Dünya ölçüsünde sermayenin sonu gelmeyen çok boyutlu saldırganlığı karşısında, Kazakistan 2022 yılının ilk isyan dalgasına sahne oldu. Kaynağında ağırlaşan sosyal-siyasal sorunların bulunduğu bu sarsıcı sosyal patlamayı, 2 Ocak Pazar günü Kazakistan’da sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) fiyatlarına yapılan yüksek zamlar tetikledi. İşçi ve emekçiler öfkeyle ayağa kalkarak büyük kitleler halinde sokaklara ve meydanlara aktılar. Protestolar, pazar günü batı Mangistau bölgesinin merkezindeki Zhanaozen’de (Janaözen) başladı ve tüm Kazakistan’ı saran ve rejim sözcülerinin ifadesiyle “devletin temellerini sarsan” bir yangına dönüştü. Hükümetin gaz fiyatını düşürerek protestoları kontrol altına alma girişimleri başarısız oldu. Şiddetli protestolarla ülke derin bir krize girdi. Hükümet, benzeri görülmemiş bir protesto dalgasının ardından çarşamba günü istifa etmek zorunda kaldı.
Hükümetin istifasından sonra bile emekçilerin öfkesi dinmedi. Zira emekçiler tarafından hükümetin kendisi önemli görülmediği için istifası da o kadar anlamlı bulunmadı. Çünkü ülkedeki asıl güç Kazakistan’ın eski Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e ait ve bugüne kadar ülkenin bir nevi “ebedi babası” olarak arka planda ipleri elinde tutmaktadır. Bunu bilen göstericiler, hükümetin istifasıyla tatmin olmayıp Nazarbayev’in siyasetten çekilmesini istiyorlar. Yayılan ve radikalleşerek süren eylemler, belediye, valilik ve cumhurbaşkanı konutu da dahil bir dizi kamu kurumunun ateşe verilmesinin yanı sıra polis karakollarının basılması, havalanın işgal edilmesi, arabaların yakılması ve güvenlik güçleriyle şiddetli çatışmalar biçimini aldı. Perşembe gecesi göstericilerin çeşitli polis binalarını basmaya çalıştığı sırada “Onlarca saldırganın etkisiz hale getirildiği”ni söyleyen yetkililer, şimdiye kadar 18 güvenlik görevlisinin de öldüğünü, güvenlik güçleri arasında da 317 yaralının olduğunu bildirdiler.
İlan edilen OHAL’in ve polis terörünün de işe yaramadığı gelişmeler karşısında Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, “Durum, Almatı’nın tüm vatandaşlarının güvenliğini tehdit ediyor. Ve buna müsamaha gösterilemez” diyerek, devlet terörünü tırmandıracağı mesajını verdi. Tokayev ayrıca reform sözü de vererek, “Yakında Kazakistan’ın siyasi dönüşümü için yeni önerileri kamuoyuna açıklayacağım” ifadeleriyle de ayağa kalkan emekçi kitlelere rüşvet vermek yoluyla hareketi kontrol altına almayı amaçladı. Ancak tüm çabalara ve polis-ordu terörüne rağmen Kazakistan, şiddetli protestolarla sarsılmaya devam ediyor.
Gaz fiyatlarındaki artışa karşı öfkeyle başlayan isyan dalgası, diğer talepleri de kapsayacak şekilde genişledi. Bir dizi sosyal reformun yanı sıra, görevdeki cumhurbaşkanının ve tüm Nazarbayev yetkililerinin istifası, yeni bir anayasa ve rejim değişikliği, adalet, parti ve sendika kurma hakkı, siyasi mahkumların serbest bırakılması ve baskıya son verilmesi gibi siyasi talepler de ön plana çıktı.
Biriken öfke ve işçi sınıfı
Kazakistan’da emekçilerin isyanına petrol fiyatlarına yapılan zamlar neden olsa da bunun derinlere inen daha temel nedenleri var. Düşük ücret, ağır sömürü ve çalışma koşulları, pandeminin de etkisiyle daha da büyüyen işsizlik, özelleştirme saldırısı, zam furyası, baskı, zorbalık ve aşağılanma gibi olgular, öfkeyi biriktiren nedenlerdir. Akaryakıt zamları biriken öfkeyi taşırdı ve isyana varan direnişi tetikledi. Yanı sıra, mevcut direniş özellikle de son iki-üç yılın grev ve protestoların birikimi üzerine geldi. İşçi sınıfının önceki yıllara yayılan yaygın grevleri de söz konusu.
Kazakistan’da devlete ait şirketlerin özelleştirilmesi yaygınlaşarak devam etti. Madencilik, metalürji, petrol, gaz ve enerji, ulaşım ve iletişim şirketlerindeki hisseler satıldı. Konut inşaatı, belediye hizmetleri ve sağlık alanındaki projeler de özelleştirildi. Büyük ölçekli özelleştirme, devletin ekonomideki payını 2021 yılına kadar yüzde 15’e düşürmeyi hedefliyordu. İşçi sınıfı özelleştirme saldırısına direndi ve kendi sınıf talepleri doğrultusunda sürekli bir mücadele içinde oldu. Kazakistan’da işçi sınıfı kendi sınıfsal talepleriyle yıllardan beridir mücadelenin başını çekiyor. Ücret artışı, daha iyi çalışma koşulları, işçi sağlığı ve güvenliği, sosyal güvenlik, taşeronluk sistemine son verilmesi vb. talepler grev ve direnişlerin talepleri oldu.
Ülkede gerçekleşen birçok grevin en büyük bölümü sanayi bölgesi Mangistau ve Zanaozen’de yaşandı. Zanaozen’de 10 büyük petrol şirketine bağlı toplam 5 bine yakın petrol işçisi greve çıkmıştı. 2011’de altı ay boyunca grevde olan petrol işçilerinin üzerine ordu sürülmüş, düzinelerce kişi askerler tarafından taranarak katledilmişti. Ama bu katliam, Zanaozen işçilerini sindirmek bir yana onları Kazak işçi sınıfının öncüsü düzeyine yükseltti. Grev ve direnişler ülkenin diğer bölgelerinde de yayıldı. “Çin genişlemesine hayır” sloganı altında hükümete, Çin ile ilişkileri yeniden gözden geçirmesi çağrısı yapıldı. Hükümet temsilcileri ve yetkililer, “Çin fabrikalarının” ülkenin modernleşmesine yardımcı olacağı ve özellikle az gelişmiş illerde yaşam standardını yükseltecek olan Kazak-Çin yüksek teknoloji şirketleri olduğu konusunda işçi ve emekçileri ikna etmeye çalıştılar. Hiçbir şekilde yalnızca Çin teknolojileri ve malzemeleri kullanılmayacağını ve çoğunlukla yerel işçilerin çalıştırılacağını açıklamak zorunda kaldılar.
2019 Eylül ayının başında da Kazakistan’ın çeşitli şehirlerinde gösteriler düzenlendi. Gösteriler, Çin’in ülkenin batısındaki Mangistau eyaletine fabrikaları ve Çinli işçileri transfer etmeyi planladığı söylentileriyle tetiklendi. Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC) dahil olmak üzere yabancı yatırımcıların yardımıyla çıkarılan Kazakistan’ın büyük petrol rezervleri burada bulunuyor. Özellikle bu bölgede, kötü çalışma koşullarına, yabancı vasıflı işçilerin Kazaklara göre daha iyi ücret almasına karşı protestolar gerçekleşti.
Kazakistan’da petrol sektöründe son zamanlarda çok sayıda grevler yaşandı. 2021’in başından bu yana ise petrol şirketlerinde en az 24 grev olduğu tahmin ediliyor. Son yıllarda mücadelenin önünde duran işçi sınıfı, 2022 yılındaki isyan dalgasında da çok önemli bir yer tutuyor. Kazakistan Sosyalist Hareketi’nden yapılan açıklama da bunu doğruluyor.
Açıklamanın bildirdiğine göre, ilk önce Batı Kazakistan’ın petrol ve doğalgaz merkezi olan kentlerinden petrol işçilerinin inisiyatifiyle başlayan gösteriler, öteki petrol kentlerine yayıldı. Açıklama, “Sonuç olarak, 3 Ocak’ta, tüm Mangistau bölgesi, komşu Atırau bölgesine de yayılan bir genel grevle sarsıldı” diyor. 4 Ocak’ta ise Tengizchevroil şirketinde çalışan petrol işçilerinin katılımının yüzde 75’e ulaştığı bir grevin gerçekleştiğini ve aynı gün grevin öteki kentlerdeki petrol işçileri tarafından desteklendiğini söylüyor. Buna, bakır dökümcüleri ve maden işçilerinin grevleri eşlik ettiği belirtiliyor. İşçi grevlerinde, maaşların yükseltilmesi, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, emeklilik yaşının düşürülmesi, sendikal örgütlenme ve grev hakkı taleplerin öne sürüldüğü, yine aynı açıklamada dile getiriliyor.
Ordu güçleri devrede
Dindirilemeyen ve çok sayıda ölümle sonuçlandığı bildirilen kitle öfkesi karşısında Kazakistan, Rusya’nın başını çektiği bir güvenlik ittifakından yardım talebinde bulundu. Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev perşembe gecesi televizyonda yayınlanan bir konuşmasında, Kolektif Güvenlik Antlaşması’nın (CSTO) organizasyonunun “terör tehdidine” karşı yardımcı olması gerektiğini söyledi. Ülkenin kendi ordusu ise, göstericilere karşı çoktan harekete geçmişti. Ancak uzmanlar, Tokayev’in yardım çağrısını artık ordusuna güvenemeyeceğinin bir işareti olarak kabul etmektedir.
CSTO’ya Kazakistan’ın yanı sıra Rusya, Beyaz Rusya, Ermenistan, Kırgızistan ve Tacikistan da dahildir. Rusya Devlet Duması’nın eski Sovyet cumhuriyetlerinin işlerinden sorumlu komite başkanı Leonid Kalaşnikof, Rus haber ajansı Interfax’a Rusya’nın yardım etmek zorunda olduğunu ve ittifakın bu amaçla kurulduğunu söylemişti. Dolayısıyla Rusya, Kazakistan’a asker sevk ettiğini söyledi. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan perşembe gecesi Facebook’ta “Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü”nün Kazakistan’ın talebine “barış gücü askerleri” göndereceğini yazdı ve askeri yardım sözü verdi. Askerlerin, “ülkedeki durumu istikrara kavuşturmak ve normalleştirmek için” sınırlı bir süre için görevlendirileceği söyleniyor.
Tokayev konuşmasında, güvenlik güçlerinin “mümkün olduğunca sert” hareket edeceklerini de söyledi. Çünkü “çeteler”in ülkedeki büyük altyapı tesislerinin kontrolünü ele geçirdiğini dile getirdi. Dalga dalga büyüyen isyanı “Tehdit değil, devletin bütünlüğünün altını oymak” olarak değerlendirdi. “Resmi binaları yağmalama çağrılarına cevap vermeyin. Bu bir suçtur” diyen Tokoyev, bilindik demagojiye başvurarak ülke çapındaki isyandan “yerli ve yabancı provokatörleri” sorumlu tuttu. Tüm karalama ve kriminalize etme çabalarına rağmen kitlelerin meşru militan başkaldırısı karşısında, rejimin ve ülkenin “istikrarı” tehlikede görünüyor ve rejim büyük bir darbe almış bulunuyor.
Bir program ve önderlikten yoksun olan bu büyük halk hareketinin ne türden sonuçlar ve kazanımlar yaratacağı, hangi akıbetle karşılaşacağı bir yana, yolun bu gelişmeler üzerinden düzleneceğinden hareketle hareketin kendisi büyük önem taşımaktadır. Emperyalist-kapitalist dünya düzeni özellikle son birkaç on yıldır dizginlerinden boşalmış çok boyutlu yıkım saldırılarıyla dünyanın dört bir tarafında toplumsal patlama dinamikleri yaratmaktadır. Dolayısıyla Kazakistan örneğinin ve daha ilerisinin nerede, nasıl ve ne biçimler içinde geleceği bilinmese de farklı coğrafya ve ülkelerin bu tür “depremlere” aday olduğu muhakkaktır. Uzun yıllardan beridir sarsıcı biçimler içinde kendini dışarı vurmaya başlayan halk hareketleri, isyan ve ayaklanmalar bunun habercisi ve kanıtıdır.