NATO, Rusya’ya yönelik tehditlerini tehlikeli bir şekilde yoğunlaştırıyor. İki güç arasındaki ilişki, “Soğuk Savaş”ın sona ermesinden bu yana en sert krizini yaşıyor. Özellikle Gürcistan (2008) ve Ukrayna’daki (2014’ten itibaren) savaşlar ile Rusya’nın Suriye’ye (2015’ten itibaren) askeri desteği ve Rusya’nın ABD başkanlık seçimlerine (2016) müdahale ettiği iddiası krizi derinleştiren dönemeçler oldular. İlişkiler kimi gözlemcilere göre “savaş tehlikesi” yönünde ilerliyor. Büyük emperyalist güçler arasındaki rekabetin sonucu olarak NATO ve Rusya arasındaki çatışma şiddetleniyor. Bunun askeri alandaki yansıması, daha büyük ölçekte ve daha sık askeri tatbikatların yürütülüyor olması ve silahlanma yarışının tırmandırılmasıdır.
2017 ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde Rusya’nın (Çin ile birlikte) stratejik bir rakip olarak tanımlanması, 2015 Rus Güvenlik Stratejisinin ise ABD ve müttefiklerini (NATO ve AB’yi) ilk kez Rusya’ya yönelik bir tehdit olarak nitelendirmesi, gerilimin nedenleri arasındadır. 2030 perspektifi ışığında NATO, sadece bir değil iki aktörle uğraşmak zorunda kalacağını ilan etmiş durumda. Bunlardan biri Çin, öteki de Rusya’dır. Rusya, NATO tarafından NATO’nun güvenliğine yönelik ana tehditlerden biri olarak kabul ediliyorken, Rusya da NATO’yu saldırgan ve yayılmacı olarak görüyor. Rusya’dan gelen meydan okumayı yalnızca askeri değil, aynı zamanda siyasi nitelikte de değerlendiren NATO, bunu önlemeyi gerektiren adımlar atıyor.
NATO’ya göre, “Rusya, Ukrayna, Suriye ve Libya’daki etkileyici çıkışıyla ... Batı çıkarlarını tehdit edecek şekilde şiddet kullanmaya istekli ve muktedirdir.” Yanı sıra “savaş tekniklerini kullanma konusunda oldukça yenilikçidir.” “Bunu yaparken, modernize edilmiş bir konvansiyonel ve nükleer cephaneliğe güvenmektedir.” Bu ve benzeri olgulardan hareketle Rusya yakın gelecekte NATO’nun güvenliğine yönelik ana tehditlerden biri olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla NATO, Rusya’nın “kurallara dayalı uluslararası düzene meydan okuduğu” bir zamanda Rusya’dan gelen “tehditlere” karşı birlik içinde olmanın özel önemine dikkat çekiyor. Rusya’ya karşı savaş hazırlığı yoğunlaştırılıyor.
NATO savunma bakanlarının geçen hafta Brüksel’de yapılan son toplantısı çatışmaların daha da derinleşeceğini ortaya koydu.
NATO Rusya ile “savaşa” hazırlanıyor
NATO savunma bakanları, 21-22 Ekim’de Brüksel’de yaptıkları toplantıda, Rusya’yı caydırmak için Avrupa ve Kuzey Atlantik bölgesini savunmak amacıyla yeni bir ana plan üzerinde anlaştıklarını duyurdular. Rusya’nın olası saldırılarına hazırlık içeren plan, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana türünün ilk kapsamlı planı olarak övgüye konu ediliyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Brüksel’deki bakanlar toplantısından sonra yaptığı açıklamada, “Daha iyi ve modernize edilmiş planlarla ittifakımızı daha da güçlendiriyoruz” dedi. Stratejik plan, Rusya’nın Baltık Devletleri ve Karadeniz bölgesinde eş zamanlı saldırılarına hazırlıklı olmayı hedefliyor.
Baltık Devletleri ve Karadeniz bölgesi gibi konvansiyonel askeri saldırılardan hibrit savaşlara, siber saldırılardan dezenformasyon saldırıları ile bunların kombinasyonlarına ve eş zamanlı saldırılara kadar uzanan senaryoları kapsadığı belirtilen plan, emperyalist ittifak için “2014’ten bu yana değişen güvenlik durumundan” sonuçlar çıkarıyor. Savunma planlaması aynı zamanda Moskova’nın yeni silah sistemleri geliştirmesine bir yanıt oluşturuyor. Rus silahlı kuvvetleri son zamanlarda savaş robotlarını tatbikatlarda denediği, yapay zeka kullanımı ve uzay tabanlı sistemlerin modernizasyonu üzerinde çalışmalar yürüttüğü için, NATO da modernizasyonunu güçlendirmeye hazırlanıyor. Nitekim bakanlar toplantısından sonra, NATO üyelerinin gelecek yılın ortasına kadar savunma teknolojilerine bir milyar euroya kadar yatırım yapmak istedikleri duyuruldu. Stoltenberg, müttefiklerin daha ağır silahlarla ve en son teknolojiyle donatılmış, yüksek operasyonel hazırlığa sahip olunması gerektiğini kabul ettiklerini söyledi.
Artan nükleer tehdit ve tehlike
NATO güçleri, nükleer silahların kullanılmasını caydırıcı senaryolardan biri olarak görüyorlar. Ciddi ciddi nükleer silahların kullanılmasını tartışıyorlar. Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer Deutschlandfunk’ta, nükleer silahları kastederek “Caydırıcılığın yolu budur” dedi ve “Önceden caydırıcı bir etkisi olması için bu tür araçları kullanmaya hazır olduğumuzu Rusya’ya açıkça belirtmeliyiz.” açıklamasında bulundu.
ABD, konvansiyonel saldırganlık durumunda bölgesel olarak sınırlı bir nükleer savaş seçeneğini açık tuttuğunu çoktan ilan etmişti. Rusya ise haziran ayında yeni nükleer doktrinini kamuoyuna duyurmuş ve kritik siyasi veya askeri altyapıya yönelik geleneksel bir saldırıya nükleer bir ilk saldırıyla yanıt verme hakkını saklı tuttuğunu açıklamıştı. NATO’nun savunma planlaması aynı zamanda Moskova’nın yeni silah sistemleri geliştirmesine bir yanıttır. 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhakından sonra NATO, Avrupa’daki savunma kapasitesini hızla arttırmaya başladı. Gelinen yerde nükleer silahları Rusya’yı caydırmak için kullanabileceğini, NATO’nun son toplantıda bu konuda anlaşmaya vardığını duyurdu.
ABD-NATO ve Rusya’nın nükleer silahlar geliştirme ve bunları kullanabileceklerine ilişkin politikası, büyüyen emperyalist rekabetin sonucudur. Son yıllarda, her iki emperyalist güç de böyle bir senaryo için askeri yeteneklerini geliştirdi ve bunları test etti. En büyük iki nükleer güç arasında olası bir nükleer saldırganlık daha çok dillendirilmeye başlandı ve bu giderek büyüyen bir tehlikeye dönüştü. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) de devam eden bir nükleer silahlanma ve nükleer silahların kullanımı konusunda uyarılarda bulundu.
Rusya, NATO’nun doğuya genişlemesini tehdit kabul ediyor
Rusya’nın NATO’nun doğuya doğru genişlemesini kendi nüfuz alanına kabul edilemez bir müdahale olarak gördüğü biliniyor. Son zamanlarda Rusya, Batı askeri ittifakının Ukrayna’yı kabul etmek için daha fazla adım atması durumunda NATO’yu tehdit ederken, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de yaptığı açıklamada, Rusya’nın Ukrayna’nın NATO’ya katılma çabalarını engellemeye hakkı olmadığını söyledi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise yaptığı açıklamada, Austin’in Ukrayna’nın NATO’ya katılmasının önünü fiilen döşediğini söyledi. Resmi bir kabul olmasa bile NATO’nun Ukrayna’nın askeri gelişimini zaten desteklediğini belirtti. Bu, Rusya için bir tehdit oluşturuyor ve Rusya, NATO’yu stratejik hazırlıklarıyla Avrupa’yı istikrarsızlaştırmakla suçluyor.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Andrei Rudenko, Ukrayna’nın üyeliğine yönelik her adımın sonuçlarının olacağı konusunda NATO’yu uyardı. Zira Kremlin’in hedefi, Ukrayna’nın NATO’ya katılmasını ve AB ile daha yakın işbirliği yapmasını engellemektir. ABD Savunma Bakanı ise Kiev’e yaptığı ziyarette, Moskova’nın bu konuda veto yetkisi olmadığını belirtti. Aynı zamanda, ülkenin henüz kabul koşullarını karşılamadığını da söyledi. Mayıs ayında Rusya’nın komşu ülke sınırına 100 binden fazla asker bulundurmasını da bir işgal konusunda endişeleri artırdığına dikkat çekti. NATO, Ukrayna ihtilafında Rusya’ya yönelik tehditlerini tehlikeli bir şekilde yoğunlaştırıyor.
Dünyanın en önemli üç jeopolitik aktörü ve önde gelen askeri gücü, ABD, Çin ve Rusya arasındaki emperyalist rekabetin giderek daha fazla karakterize ettiği bir dünyada, politik ve askeri gerilimler giderek sertleşmektedir. Silahlanma yarışı, saldırganlık, bölgesel müdahaleler ve savaşlar, bunun yıllardır süregelen göstergeleridir. Dünya olayları aynı zamanda, emperyalist bir savaş tehlikesini de içerecek şekilde seyrediyor.