ABD Başkanı Joe Biden’in geçen ay yapılacağı ilan edilen Ortadoğu ziyareti başladı. Zamanlaması ve ‘yüklü’ bir gündeminin olmasından dolayı bu ziyarete ayrı bir önem atfediliyor. Bölgedeki iş birlikçi rejimleri, başını Siyonist İsrail’in çekeceği ‘İran karşıtı’ bir ‘pakt’ içinde toplama hedefini ilan eden Biden için işlerin kolay olduğu söylenemez. Zira bu iş birlikçi rejimler bile artık Biden’ın her söylediğini yerine getiremeyebiliyorlar. Ukrayna savaşından sonra Rusya ile ilişkilerde aldıkları tutum bunu somut olarak gösterdi. Bu arada Körfez’in ‘Şeyh-Emir-Kral takımı da İsrail güdümlü bir askeri pakta katılmaya pek hevesli görünmüyor.
Siyonistlerin huzurunda bir ‘Siyonist’
Tüm ABD başkanları gibi Biden’ın da Ortadoğu’daki ilk durağı İsrail oldu. İşgal altındaki Filistin toprağı olan Kudüs’e ulaştığında ‘vatanıma gelmiş gibiyim’ diye açıklama yapan Biden, kendisinin de Siyonist olduğunu ilan etti. “Kişinin Siyonist olması için Yahudi olması gerekmiyor” diye konuşan Biden, muhtemelen ABD’deki Siyonist/Yahudi lobisine mesaj vermek istedi. Zira oğullarının kirli-kanlı-iğrenç-sapkın skandallarını ortaya koyan belge ve görüntüler geziden hemen önce ifşa edilmişti. Kasım’da yapılacak ara seçimler yaklaşırken, popülerliği dibe vuran Biden için lobilerin desteği daha da önem kazanıyor.
Elbet bu kadarı, Biden’ın da diğer selefleri gibi Siyonist rejimin hamisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Nitekim Siyonist rejime himaye sağlama, milyarlarca dolar mali yardım yapma, ırkçı politikaları, toprak gaspını, Kudüs’ü Araplardan arındırma, yani insanlık suçu olan etnik temizlik politikalarına tam destek verdi. Lafta ‘iki devletli çözüm’ planını savunan Biden, İsrail rejiminin bunu imkansız kılan suç ve icraatlarını da destekliyor. ABD başkanının Siyonist rejime tam destek verdiği konusunda bir tartışma bulunmuyor. Ancak halen dünya jandarması olduğunu iddia eden emperyalist bir gücün başında bulunan adamın Siyonistlere yaranma pozları takınması bir tür kepazelik olarak değerlendiriliyor.
Abbas Biden’in kirli oyununa alet olmayı reddetti
Biden İsrail’e gelmişken, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas’la da göstermelik bir görüşme yapacak. Ancak görüşmeyi yönetimin merkezi olan Ramallah’ta değil bir dini merkez sayılan Beyt Lahim’de gerçekleştirecek. 15 Temmuz günü gerçekleştirilecek görüşmenin ise bir saat sürmesi bekleniyor.
Filistin kaynakları, uzlaşmacı çizginin temsilcisi olan Mahmut Abbas yönetiminin de Biden’ın ziyaretinden bir beklenti içinde olmadığını belirtiyor. Zaten hastanelere yapılacağı söylenen mali yardım dışında bir şey vadetmiyor. Güya İsrail’le Filistin yönetimi arasında ‘arabulucu’ olan ABD yönetimlerinin her icraatı, Filistin davasını ve direnişini tasfiye etmeyi amaçlıyor. Bu, Biden yönetimi için de geçerlidir.
Yıllardan beri vaat edilen ‘çift devletli çözüm’, ABD’nin himaye ettiği Siyonist rejim tarafından çoktan imkansız hale getirildi. Trump’ın Filistin halkının davasını ve taleplerini hiçe sayan küstahça politikalarını devam ettiren Biden yönetiminin, Filistin halkına sunabileceği sahte vaatleri bile yoktur. Hal böyleyken, İsrail’le Arap rejimleri arasındaki iş birliğinden Filistin yönetiminin memnun olduğunu içeren ortak bir açıklamaya imza atması için Mahmut Abbas’a baskı yapıyorlar. Elbette Mahmut Abbas bile bu kadarını yapamazdı. Nitekim Filistinli kaynaklar bundan dolayı ABD heyetiyle gerilim yaşandığını, ancak Abbas liderliğindeki Filistin yönetiminin böyle bir açıklamaya imza atmayacağını kesin bir dille muhataplarına ilettiğini belirtiyor.
Biden ‘testereci’ M. bin Selman’la kucaklaşacak mı?
Biden, Adnan Kaşıkçı’nın vahşi şekilde öldürülmesinin emrini verdiği için Muhammed bin Selman’a (MbS) güya mesafe koymuştu. MbS’nin cinayetteki suçunu gösteren CIA belgelerini yayınlatarak ‘tavır’ aldığını göstermişti. Arap medyasında ‘testereci’ diye anılan MbS’ye bunca laf eden Biden’ın Muhammed bin Selman’ın ayağına gitmesi, ABD başkanlarının nasıl da çaptan düştüğünün göstergesi kabul ediliyor.
"Dünya jandarması" havalarında olan ABD başkanının bir testerecinin ayağına gitmesi "izaha muhtaç" bir şey olmalı ki, Biden bunu kamuoyuna açıklamak için Amerikan Washington Post gazetesinde bir yazı yayınladı. “Ortak çıkar ve sorumluluklara dayalı stratejik ortaklığı güçlendirmek” için bu ziyareti gerçekleştirdiğini iddia eden Biden, buna rağmen pek rahat görünmüyor. Zira ABD medyasında "MbS ile kucaklaşan Biden" fotoğrafının yayınlanması "demokrat başkan" için pek matah bir görüntü olmayacak. Nitekim Siyonist şeflerin kucaklaşma hamlesi yapmalarına rağmen Biden’ın el sıkışmakla yetinmesi, bunun için yapılmış bir hazırlık olarak değerlendirildi. İsrail başbakanıyla kucaklaşmayan Biden, MbS ile kucaklaşma yükünden de kurtulmayı hedefliyor. Gerekçe ise hazır; "korona önlemleri." Ancak bu "şekli" önlem, Biden’ın "testereci" MbS’nin ayağına gittiği gerçeğini değiştirmeyecek.
Biden’ın ‘CENTO’su tutar mı?
ABD hegemonyasındaki gerilemenin doğal olarak Ortadoğu’da da yansımaları oldu. Üstelik bunun en bariz örneklerinden birini bizzat Amerikancı rejimler aldıkları tutumla gösterdiler.
“ABD emperyalizminin kendisine bin bir bağla bağlı Ortadoğu devletlerini Rusya’ya karşı istediği türden bir tutuma yöneltememesi, Ukrayna savaşının açığa çıkardığı önemli bir olgu olmuştur. İsrail Rusya’yla güçlü ilişkilerini zedeleyecek hemen hiçbir adımın bir parçası olmamıştır. Suudi Arabistan ile Körfez ülkeleri de ambargolara katılmadıkları gibi halen petrol arzının artırılmasına yönelik baskılara da direnebilmektedirler. Bu dikkate değer tutumları da dünya güç dengelerindeki büyük değişime ve bunun bu türden ülkelere açtığı geniş manevra alanına bir gösterge saymak gerekir.” (Ukrayna krizi sonrası dünya, EKİM Sayı: 324, Haziran 2022)
Bu gelişmeler, kuşkusuz ki en çok Biden yönetimini tedirgin etmiştir. Bunun Biden’ın Ortadoğu ziyaretinin temel nedenlerinden biri olduğundan da şüphe etmemek lazım. Bu gidişata müdahale edebilmek için somut hedeflerin konması gerekiyor. Biden bunları, bölgedeki "esas düşman" İran’ın hiçbir koşulda nükleer silaha sahip olmaması ve Rusya ile Çin’le kurulan ilişkilerin kesilmesi ve bu iki "düşman" gücün Ortadoğu’da artan etkisinin önüne geçilmesi şeklinde tanımladı.
Bu amaçla "ABD şemsiyesi altında, Siyonist İsrail önderliğinde bir tür Ortadoğu NATO’su oluşturma" girişiminden söz ediliyor. Bu girişim, Şubat 1955’te kurulan ama işlevsiz kalan CENTO/Bağdat Paktı’nı hatırlattı. O zaman da amaç Arap ülkelerini batılı emperyalistler safında Sovyetler Birliği’ne karşı kullanmaktı. Oysa Irak dışında katılan bir Arap ülkesi olmamıştır. 1958’de Bağdat’taki İngiliz kuklası rejimin yıkılmasından kısa süre sonra ise Irak da pakttan ayrılmıştır. Geriye Türkiye, İran, Pakistan ve İngiltere kalmıştır. Mısır başta olmak üzere Arap ülkeleri bu emperyalist oluşuma mesafeli durmuştur.
Görünen o ki, ABD’nin bölgede zayıflayan etkisini korumak ve Siyonist İsrail’e güvence sağlamak için Biden’ın yeniden bir tür CENTO kurma girişimi de fiyaskoyla sonuçlanacaktır. Zira böyle bir paktın kurulmasının olası bir İran-İsrail çatışmasında Arap ülkelerinin ateşe atılması anlamına geleceğini, Siyonist rejimle iş birliği yapan Körfez rejimleri de biliyor. Hal böyleyken en Amerikancısının bile böyle bir pakta katılması çok zor. Öte yandan Biden’in iş birlikçi rejimlerin Rusya-Çin ikilisiyle geliştirdikleri ilişkileri sabote etme şansı da düşük görünüyor.
Geziyi “Biden geldi ama (beklenen) Godot gelmedi” şeklinde yorumlayan İran basını, Biden’ın ziyaretinin iddia edildiği gibi bir sonuç yaratmayacağını iddia ediyor. Yine de bu ziyaretin uğursuz bir girişim olduğu ve Filistin başta olmak üzere bölge halklarının hayrına olmadığı bir gerçektir. Çünkü Biden’ın ziyareti hem saldırgan İsrail rejimine ABD desteğini arttırmaya hem bölgedeki gerilimleri tırmandırmaya yarayacak bir girişimdir.