Gençlerden oy talep etmek için bir video yayınlayan Kemal Kılıçdaroğlu Alevi olduğunu açıkladı. Bu videonun 100 milyon kez izlendi açıklandı. Kimi iddialara göre AKP şefinin Alevi kimliği üzerinden hedef almaya hazırlık yaptığı için, Kılıçdaroğlu bilinen mezhepsel kimliğini açıklamak durumunda kaldı. Cumhurbaşkanı adayı olan birinin, böyle bir açıklama yapmak zorunda bırakılması, toplumdaki gericiliğin vardığı boyutun bir göstergesidir.
AKP’nin tarihi Alevi düşmanlığının izdüşümüdür
Başta Erdoğan olmak üzere, dinci-faşist ittifakın temsilcileri bu video vesileyle Kılıçdaroğlu’nu hedef aldılar. Cami avlularında miting düzenleyerek elinde Kuran sallayan, seccade üzerinden propaganda yapan ve daha önce Kılıçdaroğlu’nu mezhepsel kimliği üzerinden hedef alan AKP şefi şunlar söyledi:
“Durduk yere etnik köken, mezhep tartışması açıyorlar. Durduk yere yalan ve iftira kampanyası başlatıyorlar. Halbuki bu ülkede kimseye kökenini de mezhebini de sormaz. Bugüne kadar Erdoğan’ın ağzından böyle bir şey duydunuz mu?”
Kısa bir internet taraması bile daha önce Erdoğan’ın dilinden dökülen mezhep istismarının tablosunu ortaya koymaktadır. AKP şefinin kaba riyakarlığının tablosu kısaca şöyle sıralanabilir:
- Erdoğan, 11 Mayıs 2013’te düzenlenen Reyhanlı katliamında hayatını kaybedenlerin mezhebine vurgu yaparak “Reyhanlı’da 53 Sünni vatandaşımız şehit edildi” demişti.
Başbakan olduğu dönemde, 17 Aralık ile ilgili konuşurken şunları söylemişti:
“Bunlar bir defa üç tane önemli hasleti var, takiye var, yalan var, iftira var, üçünün neticesi fitne var, fesat var, bunlar Şia’yı geçmiş vaziyette. Şia bunların eline su dökemez.”
12 Mart 2013 tarihinde katıldığı bir televizyon programında kendisi ve Abdullah Gül’le kitaplar hakkında şunları dedi:
“Bu kitaplar içerisinde ne Yahudiliğimiz ne Ermeniliğimiz ne affedersiniz Rumluğumuz hiçbir şeyimiz kalmadı. Düşünebiliyor musunuz?”
Erdoğan, belediye başkanlığı döneminde Karacaahmet’de Cemevi açma izni isteyen Alevilere de “Cemevi, Cümbüş evi, ne izni!” demişti…
2014 yılında katıldığı televizyon programında, “Benim için Gürcü diyen oldu, affedersin çok daha çirkin şeylerle Ermeni diyen oldu. Ben Türküm” dedi.
2011 seçimleri sırasında meydanlarda Kılıçdaroğlu'nun Alevi kimliği üzerinden propaganda yapan Erdoğan, şunları demiş ve meydanlarda yuhalatmıştı:
“Biliyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu Alevilik kültürüyle yetişmiş bir insandır, Alevidir.”
2014 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan şunları demişti:
“Kılıçdaroğlu, sen kendin Alevi olabilirsin. Ben sana saygı duyarım. Bundan da çekinme, korkma. Bunu da rahat rahat söyle. Ben de Sünniyim, ben de bunu rahat rahat söylüyorum.”
AKP mezhepçilikte resmi ideolojinin devamıdır
Rejimin ırkçı-mezhepçi zihniyeti ve AKP şefinin kaba riyakarlığı salt bu döneme özgü değil. AKP iktidarı Alevi sorununa bakışındaki mezhepsel ayrımcılığı yüzyıllara dayanan resmi ideolojiden devralmıştır. Emperyalistler bölgede etnik, dinsel ve mezhepsel çatışmaları körüklemiş, emekçiler her yerde mezhepsel temelde parçalanmaya çalışılmıştır. Aleviler yükselen devrimci harekete can ve güç verirken bir yandan da ‘70’lerden bu yana katliamlar, provokasyonların hedefi olmuşlardı. ‘91’den itibaren kirli savaşı bir yöntem olarak kullanan sermaye devleti ‘93’te Sivas’ta, ‘95’te Gazi’de katliamlar gerçekleştirdi. Kanlı mirasın devamcısı olan AKP iktidarı ise şefinin dilinden düşürmediği gibi tarikatçı-mezhepçi politikalarla Alevi sorununu boyutlandırdı.
Bu tutum, TKİP V. Kongresi’nin “Alevi sorunu ve Alevi Hareketi” başlığında şu şekilde ifade ediliyor:
“Emperyalistler ile işbirlikçilerinin bölgesel çapta yarattıkları mezhepsel kutuplaşma, AKP iktidarı eliyle pervasız bir biçimde işçi sınıfı ve emekçilerin saflarına da taşınıyor. Bu sorun yeni olmamakla birlikte mevcut dinci iktidar döneminde tehlikeli bir noktaya varmış bulunmaktadır. Din istismarından sadece siyasal iktidar değil fakat devasa boyutlarda ekonomik rantlar da devşiren AKP, işçi ve emekçileri mezhepsel temelde parçalayıp birbirine düşmanlaştırma politikasında fütursuzca davranıyor.”
2009 yılında Alevileri ehlileştirme politikasının bir ürünü olarak “Alevi açılımı” başlatan iktidar geçtiğimiz yıl Cemevleri’ni Kültür Bakanlığı’na bağladı. AKP iktidarının bu tür adımları, “açılımları”, müjdeleri birer “havuç-sopa” taktiği olarak ehlileştirme politikasının ürünleridir. İçerde ve dışarıda izlenen mezhepçi politikaların ayyuka çıktığı bir dönemden geçiyoruz. Suriye’de savaş kundakçılığı yapan AKP iktidarı dinci-gerici çetelerle el ele vererek bölgenin ateş çemberine atılmasında başat bir rol oynadı. Bugün içerde de aynı saldırgan politikaları sürdürmektedir.
AKP’nin seçim söylemleri ve gerici-cihatçı çetelerle iş birlikleri yeni kışkırtma ve provokasyonların kesintisiz bir biçimde devam edeceğini göstermektedir. Kılıçdaroğlu’nun “Ben Aleviyim” çıkışının bu kışkırtma ve provokasyonların önünü ne kadar kesebileceği konusunda kesin bir şey söylemek mümkün değil.
İşçi ve emekçiler arasına ekilmek istenen tüm gerici önyargıların aşılması ancak devrimci bir sınıf hareketinin geliştirilmesiyle mümkün olacaktır. İşçilerin birliği halkların kardeşliği temelinde yükseltilecek bir mücadeleyle emperyalistler ve din istismarcısı iktidarın oyunları boşa düşürülebilir.