ABD’de gerçekleşen seçimlerin ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin ABD ile olan ilişkileri yine tartışma konusu haline geldi. Erdoğan ile Biden arasında veya bakanlık düzeyinde telefonla bile olsa henüz bir görüşme yapılmamış olması tartışmaların süreceğini gösteriyor.
Erdoğan, “Türkiye olarak, Amerika ile ortak menfaatlerimizin görüş ayrılıklarımızdan çok daha fazla olduğu inancındayız. Uzun vadeli bir perspektifle, kazan-kazan temelinde yeni Amerikan yönetimiyle iş birliğimizi daha da güçlendirmek istiyoruz” sözleriyle ABD ile ilişki kurmak için her şeyi yapmaya hazır olduklarını ifade etti. Kısacası, bizden iyisini bulamazsınız demek istedi.
Esas sorun gecikme değil!
Daha önceki ABD başkanlarının Türkiye ile ilk temaslara bakıldığında; 2009’da Obama seçildiğinde 16 Şubat’ta, Trump ile 8 Şubat’ta görüşmüştür. Biden’ın seçimi kazanması ile ABD’de yaşanan olaylar göz önüne alındığında, bu gecikme birçok uzman tarafından normal karşılanmaktadır.
Öyleyse saray rejiminin bu telaşı neden? Elbette Biden’ın geçmiş açıklamaları, arka planda atılan adımlar ve bunların yansımaları Erdoğan ve ekibini kaygılandırmaktadır.
Biden ne demişti?
Biden seçilmeden bir yıl kadar önce yaptığı bir açıklamada, “Erdoğan'ı değiştireceğiz, bunu darbeyle değil, seçimle yapacağız” demiş, açıktan Türkiye’deki muhalefeti destekleyeceklerini vurgulamıştı. Cumhurbaşkanı Sözcüsü Kalın bu sözleri, “Biden'ın Türkiye analizi katıksız cehalet, kibir ve iki yüzlülüğe dayanıyor. Türkiye'ye emir verme günleri geride kaldı. Bunu hâlâ deneyebileceğinizi düşünüyorsanız, buyurun, bedelini ödersiniz” diyerek yanıtlamıştı. Gelinen yerde, o gün yüksek perdeden sarf edilen bu sözlerin arkasında durulmadığı gibi, büyük bir telaş dışa vuruyor.
Kalın’dan “U” dönüşü!
Joe Biden seçimi kazandı. Yaşanmakta olan telaş ve yaranma çabası artık gizlenemiyor. Cumhurbaşkanı Sözcüsü Kalın, Biden’ın geçen yıl söylediklerine dair şunları söylüyor: “Biden'ın Türkiye ile ilgili kamuoyuna yansıyan bazı olumsuz açıklamaları kampanya dönemine aitti. O açıklamalar uygunsuzdu, reddettik. Şimdi Türkiye ile ilgili söylemi değişecektir.” Burada, bir umudun dile gelmesi kadar, o gün söylediklerimizin arkasında değiliz tutumu da var. Şu sözler bunu çok iyi ifade ediyor:
“Biden, Obama döneminde Türkiye'ye dört kez geldi. Türkiye'yi iyi tanıyor. Onun ve ekibinin Türkiye'nin jeopolitik ve stratejik değerini takdir edeceğine, farklılıklara rağmen, iyi ilişkiler kurulabileceğine inanıyorum.” “Sayın Cumhurbaşkanımız, Patriot ya da bir başka NATO müttefikinden bir başka savunma sisteminin satın alınması konusunda Türkiye'nin görüşmelere hazır olduğunu belirtti. (…) Tam bir iş birliğine hazırız. (…) Biden yönetimi ile yeni bir sayfa açacağımıza inanıyoruz. Kendisi Türkiye'yi ve Sayın Cumhurbaşkanımızı iyi tanıyor”...
Telaş yersiz değil!
Saray rejiminin Kalın’ın ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile Şubat başında yaptığı telefon görüşmesinden çıkarttığı sonuçlar, Pentagon Basın Sözcüsü John Kirby'nin, “Türkiye S-400'lere sahip olduğu sürece mevcut yaptırımlar kalkmayacak” sözleri, yeni Dışişleri Bakanı olacak olan Antony Blinken’in Türkiye için “Sözde stratejik partnerimizin bizim en büyük stratejik rakibimiz Rusya ile aynı çizgide olması fikri kabul edilemez” açıklaması, yaşadıkları telaşın nedenini ortaya koyuyor.
Görünen o ki, Kalın üzerinden saray rejimi efendi-uşak ilişkilerinin devam ettirilmesi için elinden geleni yapıyor. İç kamuoyuna başı dik pozları vermelerinin aldatıcı olduğunu ortaya seren bu yaklaşımlar süreç uzadıkça aratarak devam edecektir.
Saray rejiminin sürekli ikili oynaması, ABD ile ilişkileri iyi tutmaya çalışırken Rusya ile S-400 anlaşması yapması, iç politikaya yönelik bir dizi söylemle ABD’ye kafa tutuyor görüntüsü yaratması, ABD’nin Ortadoğu planlarına sadık kalsalar da zaman zaman yapılan çıkışlar, ABD yönetiminin hoşuna gitmeyen davranışlardır. Obama da olsa, Trump da olsa, Biden da olsa, saray rejimine haddini bildirmek ve hizaya getirmek için adımlar attıkları ve atacakları ortadadır.
Bugün gergin olan ilişkileri tekrar eski düzeyine getirmek için kırk takla atmaları, kurulacak ilişkilerin efendi-uşak ilişkisinden öteye gitme şansının olmadığını anlatıyor.
Uşaklık ilişkisi yeni değil!
Tüm gelişmeler, ABD’nin ortaya koyduğu çizgiye gelindiği gösteriyor. ABD’nin Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren Büyük Ortadoğu Projesi’nin yürütücüsü olmakla övünen Erdoğan’ın ayakta kalabilmek için başka bir yolu da yoktur.
AKP’nin kuruluşunda ve ilk seçimi kazanmasından önce ABD’ye gerçekleştirilen ziyaret, alınan icazet, Erdoğan daha İBB Başkanı’yken ABD’li yetkililerin kendisin ziyaret etmesi vb. çok iyi bilinen olgulardır. AKP’nin kuruluşundan itibaren ABD’nin Ortadoğu Projesi’nin bir parçasıdır ve ABD’nin Türkiye’yi yeniden şekillendirirken kullanmak istediği açıktır.
Zaman içinde sahip oldukları güce yaslanarak pastadan daha çok pay kapmak hevesiyle atılan adımlar ve söylenen sözler bugün saray rejimi tarafından yutulmuştur. Çünkü Erdoğan, ABD ile ilişkileri düzeltemezse, efendi-uşaklık ilişkisinin gereklerini yerine getiremezse, ayakta kalamayacağını çok iyi bilmektedir. Bugüne kadar böyle olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır.
Özetle, saray rejiminin telaşının gerisinde beka sorunu durmaktadır.