Kahire Zirvesi gerçekleştirildi:

Siyonist rejimin saldırıları devam ediyor

Kahire Zirvesi’nde bol bol “iki devletli çözüm” lafları edildi. Ancak bu lafların bir kıymeti harbiyesi olmadığını herkes biliyordu. Onlar bu lafları ederken, Siyonist rejim bir milyon Filistinlinin üzerine havadan bildiri atarak, “evlerinizi tek edin, aksi halde öldürüleceksiniz” diyordu.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 23 Ekim 2023
  • 08:00

Emperyalist/Siyonist güçler Gazze’de savaş suçu işlemeye devam ederken, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi geçen hafta acil bir “Barış Zirvesi” toplanması çağrısında bulundu. Sisi’nin çağrısına olumlu yanıt veren 24 ülkeden Başbakan ya da Dışişleri Bakanı’nın katıldığı zirve 21 Ekim Pazar günü Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlendi.  

Zirveye Ürdün, Irak, Umman Sultanlığı, Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri, Fas, Moritanya gibi Arap ülkelerinin yanı sıra İsrail’in savaş suçlarına kalkan olan Fransa, İngiltere, Almanya, İtalya “dörtlüsü” de katıldı. Brezilya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Kanada gibi ülkelerin de katıldığı zirvede Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği şefleri ile Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas da katılımcılar arasındaydı.   

Ön konuşmalar ve görüşmeler şeklinde iki oturumdan oluşan zirvenin ardından ortak bir açıklama ya da bildiri yayınlanmadı. Zirveye ırkçı-Siyonist rejime kalkan olmak için katılan Almanya-Fransa-İngiltere-İtalya dörtlüsü ortak bir bildirinin yayınlanmasını sabote ettiler. Kulislerden yansıyan haberlere göre sonuç bildirisi yayınlanmasını engellemek için zirveye katıldılar. Zira bildiri yayınlansaydı, ırkçı-Siyonistlerin soykırımcı saldırıları durdurması ortak bir talep olarak ilan edilmiş olacaktı. Batılı emperyalistlerin ortak bildirinin yayınlanmasını sabote etmeleri, İsrail’in Gazze’de sivilleri hedef alan vahşi saldırılara devam edeceğinin işareti olarak değerlendirildi.

Emperyalist temsilcilerin paçalarından riyakarlık aktı

Zirvenin ilk bölümünde basına açık yapılan konuşmalar birçok Arapça kanalda canlı olarak yayınlandı. Zirvenin gerçekleştirildiği sırada Siyonist savaş aygıtının katliamları devam etti. İşgalci ordu yine hastaneleri, okulları, kiliseleri, camileri, evleri bombalıyordu. Siyonistlere kalkan olan dört emperyalist ülkenin temsilcileri öldürülen Filistinli çocukların sayısı 2 bine yaklaşmışken, Siyonist barbarlığa dair tek eleştirel laf etmediler. Tersine, İsrail’in “kendini savunma hakkı olduğu” nakaratını tekrarladılar. Konuşmalarına Hamas’la başlayıp Hamas’la bitirdiler. Dünyanın gözleri önünde bu kadar kepaze bir duruma düşmeyi, Washington ve Tel Aviv’deki savaş baronlarına yaranmak için kendilerine layık gördüler. 

Almanya, İngiltere, Fransa dışişleri bakanları ile İtalya Başbakanı, konuşurken de büyük bir riyakarlık içinde olduklarının farkındaydılar. Zira 15 gündür Gazze’de savaş suçu işleyen Siyonist rejime dair en ufak bir eleştiri getirmeden Hamas’a kin kustular. Laf olsun kabilinden “sivillerin korunması” ve “savaş hukukuna göre hareket edilmesi” gerektiğini söylediler. Temsil ettikleri emperyalist güçler, onları hayatlarının en alçaltıcı rolünü oynamakla görevlendirmişlerdi. Dörtlü ve AB şeflerinin sergilediği tiksinti verici tutum; “demokrasiden”, “insan haklarından”, “uluslararası hukuktan” söz ederken ne kadar riyakar ve sefil olduklarını gösterdi. Bu tutum onlar adına hem insani hem ahlaki açıdan tam bir iflastır.

Arap ülkeleri temsilcileri...

“Filistin halkının birkez daha topraklarından sürülmesini reddediyoruz”

Mısır Devlet Başkanı Adülfettah el Sisi, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ve Ürdün Kralı II. Abdullah Filistin halkının Gazze’den sürülmesi planına net bir şekilde karşı çıktılar. Siyonist İsrail’in savaş suçlarını ve soykırım yapmasını sert ifadelerle suçladılar. Emperyalist şeflerin kulaklarını tırmalayan bu konuşmalar, gerici Arap rejimlerinin liderlerinin AB şeflerinden çok daha tutarlı ve gerçekçi olduklarını gösterdi.

Diğer Arap ülkelerinin temsilcileri de Filistin halkının birkez daha topraklarından sürülmesine karşı olduklarını dile getirip İsrail saldırılarının durdurulmasını ve derhal insani yardım gönderilmesini talep ettiler. İsrail saldırılarının bu şekilde devam etmesinin bölgesel bir savaşa yol açabileceğine işaret ederek uyardılar.

Zirvede konuşan Mahmud Abbas ise, üstüne basarak Filistin halkının birkez daha topraklarını terk etmeyeceğini tekrarladı. “Amerikan barışına” umut bağlayan Abbas yönetimi, Filistin direniş hareketinin Batı Şeria’da gelişip güçlenmesini engellemek için çaba sarf ediyordu. Döne döne aldatılmasına rağmen çoktan iflas eden Oslo Barış Anlaşmasına bağlı kalan Abbas ve onun yönetimi, İsrail ve ABD tarafından adeta içi boş bir “korkuluk” muamelesi görüyor. Bu uzlaşmacı tutum, emperyalist/Siyonist güçlerin Filistin halkı için yeni bir Nakba planlamalarını engellemedi.

Arap devletlerinden itiraz var somut adım yok

Mısır başta olmak üzere bütün Arap ülkeleri, emperyalist/Siyonist güçlerin Filistinlileri topraklarından sürgün etme planına karşı net bir tutum alıyor. Tüm baskılara rağmen bu tutumlarından geri adım atmamaları bir anlam taşısa da bu tutumu pekiştirecek hiçbir somut adım atamıyorlar. Siyonist rejimin Gazze’de soykırım yapmasını eleştirseler de izlemek dışında bir şey de yapmıyorlar. Oysa ellerinde petrol, gaz akışını kesmek ya da kısmak, Mısır’ın ise Süveyş kanalını kapatmak gibi güçlü kozları var. Ancak bunu yapabilecek siyasi iradeleri yok. Zira bu rejimler hem ABD emperyalizmi hem İsrail siyonizmi ile işbirliği içindeler. Bu ise onları utanç verici bir pasifliğe sürüklüyor.

Arap halkları İsrail’in katliamlarına karşı ve Filistin halkıyla dayanışmak için sokaklara çıkarken, egemenler henüz açıklama yapmanın ötesine geçemediler. Yazık ki, halkların basıncı henüz egemenleri somut adımlar atmaya zorlayacak boyuta ulaşmadı. Yine de Arap egemen sınıflarının bu utanç verici pasifliği uzun süre devam ettirmeleri kolay görünmüyor. Zira böyle devam ederse halklar nezdinde itibarları beş paralık olacaktır.

Birleşmiş Milletler (BM) aciz bir aparata dönüşmüş görünüyor

Siyonist rejim hiçbir zaman BM kararlarına uymadı. İsrail’le ilgili alınan kararların sayısı 70’i aşmasına rağmen Siyonistler hiçbirini uygulamadılar. Gazze’de işledikleri savaş suçları, BM kararlarının küstahça çiğnenmesi anlamına da geliyor. Buna rağmen BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, acizliğini dile getiren açıklamalar yapmak dışında bir şey yapamıyor. BM ve onun şefi, emperyalist/Siyonist güçlerin küstahlığı karşısında “işlevsiz bir aparat” gibi eli böğründe Gazze’de soykırımı izliyor.

Kahire’deki zirveye katılan Guterres, ateşkes sağlanması ve Gazze’ye insani yardım yapılması yönünde çağrı yaptı. Oysa 15 gündür gece-gündüz İsrail bombardımanı altında bulunan Gazze’ye hiçbir yardım gitmiyor. 21 Ekim’de açılan Refah Kapısı’ndan sadece 20 Tır yardım malzemesinin girişine izin verildi. Bunlar ise bir günlük ihtiyacın %5’ini bile karşılamıyor. Zira ABD ile batılı emperyalistlere yaslanan İsrail ne yasa ne kural ne de uluslararası anlaşma tanıyor. Siyonist şefler, Guterres’in çağrılarını hiçbir şekilde dikkate almıyorlar.

“İki devletli çözüm” riyakarlığı

Kahire Zirvesi’nde bol bol “iki devletli çözüm” lafları edildi. Ancak bu lafların bir kıymeti harbiyesi olmadığını herkes biliyordu. Onlar bu lafları ederken, Siyonist rejim bir milyon Filistinlinin üzerine havadan bildiri atarak, “evlerinizi terk edin, aksi halde öldürüleceksiniz” diyordu. Bu soykırımı durdurabilecek bir karar alamayanların “iki devletli çözüm”den bahsetmesi riyakarlıktan başka bir anlam taşımıyor.

Güya Oslo Anlaşması ile Filistin devleti kurulacaktı. Oysa o günden bu yana Siyonistler kaba zorbalıkla Filistinlilerin topraklarını gasp etmeye devam ettiler. “Amerikan barışından” çıka çıka dinci-faşist Netanyahu hükümeti ve Filistin halkı için yeni bir Nakba planı çıktı.

Sarayın Dışişleri Bakanı şefi gibi boş laflar etti

Yapılan konuşmaların toplamına bakıldığında en “iddialı” lafları, Saray rejiminin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan sarf etti denebilir. Oysa İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarını günlerce kayda değer bir laf etmeden izleyen Saray rejimi, ancak işler çığırından çıkarınca İsrail’e birtakım “eleştiriler” yapmaya başladı. Zira, kısa süre önce Netanyahu ile kucaklaşan Tayyip Erdoğan, yakın gelecekte ırkçı-Siyonist şefi Sarayında ağırlamaya hazırlanıyordu. Ancak İsrail’in saldırıları planlanmış bir soykırım boyutuna varınca, mecburen sesini yükseltti.

Zirvenin “iddialı” hatibi Hakan Fidan konuşmasında şu ifadeleri de kullandı: “Filistinlilerin acılarının devam etmesine asla izin vermeyeceğiz”. Bir söz ancak bu kadar “iddialı” ve “boş” olabilir. “Kalıcı barış” ve “iki devleti çözüm” istediklerini dile getiren Fidan, Filistinlilerin acılarının devam etmesini nasıl engelleyeceğine dair bir şey söylemedi. Söyleyemezdi de! Zira, yaptığı şey boş bir nutuk atmaktan ibarettir. AKP başa geldikten sonra İsrail’le ticaret hacmi kat kat artarak 7 milyar dolara yaklaştı. Bu utancı taşıyanlar mı Filistinlilerin acı çekmesine izin vermeyecek?

Sonuç olarak zirve devam eden soykırım saldırısını durduramadı. Taraflar tutumlarını beyan ettiler, sonra dağıldılar. Göründüğü kadarıyla el Sisi bu işin peşini bırakmayacaktır. Zira çatışma yayılırsa Mısır’da ateş çemberinin içinde kalabilir.