“Küresel Eğitim Zirvesi” ve kapitalist riyakarlık

Yalnız “gelişmekte olan” ya da “az gelişmiş” diye tanımlanan ülkelerde değil, en gelişmiş ülkelerde de çocukların yoksulluk karşısındaki durumları, kapitalizmin alnındaki kara bir leke olarak duruyor. Çocukları okula gitmekten alıkoyan, onları hayvanca koşullarda çalışmaya zorlayan, açlıktan, toplumsal cinsiyetçilikten, savaş ve çatışmalardan kaynaklı ölümlerine neden olan etmenler ortadan kaldırılmadıkça “Evrensel Çocuk Hakları” üzerine söylenen her söz sadece riyakarlıktan ibaret kalacaktır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 08 Ağustos 2021
  • 21:49

UNESCO’ya göre, dünya çapında 250 milyondan fazla çocuk eğitim imkanından yoksun bulunuyor. Bunun temel nedenleri, başta yoksulluk olmak üzere, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, silahlı çatışmalar ve savaşlardır. Sahra altı Afrika, herhangi bir dünya bölgesi içinde en yüksek dışlanma oranlarına sahiptir. 6 ila 11 yaş arasındaki çocukların beşte birinden fazlasının ve 12 ila 14 yaş arasındaki gençlerin üçte birinin okula erişim imkanı yok. 15-17 yaş arasındaki gençlerin yaklaşık yüzde 60’ı da okula gitmiyor. Kapitalist şefler, kapitalizmin en iğrenç yüzlerinden birini oluşturan bu soruna sözüm ona çözümler arıyor, bunun için zirveler düzenliyorlar. 

Küresel Eğitim Ortaklığı (GPE) tarafından düzenlenen Küresel Eğitim Zirvesi, 28-29 Temmuz tarihleri arasında Büyük Britanya ve Kenya’nın ortak ev sahipliğiyle Londra’da gerçekleşti. Zirveye Almanya, Büyük Britanya ve AB’nin yanı sıra bir dizi başka uluslararası ortak katıldı. İki günlük bir zirvenin ardından emperyalist-kapitalist güçler, Londra’da küresel eğitim için toplam dört milyar ABD Doları tutarında bir finansman konusunda anlaştıklarını duyurdular. AB ülkeleri “Avrupa Takımı” olarak 1,7 milyar avro taahhüt ederken, Büyük Britanya 430 milyon sterlin taahhüt etti. Son GPE finansman zirvesi, üç yıl önce Senegal ve Fransa tarafından ortaklaşa düzenlenmişti. Fakat bugüne kadar alınan mesafe belirsizliğini koruyor. 

Küresel Eğitim Zirvesi, GPE için fon toplama amaçlı bir konferanstır. GPE, ortak ülkeler, bağışçılar, uluslararası kuruluşlar, “sivil toplum” grupları, vakıflar ve özel sektör dahil olmak üzere tüm eğitim paydaşlarının temsilcilerini bir araya getiren tek küresel eğitim ortaklığıdır. Yoksul ülkelerin, uluslararası kuruluşlarla, vakıflarla, özel ve kamu bağışçılarıyla ve “sivil toplum kuruluşları”yla ilişki içinde olmasını sağlayan Küresel Eğitim Ortaklığı, önümüzdeki beş yıl içinde en az beş milyar ABD doları toplamayı ve en az 88 milyon kız ve erkek çocuğunu okullara göndermeyi hedefliyor. 2025 yılına kadar beş milyar dolara ihtiyacı olan GPE’nin düzenlediği zirvenin amacı, bunun en az beşte dördünü toplamak ve böylece bu yıl, önceki yıllardan (neler yapılmışsa!) çok daha fazlasını yapabilmektir. 

Yoksulluk ve cinsiyetçiliğin yanı sıra çatışmalı ortam ve savaşlardan kaynaklı okula gidememe durumuna bir de korona felaketi eklendi. Korona nedeniyle birçok ülkede okullar geçici olarak kapatılmak zorunda kalındı. Dünyanın bazı yerlerinde çocuklar hala okula gidemiyor. Zirvenin bazı konuşmacıları, pandeminin zirveye çıktığı dönemde, dünya çapında 1,6 milyar çocuğun okuldan dışlandığını vurguladı. DSÖ Genel Direktörü Tedros Ghebreyesus ise, dünyadaki çocukların yarısından fazlasının uzun okul kapanışlarından etkilendiğini belirterek, “Okullar, zor durumdaki çocuklar için sadece öğrenim yerleri değil, aynı zamanda güvenlik ve beslenme yerleridir.” belirlemesini yaptı.

AB şeflerinden “Herkes için ücretsiz, eşit ve kaliteli eğitim” vaazları 

AB, zirvede Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Uluslararası Ortaklıklardan Sorumlu Komisyon Üyesi Jutta Urpilainen tarafından temsil edildi. AB şefleri, konuşmalarında, Covid-19 krizinin dünyadaki çocukların eğitimi üzerindeki etkisini vurguladılar ve AB ve üye devletlerinin uygun önlemlerle yanıt vermeye kararlı olduklarını belirttiler. Eğitimin, insani gelişme için temel bir altyapı olduğunu belirten Ursula von der Leyen, “Hangi kıtada yaşıyor olursanız olun, eğitim her yerde gerçekten evrensel bir hak olmalıdır. Bu nedenle Avrupa Birliği, eğitimde uluslararası işbirliğine dünyanın geri kalanından daha fazla bağlıdır. … Çabalarımızı yoğunlaştırmaya devam edeceğiz.” dedi. Jutta Urpilainen ise taahhüt edilen 1,7 milyar avro taahhüt eden Avrupa Takımı’nı (Team Europe) Küresel Eğitim Ortaklığı’nın en büyük bağışçısı olarak tanımlayarak, “Herkes için ücretsiz, kapsayıcı, eşit ve yüksek kaliteli eğitimi desteklemektedir… Ortaklarımızla birlikte her çocuğun öğrenme ve başarılı olma şansına sahip olmasını sağlayabiliriz.” açıklamasında bulundu. 

AB şefleri tarafından, “AB’nin eğitime desteği, kaliteli eğitim, eşitlik ve adalet sağlamaya ve becerileri iş fırsatlarıyla eşleştirmeye odaklanmaktadır” güzellemeleri bolca yapıldı. Çocuklara 21. yüzyıl için gerekli olan becerilerin doğru karışımını sağlayabilen, iyi eğitimli ve motive olmuş öğretmenlere yatırım yapmak vaatlerinde bulunuldu. 2030 yılına kadar 17 milyonu Afrika’da olmak üzere en az 69 milyon yeni ilkokul ve ortaokul öğretmeninin işe alınacağı belirtildi. Özellikle kız çocuklarının eğitimini teşvik ederek ve dijital yeniliklerin potansiyelinden yararlanarak “eşitliğe yatırım” yapılacağı iddia edildi. Kız çocuklarının eğitimi ve güçlendirilmesi, AB Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı (CAP) III’ün merkezinde yer alacak denildi. Amaç, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi konularında ilerlemeyi hızlandırmakmış. 

Fakat tüm bu ulvi amaçlar için çırpındıkları yalanlarını söyleyen emperyalist şefler, banka ve dev şirketleri kurtarmak için trilyonlarca dolarlık paketler hazırlarken, zirvede hedefledikleri amaçları gerçekleştirmek için ne hikmetse beş milyar dolarcık para bulamamaktadırlar. Her bir emperyalist ülke tek başına yüzbinlerce, bazı ülkeler ise trilyonlarca kurtarma paketi açarken para sorunundan söz etmeyenler, sıra kendi icraatlarının bir sonucu olarak eğitim olanaklarından yoksun kalan çocuklara gelince, onlarca ülke beş milyar bulamıyor. Dahası var, “Herkese ücretsiz, eşit ve kaliteli eğitim hakkı”ndan söz edenlerle, eğitim bütçelerini sürekli kısma yoluna gidenler aynıdır. Covid-19 başladığından beri, düşük ve orta gelirli ülkelerin üçte ikisi eğitim bütçelerini azalttı. Yanı sıra “Herkese ücretsiz, eşit ve kaliteli eğitim hakkı”ndan söz edenler, bu haklar ve talepler uğruna mücadele edenlere coplarla, tutuklama terörüyle cevap veriyorlar. Tek başına bu örnekler bile emperyalist şeflerin sahtekârlığını göstermek bakımında yeterince açıklayıcıdır.

“Çocuk hakları savunucuları”ndan dünya çocuklarına ağır fatura 

Dünyada 250 milyondan fazla çocuk eğitim hakkına erişemezken, her gün 193 binden fazla 10 yaşındaki çocuk temel okuma ve yazma imkanından yoksun bulunuyor. Bu alandaki krizin, 2030 yılına kadar 750 milyondan fazla çocuğa ulaşabileceği belirtiliyor. Yaşları 5 ile 14 arasında olan 250 milyon çocuk ise işçi olarak çalıştırılıyor. Ve bunlardan yaşları 5 ile 11 arasındaki 60 milyon çocuk en tehlikeli koşullarda çalışıyor. Tüm dünyada yaklaşık 540 milyon çocuk, tehlikeli ve istikrarsız ortamlarda yaşıyor. 1990’lardaki silahlı çatışmalarda, iki milyondan fazla çocuk öldü, 6 milyondan fazla çocuk ağır yaralandı ya da sakat kaldı. Her yıl mayınlar yüzünden 8 ile 10 bin arası çocuğun öldüğü ya da sakat kaldığı bildiriliyor. 

Yalnız “gelişmekte olan” ya da “az gelişmiş” diye tanımlanan ülkelerde değil, en gelişmiş ülkelerde de çocukların yoksulluk karşısındaki durumları, kapitalizmin alnındaki kara bir leke olarak duruyor. Kapitalizm yoksulluğu, eşitsizlikleri, savaşları, çatışmaları ve cinsiyetçiliği giderek daha da derinleştireceğine göre, dünya çocukları bu felaketlerin bedellerini daha ağır bir şekilde ödemeyle yüz yüz kalacaklardır. Çocukları okula gitmekten alıkoyan, onları hayvanca koşullarda çalışmaya zorlayan, açlıktan, toplumsal cinsiyetçilikten, savaş ve çatışmalardan kaynaklı ölümlerine neden olan etmenler ortadan kaldırılmadıkça “Evrensel Çocuk Hakları” üzerine söylenen her söz sadece riyakarlıktan ibaret kalacaktır.