Filistin’de savaş suçu işleyen yabancı uyruklu Siyonist askerler

İsrail’in ve onunla birlikte savaş suçu işleyenlerin durdurulabilmesi ne UAD ve ne de BM gibi emperyalist kuruluşların icazetiyle olmaz. Filistin halkının haklı direnişi ve uluslararası alanda onun haklı mücadelesine destek veren işçilerin, emekçilerin ve ezilen halkların mücadelesi Siyonistleri durdurabilir ve hesap sorabilir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 02 Nisan 2024
  • 19:00

Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırımla yargılanan İsrail'in on binlerce kişinin öldürüldüğü Gazze Şeridi'ndeki kara ve hava saldırılarında binlerce yabancı uyruklu asker de “görev” yapıyor.

7 Ekim 2023 sonrası Gazze Şeridi’nde sürdürülen saldırıların yol açtığı ölüm ve yıkım görüntülerine her gün yenileri ekleniyor. Siyonist ordu mensupları tarafından sosyal medyada paylaşılan ve “savaş suçu” kanıtı olan, sivil altyapıyı hedef alan yıkım ile sivillere yönelik kötü muamele, işkence ve öldürme görüntüleri, sosyal medyaya oradan da haber ajanslarına yansıyor. Bu videolarda İsrail askerlerinin sivil halka yönelik savaş suçları kapsamına giren saldırganlıkları dikkat çekiyor.

İsrail ordusu 7 Ekim sonrası, kendi sınırları dışında da asker bulma çabalarını artırdı. Halihazırda İsrail dışından binlerce yabancı uyruklu asker İsrail ordusunda görev yapıyor. 7 Ekim öncesi de “Mahal” adı verilen bir proje kapsamında İsrail ordusu bünyesine yabancı asker katma çabasını sürdürüyordu. Bu proje kapsamında İsrail ordusuna katılmak isteyenlerin İsrail vatandaşı veya çifte vatandaş olması da gerekmiyor. Yani herhangi bir ülkenin vatandaşı “gerekli şartları” sağladığı takdirde İsrail ordusuna asker olarak katılabiliyor.

Yıllardır İsrail ordusunda çoğunluğu Avrupa ülkelerinden olmak üzere, kırk civarında ülkeden binlerce “gönüllü” yer alıyor. 2013 yılında yapılan bir araştırma, yüzlerce Avrupalının İsrail Savunma Kuvvetleri-IDF saflarında “gönüllü” olarak askerlik yaptığı, Gazze Şeridi’nde Filistinli sivilleri hedef alan ölümcül askeri operasyon ve saldırılara katıldığını ortaya koymuştu.

İsrail’in gönüllü lejyonerleri

İsrail ordusunda birden fazla vatandaşlığa sahip çok sayıda asker bulunuyor. İlk sırada ABD vatandaşı olan İsrailliler var. 7 Ekim sonrası 10 bin Amerikan vatandaşının İsrail ordusuna çağrıldığı biliniyor.

ABD’yi ikinci sırada Fransa izliyor. 2018 yılı verilerine göre İsrail ordusunda 4185 Fransız uyruklu asker yer alıyordu. Şu anda sayılara dair resmi yeni bir veri olmasa da 4 bin civarında Fransız uyruklu askerin İsrail ordusunda “görevli” olduğu tahmin ediliyor. 7 Ekim’i takip eden süreçte İsrail ordusu, farklı Avrupa ülkelerinden ve dünyanın geri kalan bölgelerinden çok sayıda asker bünyesine kattı.

İsrail vatandaşı olanların yanı sıra, İsrail vatandaşı olmadığı hâlde İsrail ordusunda yer alan “gönüllü” Siyonistler var. İsrail ordusunda yer alan bu gönüllü lejyonerlerin sayısına dair resmi bir veri mevcut olmasa da sayıları on binlerle ifade ediliyor…

Gazze’de savaş suçu işleyen Fransız askerler

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada dolaşıma sokulan bir videoda, Gazze’deki Şifa Hastanesine sığınan sivillere yönelik fiziki işkence ve hakaretlere iştirak eden bir Fransız-İsrail askeri de yer alıyordu. Bu videonun sosyal medyada yayılması sonrası, İsrail ordusunda yer alan ve savaş suçları işleyen birden fazla vatandaşlığa sahip “yabancı gönüllüler” sorgulanmaya başlandı. Fransa muhalefet partilerinden Boyun Eğmeyen Fransa-LFI (La France Insoumise) milletvekillerinden Thomas Portes, İsrail ordusu saflarında Gazze’de görev yapan Fransız askerleri hakkında insanlığa karşı suç ve savaş suçları işledikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulunsa da Fransa hükümeti ve resmi makamları bu konuda sessiz kalmayı yeğlediler.

Gazze ve Batı Şeria’da İsrail ordusunda görev alan Fransız vatandaşlarının IDF tarafından işlenen savaş suçlarındaki sorumluluğunun incelenmesi gerektiğini belirten Portes, Adalet Bakanı Dupond-Moretti’den savaş suçu işleyen Fransız vatandaşlarını Fransız adaletinin karşısına çıkarmasını istedi.

Dışişleri Bakanlığı sözcü yardımcısı Christophe Lemoine, 14 Mart Perşembe günü kendisine yöneltilen Fransız vatandaşları tarafından gerçekleştirilen olası suistimallerle ilgili bir soruya, “Çifte vatandaşlığın, çifte sadakat anlamına geldiğini biliyorsunuz, bu nedenle İsrail vatandaşı Fransızların İsrail’deki askeri yükümlülükleri kapsamında neler yaptıklarını araştırmayacağız” demişti.

Dışişleri Bakanlığı, sosyal medyada sivillere yönelik işkence görüntülerini içeren ve bir Fransız askerinin de dahil olduğu videonun yayılmasının ardından 21 martta yeni bir açıklama yapmak durumunda kaldı. Açıklamada, “Fransız adaleti yurtdışındaki Fransız vatandaşları tarafından işlenen savaş suçlarını incelemeye yetkili olduğunu” dile getirmek zorunda kaldı.

Güney Afrika’dan yaptırım, Avrupa’dan görmezden gelme

Güney Afrika, İsrail ordusuna katılan “kendi vatandaşlarına” karşı en sert duruşu sergileyen ülkelerin başında geliyor. Geçtiğimiz günlerde, Güney Afrika Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanı Naledi Pandor, “İsrail ordusuna katıldıkları tespit edilen vatandaşlarımız, buraya döndüklerinde gözaltına alınacaklar” demişti.

İngiltere’de İsrail ordusunda yer alan İngilizler meselesi Parlamentoya taşındı. İşçi Partisi Milletvekili Afzal Khan’ın hükümete yönelttiği yazılı soru önergesine verilen cevapta, “İngiltere yasaları birden fazla uyruğa sahip olan vatandaşlarının diğer ülkenin yasal olarak tanınan silahlı kuvvetlerinde hizmet etme hakkı tanıdığı” belirtildi. Ancak İngiltere Dışişleri Bakanlığı Rusya-Ukrayna savaşına dair defalarca yaptığı açıklamalarda, “Birleşik Krallık vatandaşlarının savaştaki faaliyetlerinin Birleşik Krallık yasalarına göre suç teşkil etmesi durumunda yargılanacaklarını” belirtmişti. Rus ordusu saflarında Ukrayna’ya karşı savaşmak suç, İsrail ordusu saflarında Filistinlilere karşı savaşmak ve hatta savaş suçu işlemek suç değil. Bu yaklaşım haklı olarak “çifte standart” tartışmalarına yol açtı.

BM’den ateşkes çağrısı, İsrail’den soykırıma devam kararı

İsrail kuruluşundan bu yana ilk kez, Gazze’de işlediği savaş suçları nedeniyle Birleşmiş Milletler’in en yüksek yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) soykırımla suçlanıyor. UAD ocak ayında açıkladığı kararında, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere karşı soykırım uyguladığını belirtmiş, İsrail’e, “Gazze halkına yönelik öldürme, saldırı ve yıkımla ilgili her türlü eylemden kaçınması, soykırımı önlemek için tüm tedbirleri alması ve Gazze’de Filistinlilerin içinde bulundukları olumsuz yaşam koşullarına karşı acilen ihtiyaç duyulan temel hizmetlerin ve insani yardımların sağlanması için acil ve etkili önlemler alması” ‘talimatını’ vermişti.

İsrail ise cevap olarak “kendi başına buyruk” şekilde soykırıma ve katliamlara devam demişti.

25 Mart’ta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) Gazze’de “Kalıcı ve sürdürülebilir bir ateşkes için” ‘acil ateşkesi’ öngören bir kararı kabul etmiş, ancak İsrail söz konusu ateşkes kararına uymayacağını açıklamış, “dünyaya meydan okuyarak” soykırıma devam etmişti.

İsrail çok iyi biliyor ki, onu büyütüp besleyenler hala onun arkasındalar. Askerleri onun safında soykırıma destek veriyorlar, savaş suçu işliyorlar. Sahipleri kameralar önünde ona her ne kadar “yaramaz çocuk” muamelesi yapsalar da tanklarıyla, toplarıyla, askerleriyle ve topyekûn savaş aygıtlarıyla onu beslemeye devam ediyorlar.

İsrail’in ve onunla birlikte savaş suçu işleyenlerin durdurulabilmesi ne UAD ve ne de BM gibi emperyalist kuruluşların icazetiyle olmaz. Filistin halkının haklı direnişi ve uluslararası alanda onun haklı mücadelesine destek veren işçilerin, emekçilerin ve ezilen halkların mücadelesi Siyonistleri durdurabilir ve hesap sorabilir.