Ocak başından beri Merkez Bankası, yaptığı faiz artışları veya bankacılık operasyonlarıyla değil başkan Hafize Gaye Erkan’ın babasının maceralarıyla konuşuluyor. Merkez Bankası gündemi bir anda “Merkez Babası” gündemi haline geldi.
Gündem değişikliği Merkez Bankası’nda çalışan bir kadın görevlinin keyfi şekilde işten atılmasına karşı CİMER’e yaptığı şikâyet başvurusunun basına sızdırılması ile başladı. Habere göre, Merkez Bankası personeli kadının işten çıkartılması “talimatını” Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın babası Erol Erkan’ın vermişti. Başkan Erkan’ın bebeğinin bakımı için anne ve babası her gün Merkez Bankası binasına özel protokollerle geliyor, Başkanlık katına yerleşiyor ve dahası herkese emirler yağdırarak müdahalelerde bulunuyorlarmış. Habere konu kadın çalışanın işten çıkartılmasının nedeni de, baba Erol Erkan’ın yaptığı bir görevlendirmenin mesai saatleri sonrasında da çalışmaya devam etmesini gerektirdiği için, küçük çocuğu olan bir anne olarak kendisine uymayacağını söylemiş olması.
Haberin yayınlanmasından sonra adeta cin şişeden çıkmışçasına peş peşe yeni bilgiler sızmaya başladı. İddiaların, söylentilerin bini bir para haline geldi. Baba Erkan’ın Merkez Bankası’nın idari işlerine müdahalelerinden bir çalışanı tokatladığına, başkan yardımcılarından bile daha fazla sözü geçtiğine kadar bir dizi hikaye ortalığa saçıldı. Merkez Bankası sosyal tesislerinin kapatılarak çalışanların ailenin hizmetine verildiği, Başkan Erkan’ın banka ile hiç kimse ile teması kalmadığı, başkan yardımcıları ile bile diyaloğunun olmadığı haberleri, gazetelerden internet sitelerine, Youtube haber kanallarına kadar her mecranın en renkli konularından birisi haline geldi.
Bu kadar bilgi ve söylentinin bir anda ortalığa saçılması, özellikle CİMER’e yapılan şikâyetin belgesiyle ortaya çıkması, bu işin arkasında saray yönetiminde etkili birilerinin olduğu, böyle bir el olmadan CİMER’deki bilginin dışarıya sızamayacağı konusu tartışma gündemine girdi. Bunun ardından da birbiriyle uyumsuz bir dizi söylenti, iddia ortaya atıldı.
Bir iddiaya göre, bu haberler, “istifa dilekçesini” kayınbabası Erdoğan’a sosyal medya üzerinden gönderip günlerce ortalıktan kaybolan eski Hazine ve Maliye Bakanı damat Berat Albayrak’ın bir tezgahıydı. Bir başka iddiaya göre, şimdiki Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Erkan’ın anlaşamıyordu, Şimşek Erkan’ı istemiyordu. Oysa bu olaylardan önce Hafize Gaye Erkan’ı bulan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tavsiye edenin Mehmet Şimşek olduğu söyleniyordu.
Tabii Hafize Gaye Erkan’ı kim buldu, Erdoğan’a kim tavsiye etti konusunda hemen yeni söylentiler de ortaya çıktı. Şu ana kadar dile getirilenler arasında Berat Albayrak’ın yıldızının sönmesi üzerine şimdilerde onun yerine parlatılan ikinci damat Selçuk Bayraktar, kardeşi Hakan Bayraktar, Washington Büyükelçisi Murat Mercan, beşli çete üyesi Kalyon’un patronları var.
Ortaya serilen tam bir çürümüşlük tablosu...
Ortaya serilen manzara, gerici faşist saray rejiminin her yerinden irinler akan çürümüşlüğünün yeni bir resminden başka bir şey değil. Her koltuk sahibi elindeki yetkileri, imkanları kendi şahsi çıkarları için sonuna kadar istismar etmenin yoluna bakıyor. Bunu yaparken hepsi suç işliyor. AKP ve devletin bürokratik yapısı bir suç şebekesine dönüşmüş duruma. Her bakanlıkta, her kurumda aynı yozlaşmanın örneklerini her gün görüyoruz.
Her bir yetki sahibi kendi çapında suça bulaştığı için herkes birbirinin suçlarını biliyor ve suç ortaklığı yapıyor. Hepsi suç ortağı olduğu için, hem ayakta durabilmek ve çarklarını döndürebilmek için birbirlerine sarılıyorlar, hem de birbirleri hakkında dosyalar tutup birbirlerinin ayağını kaydırmak için tezgahlar kuruyorlar. Bir fırsat elde eden de kendi durumunu güçlendirmek veya diğerini zayıflatmak, devre dışı bırakmak için elindeki dosyaları piyasaya sürüyor.
Merkez Bankası’nda şahit olduklarımız da bunun bir örneğinden ibaret.
Ama bu çürümüş yapı böylesine pespaye biçimde perde önüne çıkarken, perde arkasında sistem asıl işlevini yerine getirmeye, krizin yükünü emekçilerin sırtına yıkmak için planlarını uygulamaya devam ediyor.
Gaye Erkan’ı da, Mehmet Şimşek’i de hangi gücün o pozisyonlara getirdiği ortada aslında: Birincisi küresel finans güçleri, ikincisi Türkiye’deki hakim sermaye sınıfı. İkisinin de birinci görevi, şahsen tanıştıkları, birlikte iş tuttukları küresel sıcak para fonlarının yöneticilerinin taleplerine göre ekonomiye yön vermek ve ülkeye buna paralel olarak sıcak para getirerek döviz rezervleri eksiye düşmüş ekonomiyi ayakta tutabilecek kaynağı bulmak.
Hafize Gaye Erkan’ın Merkez Bankası Başkanlığı gibi kritik görevin başınayken haftalarca ABD’de zaman geçirmesinin nedeni, kapı kapı dolaşarak para arıyor olması. Erkan, New York finans piyasalarında yıllarca çalıştığı için oralardan nasıl para toplanacağı konusunda tecrübe sahibi. ABD tarihinin en büyük ikinci banka batışına ilişkin davanın sanıkları arasında olmasına ve batık bankanın en tepe yöneticilerinden birisi olmasına rağmen Merkez Bankası’nın başına getirilmesi de bu yüzden.
Mehmet Şimşek de Londra ve Körfez piyasalarından para toplama konusunda tecrübe sahibi.
Buna rağmen hala vaziyeti kurtaracak parayı bulabilmiş değiller. Küresel sıcak para fonları, aylardır süren temaslar süresince hep takdirlerini dile getirdiler ama dişe dokunur bir para getirmediler. Bunun için daha fazla taviz ve garantiler istiyorlar. Bunların politik olarak daha rahat uygulanabilir olması için de yerel seçimlerin geçmesini bekliyorlar.
Yerel seçimlerin sonuçları nasıl çıkarsa çıksın, Erdoğan yönetimi, sıcak para fonları ile sermaye sınıfının isteklerine uygun olarak, emekçi sınıflara yeni bir saldırı dalgası başlatacak. Bu saldırının kurmay merkezinde de Şimşek ile Erkan olacak.
Merkez Bankası’ndan ortaya saçılan skandallar da seçim sonuçları da bu planı değiştirmeyecek. Ne soyguncu AKP güruhunun kendi iç çatışmaları ne de seçim sonuçları emekçileri bekleyen bu saldırının şiddetini azaltabilir. Saldırının şiddetini azaltabilecek ve önleyebilecek tek şey emekçilerin birliği, örgütlü mücadelesi ve direnci olacak.