Ukrayna üzerinden yaşanan uluslararası kriz yeni boyutlar kazanarak tırmanıyor. Rusya’nın NATO’dan “güvenlik garantisi” talebine aldığı olumsuz yanıt, soruna yeni bir boyut kazandırdı. ABD ve NATO savaş kışkırtıcılığı yapmaya devam ediyorlar. Ukrayna’nın şubat ayında Rusya tarafından işgal edilebileceği iddia ediliyor. Aynı iddia ocak ayı için de ileri sürülmüştü.
Ukrayna’nın Rusya ile yaşadığı krizde, ABD ve İngiltere’nin Rusların her an Ukrayna’ya bir işgal harekâtı başlatabileceğine dair açıklamalar yapması, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin tepkisiyle karşılaştı. Zelenski bile, ABD ve Avrupa’yı “savaş çığırtkanlığı” yapmakla itham etti. 31 Ocak’ta toplanan BM Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin isteği ve zorlaması ile Ukrayna için olağanüstü bir oturum yapıldı. Buradan da karşılıklı suçlamalar dışında bir şey çıkmadı.
Tırmandırılan Ukrayna krizi göz önüne alındığında, gerek Ukrayna yönetiminin gerek NATO, ABD ve AB’nin gerekse de Rusya’nın çözüm odaklı bir yaklaşımdan yoksun oldukları görülüyor.
1989 çöküşünden bu yana, NATO ile Rusya arasında Ukrayna krizinde olduğu kadar büyük bir askeri karşı karşıya geliş yaşanmadı. NATO, AB’nin doğu sınırı boyunca ve Akdeniz’de askeri varlığını savaş gemileri ve uçaklarının yanı sıra asker sayısı ve bir dizi silah sistemleriyle arttırıyor. ABD’nin sadece Almanya’da 35 bin askeri olmasına rağmen, ek olarak ABD’de 8 bin 500 askerine “yüksek alarm” emri verdi. Bu emre, Joe Biden’ın, “Baltık Devletleri ve Doğu Avrupa’ya daha fazla savaş gemisi ve uçak göndermeyi düşünüyoruz” açıklaması eklendi. Danimarka, Baltık Denizi’ne bir savaş gemisi gönderdi ve F-16 savaş uçaklarını Litvanya’da konuşlandırdı. İspanya’dan “NATO’nun daimi deniz kuvvetlerine savaş gemileri ile destek verme” açıklamasının yanı sıra, “Bulgaristan’a savaş uçaklarının gönderilmesi düşünülüyor” açıklaması geldi.
NATO, Fransa’nın da Bulgaristan’a asker göndermeye “gönüllü” olduğunu duyurdu. Bir dizi NATO ülkesi de Ukrayna’ya silah ve askeri teçhizat yığınağını sürdürüyor. ABD ve AB yanlısı Ukrayna son iki yılda AB’den ve ABD’den hatırı sayılır miktarda mali ve askeri yardım aldı.
Ukrayna’yı işgal etmeye hazırlanmakla suçlanan Rusya’nın, Ukrayna sınırına yüz bin civarında asker yığdığı ve askeri hareketliliğini artırdığı iddia ediliyor. Moskova bunu yalanlıyor, NATO ve ABD’ye “Kanıtın var mı” diye soruyor. 2014 yılında Rusya, Karadeniz’e bir kapı açtı ve Kırım yarımadasını yeniden kendi topraklarına kattı. Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk’ı çevreleyen maden bölgelerinde Rus yanlısı “ayrılıkçılara” istihbarat ve askeri destek sağlamaya devam ediyor.
Rusya; Belarus ve Kazakistan’daki gibi emek düşmanı diktatör rejimlere destek vererek, bölgedeki nüfuzunu güvenceye alıyor. Bu Rusya’nın ABD, AB ve NATO’nun eski Sovyetler Birliği topraklarında etkilerini artırma ve Rusya’yı kuşatma politikasına bir yanıtı olarak ortaya çıkıyor.
NATO’nun, Baltık ülkeleri gibi Rusya ile sınır ülkeleri de dahil olmak üzere üye ülkeler sayısını 16’dan 30’a çıkararak Orta ve Doğu Avrupa’ya doğru genişlemesi, bugüne kadar var olagelen “jeopolitik uyumun” bozulmasının en önemli sebeplerini oluşturmaktadır. ABD, AB ve NATO hamleleriyle bir nevi Rusya’yı Ukrayna’ya müdahale etmek zorunda bırakmanın yolunu döşüyorlar. Rusya’yı Ukrayna’da oyalayarak esas “tehlikeli düşman” Çin’i kıskaca almanın hesabındalar.
Rusya’nın Ukrayna’yı olası işgalini “saçmalık” olarak niteleyen ve “Çin Rusya’dan daha büyük bir tehdittir. NATO Çin’e karşı mücadelede Rusya’yı kazanmalıdır” diyen Alman donanma komutanı Koramiral Schönbach’ı istifaya götüren o “kabul edilemez” açıklaması, bu “gizli planın” beyanı olmuştu. ABD’nin Alman asker Schönbach’ın ‘ifşa’ ettiği plan çerçevesinde hareket ettiğini bütün taraflar biliyor. ABD Ukrayna’da “barışçıl” bir çözümden yana değil. Tam teresine Afganistan hezimetiyle iyice sarsılan hegemonyasını yeniden tesis etmek için Ukrayna krizini iyi bir fırsat olarak görüyor. Ve uzun süredir “bu plan” odaklı hareket ediyor.
ABD dış istihbarat örgütü CIA’nin ABD’de 2015’ten bu yana “seçkin Ukrayna özel harekât kuvvetleri ve istihbarat personeline eğitim verdiğinin” ABD basınına yansıması/yansıtılması, Washington’un “bu plan” odaklı hareket ettiğini doğruluyor ve “on yıllarca sürecek bir çatışmalı ortamdan” bahsediliyor.
ABD, Ukrayna krizini fırsata çevirerek ve AB’yi de arkasına alarak, sarsılan imajını yeniden tesis etmek istiyor. Ancak AB ülkelerinin önemli bir bölümü buna çok istekli görünmüyor. ABD ve İngiltere’nin yanı sıra, bazı AB ülkeleri Ukrayna’ya silah ve mühimmat göndermede cömert davranırken, AB’nin omurgasını oluşturan Almanya, ordusunun eski miğferlerini göndermekle, Fransa ise “askeri yardım yapmaya gönüllü” olduğunu açıklamakla yetindi. Almanya ve diğer bazı Avrupa ülkelerinin “gönülsüzlüğü” ABD’nin “bu planında” AB’yi firesiz arkasına almakta başarısız olduğunu gösteriyor.
Dünyanın en büyük yüzölçümüne sahip olan Rusya; Ukrayna ve Baltık ülkelerine olduğu gibi Japonya ve Çin’e de komşudur. ABD Ukrayna krizini tırmandırarak, Rusya’yı Ukrayna’ya girmeye mecbur bırakıp, “on yıllarca sürecek bir çatışmalı ortamda” tutmanın ve yıpratmanın hesabını yapmaktadır. Ukrayna’da “Rusya için” bir “bataklık”, bir “Vietnam” yaratılarak, Rusya’yı Pasifik cephesinden uzak tutmanın hesabı yapılıyor. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin ABD ve Batıyı “savaş çığırtkanlığı” yapmakla itham eden tepkisi bu hesaplar ışığında değerlendirdiğinde, tepkinin itham etmekten öte olduğu anlaşılıyor.
ABD ve İngiltere ile AB’nin “gönüllü” ülkeleri tarafından, Ukrayna’nın doğusunda, Donbass bölgesi ve civarında Ukrayna ordusunun yanı sıra, Pentagon tarafından özel eğitilmiş faşist çetelere silah ve mühimmat sevkiyatı yapılıyor. Bu bölgede Rusya’nın dahil olmak “zorunda kalacağı” bir savaşın alt yapısı özenle oluşturuluyor. “Ukrayna bataklığına” çekilen Rusya, askeri ve ekonomik olarak yıpranacak ve Çin’e yardıma gidecek gücü kalmayacak. ABD ve NATO’nun hesabı bu yönde. Rusya ve Çin, ABD ve NATO’nun bu hesabını elbette biliyorlar. ABD ve NATO’nun “evdeki hesabı” yaratılmak istenen “Ukrayna bataklığına” uyar mı sorusunun cevabı, Rusya ve Çin’in yapacağı hamlelere bağlı.
Ukrayna krizinin ekonomik boyutu
Ukrayna krizinde, dünyanın en büyük petrol üreticisi ABD ile dünyanın ikinci büyük petrol üreticisi Rusya, jeostratejik üstünlük ve pazar alanlarını genişletme kavgasında karşı karşıya gelmiş bulunuyorlar.
ABD’nin Avrupa Birliği’nin en büyük ekonomisi olan Almanya’ya neredeyse hiç petrol ve gaz ihracatı yok. Almanya’nın ABD’den ham petrol ithalatı 2017 ile 2020 arasında beş kat artmasına rağmen, bu ithal edilen tüm ham petrolün sadece yüzde 4,3’üne denk geliyor. Rusya’nın bu pazardaki payı yüzde 29. Doğalgaz söz konusu olduğunda, Rusya’dan yapılan ithalatın payı yarıdan bile fazladır.
ABD, bir yandan Almanya’daki pazarını genişletmek, diğer yandan büyük ölçüde hammadde ihracatı ile finanse edilen Rusya’yı zayıflatmak istiyor. Bu nedenle yıllardır Kuzey Akım 2 boru hattı projesini engellemek için elinden geleni yapıyor. ABD’nin tüm yaptırımlarına rağmen, Kuzey Akım 2 boru hattı projesi yılbaşından kısa bir süre önce tamamlandı. Yeni Alman hükümetinin Ukrayna krizindeki gelgitleri nedeniyle Kuzey Akım 2 boru hattı hala faaliyete geçmiş değil.
Ancak Ukrayna krizi fiili bir çatışmaya dönüşür ve Almanya da aktif taraf olursa, Rusya Avrupa’ya akan gazı kesebilir. Bu Almanya’da, dolayısı ile Avrupa’da enerji fiyatlarında aşırı bir tırmanışa yol açar. Fiili bir askeri karşı karşıya geliş, sadece Ukrayna ve Doğu Avrupa’yı değil, Almanya ve Batı Avrupa’daki nüfusun büyük çoğunluğunu da etkileyebileceği belirtiliyor.
BM Güvenlik Konseyi toplantısı
ABD, Ukrayna krizini görüşmek için talep ettiği olağanüstü oturum öncesi, “Burada Rusya’nın diplomatik çözüm için hala bir şansı var” dese de çıkan sonuç çözümsüzlüğün çözümü oldu. Rusya, NATO’dan “güvenlik garantisi” talebine olumsuz yanıt almış olmasına rağmen, BM Güvenlik Konseyi toplantısı öncesi “güvenlik garantileri” taleplerine yenisini ekledi. Şimdi sadece NATO’dan değil, AGİT’ten de “güvenlik garantisi” talep ediyor Rusya. ABD, Rusya’nın “Avrupa’nın güvenliğini gözeten” yazılı bir belgeyi Washington’a sunduğunu duyurdu. Ancak belgenin içeriği hakkında bilgi verilmedi. Rusya ise böyle bir belge yok diyor.
BM Güvenlik Konseyi toplantısı sonrası öncesini işaret ediyordu, öyle de oldu. Taraflar kaldıkları yerden birbirlerini suçlamaya devam ettiler. ABD, Rusya’nın kara kuvvetlerine ek olarak deniz kuvvetlerinde de büyük bir hareketlilik yaşandığını açıkladı. Rusya, ABD’yi savaş histerisi yapmakla suçladı. ABD İngiltere ile birlikte savaş çığırtkanlığını azami ölçüde tırmandırıyor. İngiltere, Doğu Avrupa’daki askeri varlığını daha da artıracağını açıkladı.
Bu krizde olası askeri bir karşı karşıya geliş ne AB’nin ne Rusya’nın ne de Ukrayna’nın yararına. Kazananı olmayacak bir savaş için taraflar mermiyi namluya sürmüş, birilerinin ateş emrini bekliyorlar.