Yılın başında asgari ücrete “tarihi zam” yaygarası ile ilan edilen asgari ücret zammı, işçilerin cebine girmeden “tarih” olmuştu. TÜİK’in masa başında ısmarlama rakamlar üzerinden belirlenen enflasyon oranları “tarihi zammın” gerekçesi yapılmıştı. Ardından ise patron örgütlerinden iktidar sözcülerine, sendika ağalarından burjuva medya simsarlarına kadar geniş bir kesim, %50 zam oranının demagojik söylemlerine dört elle sarılarak, açlık ve sefalet içinde yaşayan milyonlarca işçi ve emekçiyi bir kez daha yalanla avutmaya, çarpıtılmış verilerle kandırmaya çalışmıştı. Söylemlerin sosu ise asgari ücretten vergi kesintisini kaldırmak, işçileri enflasyona ezdirmemek vb. ile yapılarak, peşi sıra ve bir koro edasıyla sıralanmıştı. Kuru gürültünün havası kısa sürede söndü ve “tarihi zammın” hiçbir hükmünün olmadığı görüldü. Dahası fırsat bu fırsat diyerek, Asgari Geçim İndirimi (AGİ) gasp edildi. Tam bir yağma zihniyeti ile sürdürülen sermayeye teşvik oranları artırıldı. Vergi muafiyeti ise kalem oyunlarıyla rafa kaldırıldı. Bir kez daha yalanıcının mumu yatsıdan önce sönmüş oldu.
Boş laf karın doyurmuyor. Özellikle şu içinden geçilen ekonomik kriz atmosferinde, artan enflasyon ve hayat pahalılığı koşullarında işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları çekilemez bir noktaya gelmiş bulunuyor. Ülkenin yarısından fazlası açlık, tamamına yakını ise yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışıyor. İktidar ve muhalefetiyle burjuva partileri için tam anlamıyla bir istismar konusu olan ekonomik tablo, yaklaşan seçim atmosferinin de etkisiyle hemen her gün tartışılan bir başlık durumunda. Bir süredir artan enflasyon oranları karşısında asgari ücrete ek zam tartışması çeşitli kesimler tarafından dillendiriliyor. AKP iktidarı ise insanlarla dalga geçer gibi “bir varmış bir yokmuş” oyununa devam ediyor. İktidar sözcülerinin birisi zam gündemde, ardından bir diğeri zam gündemimizde değil açıklaması ile iki aydır ipte cambazlık yapıyorlar. Bu koşullarda her gün büyüme ve kâr rekorları açıklayan sermaye örgütleri de kendi cephelerinden tartışmalara katılarak, kimi zaman mağdur edebiyatına sarılıyor kimi zaman sosyal patlama korkusunu ifade ediyor ama genellikle devlet teşviklerinin artırılması, sermayedarların yükünün hafifletilmesi ile birlikte bir asgari ücret zammının altını çiziyorlar. Yer yer bu cambazlığa, kurulan sirkin daimi oyuncuları olarak sendika ağaları da katılarak kendilerini gösteriyorlar. Kişiler aynı kişiler, söylemler aynı söylemler, tartışmalar aynı tartışmalar “İşçi ve emekçileri enflasyona ezdirmeyeceğiz!”
Son olarak bakanlar kurulu toplantısı sonrası Erdoğan, asgari ücretin yeniden belirlenmesi için talimat verdiğini, bu hafta içinde toplanacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısının ardından açıklama yapacağını ifade etti. Bir kez daha bol vaat ve “kimseyi enflasyona ezdirmeyeceğiz” söylemleri eşliğinde!
Milyonlarca işçi ve emekçiyi ilgilendiren yakıcı bir gündem olarak ücret tartışmasında söz AKP iktidarında, sermaye örgütlerinde ve ruhunu sermayeye teslim etmiş sendika ağalarında. Kurulacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantısında da bu kesimler olacak ve işçi ve emekçilerin gıyabında, işçi ücreti belirleyecekler. Sonrasında dağıtılmış metinler üzerinden ya da zaten yıllardır hiç değişmeyen replikler ile açıklamalar yaparak oyunun perdesini bir sonrakine kadar kapatacaklar. Sonuç?..
İşçi ve emekçiler izleyici olmaktan çıkmaz ve kendi kaderlerini ellerine alacak bir mücadeleye girmezlerse sonuç aynı olacaktır. Bol gürültülü açıklamalar, hamasi nutuklar, iktidar övgülerinin ardına gizlenmiş sermaye teşvikleri, vergi indirimleri. İşçilerin payına ise yoksulluk, sefalet, kölece çalışma koşulları. İfade edilen, vaadedilen rakamların en yüksek olanı dahi, gerçek enflasyon oranları karşısında bir hiçtir!
Sahnenin yıkılma zamanı çoktan geldi. İnsanca yaşanabilecek bir ücret, insanca çalışma koşulları ancak işçi ve emekçilerin omuz omuza vererek yumruğunu masaya vurması sayesinde olanaklı olacak.