Hayat pahalılığı protestolarıyla başlayıp ülke çapında yolsuzluk ve gelir dağılımı adaleti isyanına dönüşen Kazakistan protestoları duruldu. Tartışmalar ise şimdi başlıyor. Zira tablo netleşiyor. Tahminler, varsayımlar değil verilerle konuşmak için zaman geldi.
Geride 300’e yakın ölü, 5000 civarında yaralı ve şimdi tam sayısı belli olmayan yüzlerce tutuklu gösterici kaldı.
Hükümet’in olayları çığırından çıkartmakla itham ettiği “teröristler”den ise pek haber yok. Cumhurbaşkanı Tokayev protestoların ilk haftasında 3 yıllık bir süre zarfında silahlı eğitim almış militanların ülkeye sokulduğunu ve tam da bu nedenle Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün (KGAÖ) göreve çağrılması gerektiğini ileri sürmüştü. Hükümetin sokak kontrolünü yeniden sağlamasının ardından aynı Tokayev söz konusu militanların bir kısmının çatışmalarda öldüğünü ancak morglardan bunlara ait cesetlerin çalındığını iddia etti.
Son günlerde ise polis baskınıyla gözaltına alınan “cihatçı görünümlü” bazı siyasal İslamcıların görüntüleri basın ile paylaşıldı ama bu kişilerin olaylar sırasındaki rollerine ilişkin herhangi bir delil sunulmuş değil.
Kazakistan’da yüzbinlerce insanı sokağa döken gelir dağılımı adaletsizliği ve yolsuzluk düzeni ne kadar gerçek ise bu gösterilerin esasen “teröristlerce” gerçekleştirildiği iddiaları da bir o kadar dayanaksız. Ancak Tokayev rejimi bu kadar desteksiz bir yalana başvurmayı çok da riskli görmüyor olsa gerek. Zira günün sonunda halkın tepkisini kendi hükümetinden ziyade iki gruba yöneltmeyi başarmış görünüyor: Nazarbayev ailesi ve yakın çevresindeki yöneticiler ve oligarklar listesinin tepesinde. İkinci olarak da eylemleri kriminalize eden sokak çeteleri Tokayev’den daha fazla eleştiri oklarının hedefine yerleşmiş durumda.
Tokayev dönemi şimdi başlıyor
Gösterileri elbette Tokayev çıkartmadı. Hatta Nazarbayev’in vekili gibi yerleştiği başkanlık koltuğunda protestoların hedefinde bizatihi kendisi de yer alıyordu. Ancak Tokayev örgütsüz ve siyasi bir koordinasyondan yoksun bu halk hareketini kendi siyasal çıkarları için kullanmayı başarmış durumda.
Tokayev, gösterilerin doruk noktasında ilk olarak kendisinden ziyade Nazarbayev’e daha yakın yöneticileri devre dışı bırakacak adımlar attı. Gösterilerin doruk noktasında Başbakan’ın istifasını istemesi bu yönde attığı ilk önemli adım oldu. Ardından kendisine daha doğrudan bağlı bir kabine oluşturdu.
Almatı’da kontrolü sağlayınca Nazarbayev kliğini tasfiye noktasında kritik adımlar attı: Eski Başbakan ve eski Ulusal Güvenlik Kurulu başkanı ve yıllarca ülkenin iki numaralı ismi olarak görülen Massimov tutuklandı. Nazarbayev’in iki damadı yöneticisi olduğu kamu şirketlerindeki yönetim kurulu üyeliklerinden çıkartıldı. Son bir hafta içinde basına yansıyan görüntülerde devlet dairelerindeki Nazarbayev fotoğraflarının kaldırılması da tüm bu gelişmelerin adeta sembolik yansıması oldu.
Özetle Kazakistan’da Tokayev vekaleten yönetimden asaleten yönetime geçmiş oldu. Bir bakıma Tokayev dönemi asıl şimdi başladı denilebilir.
Tokayev Dönemi’nde ne olacak?
Aslında Kazakistan’da yaşananlar toplumsal protesto boyutu hariç başka iki Orta Asya ülkesinde de yaşandı. Türkmenistan’da eski başkan Türkmenbaşı (Niyazov) öldüğünde yerine gelen Berdimuhammedov da eski kliği yeniden düzenlemiş, tamamen kendi kontrolünde bir ekibi iş başına getirmişti. Keza Özbekistan’da Kerimov da tıpkı Nazarbayev gibi son günlerinde yerini Mirziyoyev’e bıraktığında pürüzsüz görünen geçiş süreci kısa sürede eski Kerimov ekibinden, hatta ailesinden birçok ismin tasfiyesi ile sonuçlanmıştı.
Kazakistan’ı bu iki örnekten farklı kılan, sürecin bir halk hareketinin ortasında, onun örgütsüzlüğünden faydalanarak hayata geçirilmesi ve bir de sürecin tam ortasında KGAÖ’nün yani Rusya’nın işin içine dahil edilmesidir.
Tıpkı Türkmenistan ve Özbekistan’da olduğu gibi halk açısından bir şey değişmeyecek, yolsuzluk, nepotizm ve yoksullaştırma devam edecektir. Bir oligark-siyasetçi ağının yerine bir başkası geçecek, halka çok kısmı reform sözü verilecek ve bu sözler kısa sürede unutulacaktır.
Kazakistan’ı bu noktada diğer ülkelerden farklı kılan diğer unsur ise bu ülkede ulusal düzeyde bir sosyal başkaldırının vücut bulmuş olmasıdır. Evet, günün sonunda isyan absorbe edilmiş, soğurulmuş bu bakımdan bir bakıma bir “pasif devrim” süreci yaşanmıştır. Ancak itiraz orta yerde durmaktadır. İtiraz sahipleri de orta yerde durmaktadır. Kazakistan halkı bu süreçten hiçbir şey öğrenmedi ise bile örgütlenmenin ve siyasallaşmanın önemini öğrenmiş, tecrübe etmiştir.
BirGün / 19.01.22