New York Times (NYT) gazetesinde yayınlanan bir habere göre, ABD Başkanı Joe Biden 6 Ekim günü ‘süper zenginlerin’ katıldığı bir etkinlikte, “Küba Füze Krizi’nden sonra ilk defa bir nükleer felaket ihtimaliyle karşı karşıyayız” dedi.
“Anlamaya çalışıyoruz: Putin’in stratejisi nedir, çıkışı nerede arıyor? Hem itibar ve hem de önemli ölçüde güç de kaybediyor” değerlendirmesi yapan Biden, sorduğu bu sorularla dikkatleri ABD ve NATO’nun bu savaşı kışkırtma suçundan başka yöne çekme çabası da var.
ABD ve NATO Rusya’yı çevreleyen ülkelere üsler kurarak, daha düne kadar Rusya ile birlikte anılan, nüfusunun bir bölümü Rus olan Ukrayna’yı NATO’ya alma girişiminde bulunarak Rusya’yı bu savaşa girmeye zorlamıştı. ABD’nin başını çektiği “savaş ve iç savaş örgütü” NATO, Ukrayna’ya sınırsız silah ve para akışı sağlayarak savaşa benzin döktü, dökmeye devam ediyor.
Oysa asıl soruması gereken soru, Kırım’ın “yeniden fethini” taahhüt ederek Ukrayna’yı savaşa sürükleyen, Rusya’da rejim değişikliği çağrısında bulunan Biden ve onun gibilerinin stratejisi nedir?
New York Times gazetesi, “Biden’ın nükleer felakete yaptığı atıfların herhangi bir Amerikan başkanı için alışılmadık olduğuna” işaret ediyor.
Bu açıklamalar alışılmadık olduğu kadar tehlikelidir de. Daha da önemlisi Biden, sözü geçen “felaketi” önlemek için ne yapılması gerektiği sorusunu da yanıtsız bırakmıştır. Çünkü bu felaketin gelmesi için en çok çalışan kişi bizzat kendisi ve başında bulunduğu emperyalist Amerikan rejimidir.
Biden’ın bu “uyarıyı” Oval Ofis’ten ülkeye ve dünyaya hitaben değil de bir süper zenginler grubuna yapmış olması da dikkat çekicidir. Göründüğü kadarıyla Biden, süper zengin destekçilerine “sığınaklarınızı şimdiden hazırlayın” uyarısı yapmış.
Nükleer tehlikeyi abartmadığını söyleyen Biden, “Putin’i oldukça iyi tanıyorum. Taktik nükleer silahlar, biyolojik ve kimyasal silahların potansiyel kullanımından bahsederken şaka yapmıyor. Çünkü ordusunun önemli ölçüde düşük performans gösterdiğini söyleyebiliriz” ifadeleriyle aslında Rusya’yı provoke edip, taktik nükleer silahları kullanmaya zorlayan bir politika izlediğini de anlatıyor.
Nitekim New York Times gazetesi “Biden, Rusya’nın taktik bir nükleer silah kullanmasının ‘kıyametle sonuçlanmamasının’ mümkün olmadığını düşünüyor” diyerek Biden’ın açıklamalarını şöyle değerlendiriyor:
“ABD, Rusya’nın ‘taktik nükleer silah’ kullanmasına karşı bir ‘termonükleer’ saldırı ile karşılık verebilir. Ya da Biden, Rusya’nın taktik silah kullanacağını iddia ederek, Rusya’ya karşı önleyici bir nükleer saldırı emri verebilir” yorumu yapıyor.
ABD’nin Ukrayna’daki “gizli” operasyonlarının arttığı, savaşın başlangıcında olduğundan çok daha kapsamlı olduğu ABD basınında da dile getiriliyor. Ukrayna’da çatışmaların başlamasından sonra CIA ve ABD özel harekât timleri adeta savaşı yönetir oldular. İstihbarat sağlayan, planlama ve stratejiyi yapan ABD savaş aygıtıdır. Bu amaçla NATO’nun donanımları ve Tesla’nın sahibi Elon Musk gibi kapitalistlerin imkanları da kullanılıyor.
ABD’nin Ukrayna’daki “gizli” operasyonlarının ABD Başkanlığı’nın “gizli eylem kararı” çerçevesinde yürütüldüğü bilgisi de basında yer almıştı.
Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hatlarına Baltık Denizi’nin derinliklerinde yapılan sabotaj, Kırım’ı anakaraya bağlayan Kerç Boğazı köprüsüne yapılan sabotaj, Biden’ın “nükleer felaket” tellallığı ve Zelenski’nin Rusya’ya karşı “önleyici saldırılar” çağrısıyla ele alındığında, tehlikeli ve sinsi bir planın hazırlandığı görülüyor. Bununla ya Rusya kontrollü bir nükleer silah kullanımına itilmek isteniyor ya da Rusya’ya karşı “önleyici nükleer saldırı” için zemin döşeniyor.
Her biri diğerinden feci iki seçenek. Sonuçta her ikisi de nükleer bir çatışmayı tetiklemeyi hedefliyor. ABD-İngiltere-NATO cephesi Ukrayna savaşını kışkırttığı gibi ilk günden beri gerilimin düşürülmesini de sabote etti, adım adım savaşa benzin dökerek sorunu bu noktaya vardırdılar.
Biden bu konuşmayı, ABD ve NATO’nun maşası Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin, “Rusya’ya karşı önleyici eylemler, önleyici saldırılar yapılmalı” çağrısını savaş borazanlığı yapan medya tekellerinin dünyaya duyurmasından birkaç saat sonra yapmış olması tesadüf olmasa gerek. Sık sık dile getirildiği üzere, kukla Zelenski’nin tüm açıklamaları savaşa benzin dökme stratejisine göre hazırlanıyor.
Biden’ın zenginler grubu toplantısında yaptığı pervasız açıklamalar, bölgesel bir tehlikeyi değil, korkunç sonuçları olabilecek, küresel çapta bütün insanlığı etkileyecek bir felaketin gerçekleşme ihtimalinin giderek arttığını gösteriyor.
ABD ile suç ortakları, kendileri tarafından kışkırtılan bu savaşı ve onun derinleştirdiği ekonomik ve toplumsal krizi kontrol etme ve yönetmedeki başarısızlıklarını milyonlarca insanın hayatına mal olması pahasına da olsa tırmandırarak aşmayı hedefliyorlar.
Görüldüğü gibi, “...savaş politikanın şiddete dayalı araçlarla sürdürülmesinden başka bir şey değildir. Dolayısıyla savaşı durdurmak talebi, savaşa yol açan dolaysız güncel politikalar her neyse, onların derhal terkedilmesi talebiyle birleştirilmelidir. Bu hiçbir biçimde emperyalist odaklardan genel emperyalist niyet ve hesaplarını bir yana bırakmalarını talep etmek değildir. Bu eşyanın tabiatına aykırıdır. Nüfuz mücadeleleri ve yayılmacı hesaplar çerçevesinde saldırganlık ve savaş, emperyalizmin en temel karakteri ve gerektiği durumlarda fiili icraatıdır.”
Uluslararası sermaye ve onun savaş aygıtlarının hedeflerine ulaşmada ne derece “başarılı” olacakları dünya halkları, işçi ve emekçilerinin varlıklarını tehdit eden emperyalist savaşa karşı nasıl bir direniş sergileyeceklerine sıkı sıkıya bağlı olacaktır.
Politikanın şiddete dayalı aracı olan bu savaş, krizi ve küresel kaosu daha da derinleştiriyor. Bu savaşa son verecek olan işçi ve emekçilerin mücadele dinamikleri de mayalanıyor. TKİP VI. Kongre Bildirgesi’nde belirtildiği gibi:
“Kapitalizm bunalımlarla birlikte savaşlar ve devrimler üretiyor, geride kalan tarihi dönemin açıklıkla kanıtladığı katı gerçek budur. Şimdi yine günden güne şiddetlenen bir bunalımlar ve kendini bugünden bölgesel çapta gösteren savaşlar dönemi içindeyiz. Biriken muazzam sorunlar ve keskinleşen sınıf çelişkileri, devrimler için de toprağı gitgide daha çok mayalıyor. Bu durumda, burjuva gericiliğinin devrimin olanaklarını boğmaya yönelik karşı-devrimci hamlelerini boşa çıkarmak ve insanlığı yeni bir büyük emperyalist savaşın telafisi zor yıkımından korumak, işçi sınıfı ve ezilen halkların, gelmekte olan yeni devrimler döneminin olanaklarını ne ölçüde değerlendirebileceğine sıkı sıkıya bağlı olacaktır.”