Cumhuriyetin ilanından itibaren kimi zaman yasal kimi zaman da fiili olarak dinsel gericilik toplumsal yaşama hakim kılındı. İktidar koltuğuna oturan her sermaye hükümeti, tarikatları, cemaatleri ve her türden gericiliği toplumu uyuşturmak için kullandı. AKP iktidarı da hükümete geldiği günden bugüne dini ve dinsel gericiliği yaygınlaştıran politikaları hayata geçirdi. AKP iktidarı seçimlerin ardından dindar ve kindar bir gençlik nesli yaratmak için eğitim alanında dinci-gerici-faşist politikaları hayata geçirmeye devam ediyor.
Son olarak, İl Milli Eğitim Müdürlükleri ve müftülükler arasında “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi (ÇEDES)” protokolü kapsamında imamların, müezzinlerin, vaizlerin, din hizmetleri uzmanlarının ve Kuran kursu öğreticilerinin okullarda “manevi danışmanlık” adı altında dersler vermesinin önünü açan bir protokol imzalandı.
Bu protokol kapsamında, İzmir’de 842 lise ve ortaokula, Eskişehir’de ve Tekirdağ’da ise pek çok lise ve ortaokula “manevi danışmanlık” adı altında imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kuran kursu öğreticisi görevlendirildi. İmzalanan protokolle birlikte 81 ildeki okullarda dinsel gericiliğin yaygınlaşmasının önü açıldı. Eğitim emekçileri sendikaları ve veliler başta olmak üzere birçok ilerici kesim eğitim alanında hayata geçirilmeye çalışılan bu gerici politikaların hukuksuzluğuna dikkat çekti. Eğitim alanının karanlığa teslim edilmesine tepki gösterdi.
Seçimlerin ardından devam eden bu politikanın karanlık bir gelecek üretmekten başka bir şey olmadığı ortadadır. Bu politikaların yolunun nerelere çıktığını tarikat ve cemaat gerçekliği ve dinci-gerici eğitim uygulamalarının sonuçları üzerinden biliniyor. Ensar Vakfı’ndaki çocukların istismar edilmesinden tıp öğrencisi olan Enes Kara’nın intiharına, Kuran kurslarında çocuklara uygulanan şiddetten çocuk istismarı ortaya çıkınca “bir kereden bir şey olmaz” diyen bakanlara kadar...
AKP iktidara geldiği günden bugüne kadar kendi bekası ve sermaye devletinin geleceğini korumak adına dinci-gerici politikaları farklı biçimlerde hayata geçirdi. Tarikat yurtlarından dini görevlilerinin okullara ve yurtlara gönderilmesine kadar bir dizi gerici politika hayata geçirildi. Ancak AKP aradan geçen 21 yıllık iktidarda istediği dindar-kindar gençlik neslini henüz yaratmayı başaramadı.
Seçimlerin hemen ardından MEB ve müftülükler arasında yapılan protokol, eğitim alanında gericiliğin meşrulaştırılması ve yaygınlaştırılması için atılan adımlarından biridir sadece. Seçimlerden sonra uygulanan bu politikalar, bunun en yeni ve somut göstergesidir.
Eğitim alanındaki dinci-gerici-faşist eğitim politikalarına geçit vermemek ve karanlığa teslim olmamak bugünün en güncel görevlerinden biridir.
K. Sönmez