Bir hafta süren “insani ateşkes” biter bitmez ırkçı-siyonist İsrail rejimi vahşi katliamlarına yeniden başladı. ABD ile batılı emperyalistlerin desteğine yaslanan Siyonist savaş çetesi, barbarlığını bir an önce ispatlamak istercesine Cebaliye Mülteci Kampı'nı bombalayarak 100'den fazla kişiyi katletti, yüzlerce kişiyi ise yaraladı. İsrail’i yöneten soykırımcı çete, saldırıların başlamasının üzerinden 24 saat geçmeden 200’e yakın kişi katlettiler. Yine çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan sivilleri hedef alıyorlar.
Savaşı daha da kudurmuş bir şekilde başlatan işgalci İsrail ordusu, ilk günde 400’den fazla “hedefi” vurduğunu açıkladı. “Hedef” dedikleri yerlerin büyük bir çoğunluğu ise evler, hastaneler, okullar vb. yerler. Nitekim İsrail, kısa sürede bu kadar büyük bir katliam yapma “başarısını” sivilleri ayrım gözetmeden bombalamasına borçludur.
Göründüğü kadarıyla emperyalist/Siyonist güçler, “saldırılara yeniden başlamışken ne kadar çok insan öldürürsek kardır” histerisi içinde hareket ediyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in saldırıların başlatılmasından önce Tel Aviv’i ziyaret etmesi, “Soykırıma devam” kararının ortak alındığına işaret ediyor. Joe Biden yönetiminin “İnsani nedenlerle belirli bir süre ateş kesilebilir ancak ateşkes yapılmasına karşıyız” yaklaşımı soykırımın devamından yana olduğunu ispatlıyor. Nitekim ABD’nin mali/askeri desteği ve doğrudan suç ortaklığı olmadan Siyonist çetenin bu savaşın altından kalkması mümkün olmazdı. Amerikan emperyalizminin İsrail’e gönderdiği silah ve mühimmatlar ile on milyarlarca doları bulan mali desteği, Gazze’de işlenen savaş suçlarından İsrail kadar ABD’nin de sorumlu olduğunun ispatıdır.
ABD medyasında yayınlanan haberler, Biden yönetiminin işgalci İsrail ordusuna 7 Ekim’den bu yana 100 bine yakın füze, bomba, top mermisi ve başka mühimmatlar gönderdiğini, silah akışının ise devam ettiğini ortaya koyuyor. Bu ağır silahlar dünyada nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu Gazze Şeridi’nde kullanıldı/kullanılıyor. Füze ve bombaların önemli bir kısmının ağır olduğu ve savaşlarda yerleşim alanları dışında kullanılan cinsten olduğu belirtildi. İsrail’in ABD’den alıp Gazze’de kullandığı silahlarla ilgili konuşan eski ABD Savunma Bakanı Yardımcısı ve Deniz Piyadeleri ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) subayı Mick Mulroy şunları söylüyor:
“Bunlar, Afganistan ve Suriye'de açık, kentsel olmayan alanlarda yaptığımız savaşlarda tercih ettiğimiz silahlardır.”
Yani emperyalist/Siyonist güçler nüfus yoğunluğu yüksek olan Gazze’yi bu ağır bombalarla hedef alırken, planı bir şekilde soykırım yapıyorlar. Bu barbarlığa karşı gelişen tepkiler, sadece İsrail’in değil onun arkasında duran batılı emperyalistlerin de barbar olduğunun halklar tarafından görüldüğüne işaret ediyor. Gazze’de soykırım suçuna ortak olurken demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından söz etmeleri ise artık tiksintiyle karşılanıyor. Bu hem ırkçı-siyonist aygıt hem onu himaye eden emperyalistler açısından tam bir ahlaki ve insani çöküştür.
***
7 Ekim’de soykırım saldırısını başlattığında siyonist savaş çetesi çıtayı yüksek tutmuştu:
Hamas/Filistin direnişi yok edilecek.
İsrailli esirler kurtarılacak.
Hiçbir koşulda esir takası yapılmayacak.
Gazze’de yaşayan 2.2 milyon Filistinli Mısır’ın Sina çölüne sürülecek.
Bu hedefler gerçekleşene kadar ateşkes olmayacak…
Bu hedefler sadece İsrail’in değil başta ABD olmak üzere İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya gibi emperyalist devletlerin de öncelikleri arasındaydı. Zira Filistin direnişinin siyonist aygıta vurduğu darbe bu emperyalist güçleri diken üstünde bırakmıştı. O histerik halleriyle soykırıma tam destek vererek, suratlarına taktıkları maskeleri çıkarıp barbarlıklarını dünyaya sergilediler. Buna karşın hiçbir hedeflerine ulaşmadan ateşkes ve esir takasına gitmek zorunda kaldılar. Zira kaba küstahlıkları Filistin halkının direniş duvarına çarptı. Başardıkları şey yakıp yıkmak ve sivil halkı ayrım gözetmeden öldürmek oldu.
Savaşı yeniden başlatan siyonist aygıt, yine hedefler listesi ilan ederek soykırıma kaldığı yerden devam etti. Filistin direniş hareketi de kaldığı yerden işgalcilere karşı savaşı başlattı. Daha önce kısa sürede hedeflerine ulaşacaklarını söyleyen İsrail savaş çetesinin şefleri, artık bir yıl sürebilecek bir savaştan söz ediyorlar. Zira yaklaşık 50 gün süren vahşi bombardımanların ardından İsrailli sivil esirler serbest bırakılırken görülen tablo, Hamas’ın ve Filistin direniş hareketinin halen dimdik ayakta olduğunu gösterdi. Bu da on binlerce ton bombanın çok büyük bir çoğunluğunun sivil halkın üstüne atıldığının bir başka kanıtıdır.
***
Filistin halkı ile direniş hareketi ağır bedeller ödemek pahasına da olsa emperyalist/Siyonist barbarlığa karşı direnecektir. Filistinliler ölmek pahasına da olsa topraklarını terk etmeyeceklerini söylüyor. Soykırım saldırısına rağmen Gazze’den çıkmamaları bu konuda kararlı olduklarını gösteriyor. Buna karşın siyonist barbarlarla emperyalist destekçileri etnik temizlik hedefleyen savaşı sürdürüyorlar. Ancak hedeflerine ulaşmaları kolay değil, çünkü karşılarında diz çökmeyen bir halk var.
Filistin direnişini/ hareketini bitirme iddiası ise işgalci küstahlığın ve aczin dışa vurumudur. Zira ne kadar barbar olurlarsa olsunlar bu hedeflerine ulaşamazlar. 100 yıldan beri işgal edilen topraklarını kurtarmak için mücadele eden bir halkın direnişi kırılamaz. Nitekim Siyonist savaş çetesi defalarca Gazze’yi işgal ederek “direnişi kırdığını” iddia etti. Oysa her yeni savaşta karşısındaki direnişin daha güçlü olduğunu gördü. Önceki saldırılarda İsrail tankları birkaç gün içinde Gazze’yi işgal edebiliyordu. Bu defa ise çok daha vahşi bombardımanlara rağmen dört haftaya yakın süren kara saldırısının ardından Gazze’nin yüzde 30’unu bile işgal edemediler. Verdikleri kayıplar ise önceki hiçbir savaşla kıyaslanmayacak kadar yüksek oldu.
Göründüğü kadarıyla emperyalist/siyonist barbarlar birkez daha ateşkesi kabul etmek zorunda kalacaklar. Yine de savaş histerileri dinmiş değil ve fırsat buldukları sürece katliamı sürdürmek isteyecekler. Buna rağmen askeri anlamda bir zafer kazanmaları çok zor. Çünkü hem Filistin direniş hareketi hazırlıklı ve kararlı görünüyor hem “Direniş Ekseni” bünyesindeki güçlerin silahlı dayanışması ABD’yi sıkıştıracak boyutlar kazanacaktır. Soykırıma karşı dünyada gelişen kitle hareketi ise savaşı durduracak bir güce ulaşmasa da emperyalist şefler üzerinde küçümsenmeyecek bir basınç yaratmayı başardı. Bu ise Filistin halkıyla eylemli dayanışmanın etkili olduğunu ve sürdürülmesinin büyük bir önem taşıdığını göstermektedir.