Seçimler için düzenlenen propaganda mitinglerinde vaazlar veren AKP şefi Tayyip Erdoğan küfür, hakaret, tehdit, iftira, kara propaganda, kaba din istismarı, ırkçı-şoven kışkırtmalar yapmanın ötesine geçemiyor. Zıvanadan çıkmış, hastalıklı bir kinle muhaliflerine saldırarak seçimlere hazırlanan bu karanlık zihniyet, sahte de olsa kayda değer bir vaatte bulunmuyor artık.
Seçimlere günler kala Hak-İş Konfederasyonu’nun düzenlediği genel kurula katılan Tayyip Erdoğan, inanılmaz bir utanmazlık sergiledi. Kürsüye çıkıp propaganda konuşması yaparak sefalete mahkum ettiği on milyonlarca işçiyle küstahça alay etti.
20 yıldır sermayenin "demir yumruğu" olan bir rejimin tepesinde oturan, işçilere ve emekçilere hakaret eden, işçilerin grevlerini defalarca yasaklayan kişi, “işçi dostu” pozları takınabiliyor. Üstelik bunu bir sendikanın genel kurulunda yapıyor. Hak-İş her ne kadar gerici-faşist rejimin aparatı olsa da sonuçta adı sendika olan bir kurum. Saray’ın kuklası yöneticiler bir yana bırakıldığında, Hak-İş’te işçi sınıfına ait bir kurumdur.
Riyakarlığın bütün sınırlarını altı üst eden AKP şefi, “İşçi kardeşlerimizin evine ekmek götürmek için nasıl mücadele ettiklerini çok iyi bilirim. Nereden geldiğimizi aklımızdan çıkarmadık. Mazisini inkar edenlerden olmadık” laflarını yüzü kızarmadan edebiliyor.
İşçi ve emekçileri derin bir sefaletin içine iterken kendisine bir düzine saray yaptıran, sadece korumaları için günlük 5 milyon TL harcayan, siyasete girdiğinde “bir yüzüyüm var, bir gün zengin olduğumu görürseniz biliniz ki çalmışım” diyen kişi şu anda dolar milyarderi. Şu sıralar ortalığı saçılan pisliklerden öğreniyoruz ki, sadece Antalya Havaalanı’nı işletme ihalesinden 1 milyar dolar haraç alan birinin böyle laflar edebilmesini tanımlayacak bir söz bulmak zor. Pes dedirten bir pişkinlikle şunları söylüyor AKP şefi:
“Örgütlenme, sendikal haklar, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda çok önemli adımlar attık.
Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmedik, toplumun tüm kesimlerinin yanında olduk.
İşçi sağlığı konusunda da çok önemli adımlar attık.
Ücretler konusu en hassas olduğumuz konuların başında geldi. Bugün asgari ücret 8 bin 500 lira oldu. Değer olarak da alım gücünü katbekat yükseltmiştir.
Sadece asgari ücret bile iktidarın memura, işçisine verdiğinin göstergesidir…”
Grev yasaklarıyla işçi sınıfını sermaye karşısında silahsız bırakmak için çırpınan, hak arayan işçiden nefret eden, sermaye kodamanlarına, “işçilere grev yaptırmıyoruz, gelin yatırım yapın” diyen kişi “örgütlenme, sendikal haklar konusunda önemli adımlar attık” diyor.
Türkiye’nin maden ocakları, tersaneleri, fabrikaları, şantiyeleri, işletmeleri, bu iktidar sayesinde adeta birer işçi mezbahası haline gelmişken, önlem alınmadığı için Soma’da 301 işçinin katledilmesini “bu işin fıtratında var” diyerek savunan bu aynı kişi, “işçi sağlığı ve güvenliği konusunda çok önemli adımlar attık” diyebiliyor.
Açlık sınırı 10.500 lira iken, asgari ücret 8500 liradır. Yani yılın dördüncü ayında asgari ücret açlık sınırının 2 bin lira altına düşmüştür. Asgari ücret konusunda askeri faşist cunta döneminde bile bu kadar pervasızlık yapılmamıştı. Asgari ücreti açlık sınırının altında düşüren kokuşmuş rejimin başındaki kişi, “Ücretler konusu en hassas olduğumuz konuların başında geldi” diyor AKP şefi. Göründüğü kadarıyla Saray rejiminin ücretler konusunda “çok hassas” olması, on milyonlarca işçinin açlık sınırının altında bir ücretle çalışmaya zorlanması anlamına geliyor.
Hızını alamayan Tayyip Erdoğan şunları söylüyor: “…Bugün asgari ücret 8 bin 500 lira oldu. Değer olarak da alım gücünü katbekat yükseltmiştir. Sadece asgari ücret bile iktidarın memura, işçisine verdiğinin göstergesidir.”
Devletin tepesinde oturan kişinin bu lafları etmesi için ya sefalete sürüklediği işçi ve emekçilerin yaşadıklarından bihaber olması ya da milyonlarca işçiyle pervasızca alay edebilecek kadar pişkin olması gerekiyor. Zira yılın dördüncü ayında açlık sınırının 2 bin lira altına düşen asgari ücretle övünmek akla ziyandır. İşçiler açlık sınırının altında bir ücrete talim ederken “Değer olarak da alım gücünü katbekat yükseltmiştir” diyebilmek için kişinin "aklından zoru" olması gerekiyor. Devletin tepesinde oturan kişi, size açlık sınırının 2 bin lira altında asgari ücret veriyoruz ama “alım gücünüz katbekat arttı” diyor.
Tayyip Erdoğan’ın bir sendikanın kürsüsünden bu lafları etmesi, Hak-İş üyeleri başta olmak üzere Türkiye işçi sınıfıyla küstahça/pişkince alay etmek anlamına geliyor. İşçi sınıfı bu küstahlığın hesabını sormak için mücadeleyi büyüttüğü zaman ise içine itildiği sefalet zincirlerini kırmanın koşullarını da yarabilecektir.