ABD emperyalizminin yeni seçilmiş Biden yönetimi, yıllardır insan hakları ihlalleri nedeniyle eleştirilen Guantanamo kampının kapatılacağını duyurdu. Beyaz Saray sözcüsü Jen Psaki, 4 yıllık görev sürelerinin sonuna değin Guantanamo kampını kapatmayı “hedeflediklerini ve amaçladıklarını” ifade etti.
Joe Biden’ın başkan yardımcılığını yaptığı ABD eski başkanı Barack Obama da seçim kampanyasında Guantanamo Kampı’nı 2009 yılının sonu itibariyle kapatacağı vaadinde bulunmuş fakat bunu yerine getirmemişti. ABD emperyalistlerinin azılı haydudu Donald Trump ise imzaladığı bir kararname ile Guantanamo’nun süresiz olarak açık kalmasına karar vermişti.
Uluslararası Af Örgütü gibi kurum ve kuruluşlar, keza ilerici muhalif hareketler yıllardır ABD hükümetine Guantanamo’yu kapatma ve yıllardır süren insan hakları ihlallerine son verme çağrısı yapıyorlar. Bu kesimler, ABD’nin küresel ‘terörle mücadele’ programı çerçevesinde Guantanamo’da tuttuğu insanlara işkence ve insanlık dışı muamele uygulandığını, sorumluluğu bulunan devlet yetkililerinden hesap sorulmasını ve Guantanamo’daki tutukluların serbest bırakılmasını ya da en kısa sürede ABD mahkemelerinde yargılanmasını talep ediyorlar.
Pek çok kişinin bu kamplarda işkenceye, aşağılayıcı ve insanlık dışı muameleye maruz kaldığı, sert sorgu teknikleri nedeniyle, pek çok kişinin suçlu olmadığı halde sırf işkenceden kurtulmak için suçu üstlendiği belirtiliyor.
Uluslararası Af Örgütü ABD Şubesi’nin ifade ettiği gibi; Guantanamo’nun utanç verici varlığını sürdürdüğü 20 yıl boyunca üç ABD Başkanı görev yaptı, ancak Guantanamo halen açık.
21. yüzyılın en büyük insan hakları ihlallerinin yaşandığı cezaevi
1903 yılında ABD’nin yıllık 4 bin dolara kiraladığı Guantanamo ABD emperyalistleri tarafından 20. yüzyılın ikinci yarısında hem Küba’nın gözlenmesinde hem de denizlerde yakalanan Kübalı ve Haitili mültecilerin tutulduğu bir askeri üs olarak kullanılıyordu.
2002 Ocak ayından itibaren, Amerikan emperyalizminin “terörle savaş” adını verdiği süreçte, emperyalist haydutların şefi George W. Bush’un talimatı ile insanların kaçırılıp her türlü yasal kontrolden uzak ve yasadışı tutulduğu bir hücre cezaevi olarak kullanıldı. Daha sonra yüksek güvenlikli bir hapishaneye dönüştürülerek, dünyada hukuksuzluğun, insan hakları ihlallerinin, resmi işkence ve acımasız sorgulama tekniklerinin üssü oldu.
11 Eylül 2001 yılında Amerikan emperyalizminin askeri gücünün sembolü Pentagon ve kapitalizmin kalbi dünya ticaret merkezinin bulunduğu ikiz kulelere bir saldırı gerçekleşti. Sarsıntı o kadar büyüktü ki, o güne değin ülke içinde hiçbir güvenlik sorunu yaşamamış ve dünyanın her tarafında askeri üsleri bulunan ABD emperyalizmi başkanını gizleyecek güvenli bir yer bulmakta zorlandı.
Saldırıyı fırsata dönüştürmek için tüm olanaklarını sergileyen Amerikan emperyalizmi başta olmak üzere emperyalist haydutlar sürüsü, dünyayı yeniden dizayn etmek için ekonomik, politik, askeri tüm güçlerini seferber etti. İlk etapta planlarını uygulamak için 11 Eylül saldırısını binlerce kilometre ötedeki Afganistan’a emperyalist müdahalenin gerekçesi yaptı. Dünya sermayesinin büyük bir kısmını elinde bulunduran yeryüzünün bu en modern ordusu, dünyanın en yoksul halkı üzerine günlerce bomba ve ölüm yağdırdı. Afganistan işgal edildi. İnsan avı başladı.
Gözaltılar en çok da bu dönemde yaşandı. Bazı kişiler sadece taktıkları belirli bir marka saat yüzünden “şüpheli” görülüp gözaltına alındı. Zira El Kaide ve Taliban bu marka saatlerle bombalı saldırılar düzenliyordu.
Kimileri için ise asılsız ihbarlar bir kazanç kapısı oldu. Amerikan emperyalistleri Taliban ve El Kaide’yle mücadele örtüsü altında, Pakistan ve diğer “dost” ülkelerin yakalayıp teslim ettiği ve karşılığında 25 bin dolara kadar para aldıkları yüzlerce “şüpheli” şahıs, önce Afganistan’daki Bagram üssüne götürüldüler. Sonra dünyada CIA’ya ait değişik yerlerdeki gizli hapishanelere, oralardan da evrensel hukukun ve her türden insani kuralın dışında bırakıldıkları Amerikan üssüne, Guantanamo’ya götürüldüler. Burada 7 kat tellerle çevrili bir alanda turuncu tulumlar içinde çanta gibi paket edilmiş bir şekilde, prangalar ve zincirlere bağlanarak, açıktaki kafeslere konuldular.
Bugüne dek El Kaide veya Taliban ile ilişkileri olduğu gerekçesiyle 780 kişinin tutulduğu Guantanamo Kampı’nda, tutuklananların en az 12’si 18 yaşından küçüktü. Obama’nın Başkan olduğu 2008 yılından bu yana yeni tutsaklar getirilmedi ve çok sayıda tutuklu diğer ülkelere gönderildi.
19 Ocak 2017’den bu yana, yaklaşık 20 yıldır, haklarında iddianame hazırlanmayan ya da henüz yargılanmamış olan 41 tutuklu bulunuyor Guantanamo’da. 26 kişi hakkında hiçbir dava açılmadı ama ABD’ye göre bunların serbest kalmaları tehlikeli. 2003 yılından beri iddianame hazırlanmadan tutuklu bulunanlar da var. ABD makamları bunlara karşı dava açmayacaklarını açıkladılar. Ama haklarında hiçbir dava açılmayacak bu kişiler 20 yıla yakın bir süredir her türlü insanlık dışı işkenceye maruz kalarak, kampta tutuldular.
ABD emperyalistleri, ABD’ye getirilerek adalet önüne çıkarılmaları yasak olan ve “düşman savaşçı” olarak tanımladıkları tutukluları Guantanamo’da uluslararası hukuka aykırı olarak mahkeme önüne çıkarmadan tuttu ve tutmaya devam ediyor. Bugüne değin uluslararası hukuk çiğnenerek çok sayıda suç işlendi. Yüzlerce tutukluya her türlü insan hakları ihlalleri, gizli sorgular, yüzleştirmeler, dış dünyadan yalıtılmış sorgular, işkence, kaybedilme, kanun önüne çıkarılmama gibi yöntemler uygulandı. Suçsuz bulunup serbest bırakılacak olanlar keyfi olarak yıllarca burada tutuldu. İşkence görenler hiçbir tıbbi müdahale yapılmadan, hiçbir mahkemeye çıkarılmadan, bilinmeyen bir zaman boyunca orada hapsedildiler.
Sık sık CIA’nin uyguladığı işkenceler ile gündeme gelen Guantanamo Kampı’nda açlık grevlerindeki tutsakların da zorla beslendiğine dair görüntüler ortaya çıktı. Cezaevindeki koşulları ve yargılanmadan alıkonulmayı protesto etmek amacıyla yüzden fazla tutsağın gittiği açlık grevinde 36 tutsağın zorla beslendiği, beşinin ise hastaneye yatırıldığı ortaya çıkmıştı.
Guantanamo’da 2002’den bu yana dokuz tutuklu hayatını kaybetti. Raporlara göre bu kişilerin büyük bir kısmı kendini öldürmüştü. Ancak insan hakları örgütleri bu ölümlere şüpheyle yaklaşıyor.
Guantanamo’da tutulan tutuklular üzerinde Hitler faşizmi döneminde Yahudi tutsaklar üzerinde ölümcül deneyler yapan Nazi doktorlarının deneylerine benzer sosyolojik ve psikolojik deneyler (örneğin, bir insanın suda kaç saniyede boğulabileceği gibi) yapıldığı da bugün artık biliniyor. Guantanamo’da sözleşmeli psikologlar James E. Mitchell ve John ‘Bruce’ Jessen, tutukluları su altında tutarak havasız bırakma, küçük kutulara koyma, fiziksel şiddet ve işkence kapsamına giren uykusuz bırakma gibi çeşitli sorgulama tekniklerinden sorumlular. Ayrıca tutukluların kobay olarak kullanıldığı bu sosyolojik ve psikolojik deneylerde, “Müslümanlar neye sinirlenir”, “Müslümanlar neyi sever”, “Nasıl zorluklara direnir” gibi soruların cevaplarını incelemek için deneyler de yapıldığı belirtilmektedir.
Söz konusu işkenceci psikologlar da dahil olmak üzere, ABD’nin işkence programından sorumlu olan kişiler, adalet önüne çıkarılmak yerine korundu ve bazı durumlarda terfi ettirildi.
İnsan psikolojisi ve fizyolojisine son derece zarar veren bu sosyal ve psikolojik deneylerde kobay olarak kullanılan tutuklulardan bazılarının bugün ruh ve akıl sağlıklarının ne durumda olduğu bilinmiyor. Basında yer alan haberlerde, 2010 yılında ABD yönetimine ait gizli belge ve yazışmaları yayımlayan Wikileaks internet sitesi de Guantanamo’yla ilgili çarpıcı bilgiler ortaya koydu. Buna göre çok sayıda masum kişi yıllarca Guantanamo’da boş yere tutuklu kalmış, serbest bırakılan bazı kişiler ise daha sonra Afganistan ve Pakistan’da onlarca kişinin ölümüne yol açmıştı.
Amerikan emperyalizmi Guantanamo’yu kapatarak Guantanamo’nun varlığını 20 yıl sonra sonlandırabilir. Ama onun utanç verici varlığını unutturmaz. Dünyanın işçi ve emekçileri, yoksul mazlum halkları, ne ABD emperyalizminin “teröre karşı savaş” adı altında Afganistan yoksul halkının üzerine yağdırdığı bombaların yol açtığı ölümleri ve yıkımları ne de kaçırılıp her türlü insanlık dışı işkencelerden geçirilen insanları tuttuğu Guantanamo cehennemini unutacaktır. Amerikan emperyalizminin tarihine kara bir leke olarak kazınan bu suçların hesabını ise muhakkak bir gün dünyanın işçi ve emekçi yoksul halkları soracaktır.