Ekonomik bunalımın derinleştiği, hayat pahalılığının, enflasyonun ve TL’deki değer kaybının emekçilerin alım gücünü alabildiğine aşağı çektiği günümüz koşullarında, 2022 yılında geçerli olacak olan asgari ücret belirlendi.
Sermayedarlar, onların çıkarlarını temsilen masaya oturan devlet yetkilileri ve sendika ağaları bir kez daha milyonlarca emekçiye açlık ve sefalet koşullarında bir yaşamı reva gördüler. Zira, “tarihi zam” safsatasıyla ilan ettikleri 4250 TL’lik asgari ücret, günümüz koşullarında yarı aç yarı tok yaşamak anlamına gelmektedir. Dahası, gerçek enflasyon oranları esas alındığında asgari ücrete yaptıkları zam sıfır zamdır. Öte yandan, alınan kararın üzerinden henüz birkaç gün bile geçmeden TL’de değer kaybının sürmesi ve temel ihtiyaç maddelerinin sürekli olarak zamlanması nedeniyle, asgari ücrete yapılan sıfır zam eksiye doğru bir seyir izlemektedir. Ekonomik bunalımın önümüzdeki günlerde daha da derinleşeceği ve koşulların her geçen gün ağırlaşacağı düşünüldüğünde, milyonlarca işçi ve emekçinin 2022 yılında ellerine geçecek ücretler kuşa dönecektir.
Özetle, sermaye, devlet ve sendika bürokratlarından oluşan üçlü şer odağının “tarihi zam” yalanıyla servis ettiği asgari ücret gerçeği bundan ibarettir.
Emekçiler yaratılmak istenen illüzyona kanmamalı
Tablo bu iken, gerici-faşist rejim emekçileri manipüle etmek için her türden ayak oyununu devreye sokmuş bulunuyor. Bunlardan ilki ve öne çıkanı, asgari ücretten gelir ve damga vergisinin kaldırılmasına dönük atılan adım oldu. “Asgari ücrette 50 yılın en yüksek artışı” yalanına “vergiyi de kaldırdık” demagojisi eklendi. Ancak bu konuda da ciddi belirsizlikler sözkonusu. Sözde “olumlu bir gelişme” gibi görünen bu göz boyama hamlesini tamamlayan başka düzenlemeler ise itina ile gözlerden uzak tutulmaya çalışılıyor.
Bu açıdan, asgari ücret alanlar için damga ve gelir vergisiyle birlikte Asgari Geçim İndirimi’nin (AGİ) de kaldırılması tartışmaları, yaratılmak istenen illüzyonun öne çıkan yanını oluşturmaktadır. Zira, AGİ uzun bir süredir asgari ücret içerisinde hesaplanmakta, dolayısıyla fiilen gasp edilmekteydi. Şimdi ise “vergileri kaldırdık, AGİ’ye gerek kalmadı” söylemi ile AGİ’den kurtulmanın hesabı yapılmaktadır. Tüm bu karmaşa, aldatmaca ve belirsizlikler içerisinde alınan asgari ücret kararı ile birlikte, sermayedarların üzerindeki işgücü maliyeti ve vergi yükü de azaltılmış oldu.
İşçi sınıfı ve emekçiler, gerici-faşist rejimin bu kirli oyunlarına kanmamalıdır. “Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz”, “asgari ücrete tarihi zam” “asgari ücretten vergiler kaldırıldı” vb. yalanlara prim verilmemelidir. Tüm bu söylemler üzerinden yapılmak istenen, yaşanan ekonomik çöküntünün yükünü bir kez daha emekçilerin omuzlarına yüklemektir. Geniş emekçi yığınların açlık ve sefalete rıza göstermesini sağlamaktır. Zira, “ekonomik kurtuluş savaşı” söylemi, dün kriz koşullarında “hep birlikte kemerleri sıkarak bu sorunları aşacağız” yalanının bugünkü versiyonudur. “50 yılın en büyük zammı yapıldı” ve “damga ve gelir vergisini kaldırdık” yalanları ise, kemer sıkması beklenen milyonlarca emekçinin zihninde illüzyon yaratmayı amaçlamaktadır.
Sorun masaya inmeyen yumrukta
Son asgari ücret mizanseni bir kez daha göstermiştir ki, işçi sınıfı ve emekçiler kendi yaşam koşullarını doğrudan belirleyecek olan süreçlerde inisiyatif alıp örgütlü bir şekilde masaya yumruğunu vurmadığı sürece, sonuç değişmemektedir. Sermayenin, gerici-faşist rejimin ve sendikal bürokrasinin emekçilere bu denli küstah bir şekilde açlığı ve sefaleti dayatmasının gerisinde ise, işçi ve emekçilerin verili örgütsüz ve dağınık tablosu yer almaktadır.
O halde yapılması gereken, bu tabloyu değiştirmek için harekete geçmektir. Bunun yolu ise, sermaye düzeninin bu açık kavga davetini kabul ederek, başta insanca yaşamaya yeten asgari ücret talebi olmak üzere en temel talepler etrafına kenetlenerek fabrika fabrika örgütlenmekten, sömürü düzenine karşı birleşik ve kitlesel bir direniş ortaya koymaktan geçmektedir.