklanan fütursuz politikaları sorunları görülmemiş bir boyuta taşıyor. Kapitalistlerin “demir yumruğu” Erdoğan AKP’si, 20 yıllık iktidarı boyunca sermayeye dikensiz gül bahçesi yarattı. Bunu yaparken işçi sınıfının haklarını tek tek gasp etti. Bunu yaparken ya örgütlülüklerini dağıttı ya da ele geçirerek içini boşalttı. Sonuç olarak, işçi ve emekçiler kölece çalışma koşullarına ve sefalet ücretine mahkum edilmiş bir hayata itildi.

İşte böylesi bir zamanda seçimlere gidiliyor. İktidar ve düzen muhalefeti, 14 Mayıs’tan sonra sermayenin dümenine oturmak için yoğun mesai harcıyorlar. Düzen muhalefeti, Erdoğan AKP’sinin yarattığı 20 yıllık enkazı, seçim manevrası olarak kullanıyor. Toplumun geniş kesimlerinin yaşadığı sorun alanlarını istismar ederek ve gelecek güzel günler vadederek seçimlere hazırlanıyor. Saray rejimi ise açlığa mahkum ettiği ve yaşamlarını kabusa çevirdiği işçi ve emekçilerden utanmadan oy isteyebiliyor. İcraatları ile toplumun nefretini kazanan Saray rejimi, şimdilerde seçim rüşveti dağıtarak işçi ve emekçileri kandırmanın yollarını arıyor. Diğer yandan “yangına, körükle giden” uygulamalarına her gün bir yenisini ekliyor. Deprem bölgesinde olmayan hastane temeli için temel atma töreni yapılması ve “deniz kumu değil ha” diyerek bunun pazarlaması hafızalardan kolay kolay silinmeyecek türden aldatmacalardır.   

Saray rejimi iktidarda kaldıkça suç listesi kabarıyor. Depremde, rejimin yönetebilme kabiliyetinin artık kalmadığı görülmüştür. Rejim, her gün yeni felaketlerle insanların yaşam hakkını tehdit ediyor. Benden sonrası tufan diyerek, sermaye devletinin tüm olanaklarını ve kaynaklarını seçimleri kazanmak için yağmalıyor. Gerici-faşist rejim, dini kullanarak ve şoven histeri yayarak açlığa sürüklediği emekçileri kutuplaştırmaya ve böylece kendi yedeğine almaya çalışıyor.

AKP-MHP iktidarı meşruluğunu kaybetmiş, topluma iyiden iyiye yabancılaşmıştır, deyim yerindeyse toplumdan kopmuştur. Gelinen yerde varlığı ancak baskı ve zorbalığa bağlıdır. Artık freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı tehlike saçarak uçuruma doğru yuvarlanıyor.  Sahte “müjdeler” ve seçim rüşvetleri de AKP rejimi için artık can simidi olmuyor ve yoksullukta birleştirdiği emekçilerin her gün ahını almaktan kurtulamıyor.

Mutlaka hesap sorulacak!

Saray rejiminin kumdan kalesi iktidarı bu zamana kadar geldi ve duvara dayandı. Şimdi de önümüzdeki seçimleri kazanmak için her yolu mübah olarak gören AKP şefi Erdoğan, açlığa terk ettiği, kıyımdan geçirdiği emekçilerden pişkince “helallik” isteyebiliyor. Burnundan soluyan emekçiler ise Saray rejiminin karanlık dehlizlerinde artık kaybolmak istemiyor. Fakat işçi ve emekçi kitleler, hesap sormayı seçim sandığına indirgeyen bir bakışla hareket ettiği müddetçe, içine düştükleri girdaptan çıkmaları pek de mümkün olmayacaktır. Kurulu kapitalist sisteminin sadık bekçisi olan düzen muhalefetinin ve parlamento budalası reformistlerin cenderesinden kurtulmalıdırlar. AKP iktidarını tarihin çöplüğüne göndermek ancak işçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesiyle mümkün olur. Bugün işçi ve emekçilerde biriken bir öfke vardır. Ama bu öfkenin eylemli ve örgütlü bir şekle dönüştürülememesi en büyük handikabı oluşturuyor.

Saray rejiminden hesap sormanın seçim sandığı olmadığı, örgütlü bir mücadele olduğu anlaşıldığında işçi ve emekçiler için eşit, özgür ve insanca bir yaşamın yolları açılacaktır.