Türkiye İşçi Sendikaları (Türk-İş) Konfederasyonu vergi düzenlemesi üzerine taleplerini içeren bir yazıyı Hazine ve Maliye Bakanlığına, Siyasi Parti Grup Başkanvekillikleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığına gönderdi.
Vergi düzenlemesine dair iyimser temenniler
Verginin sadece kamu harcamalarını finanse etmek için alınmadığı belirtilen yazıda gelirin daha adaletli paylaşılması gerektiği ifade edildi. Devletin “kapsayıcı büyüme”, “vergi adaleti” söylemlerinin olumlandığı metinde, yeni vergi kanun tasarısı hakkında iyimser temennilerde bulunuldu. “Dijital Hizmet Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi”nin sosyal beklentilere uygun olmasının gerekliliği üzerinde durularak şu ifadelere yer verildi:
“Ücretlilerin üzerindeki vergi yükünün ağırlığı ve olumsuz etkisi, işçinin eline geçen net ücretin, vergi kesintileri nedeniyle, yılbaşına göre geçen sürede giderek gerilemesidir. Ücretli çalışanın bir yandan enflasyon nedeniyle satın alma gücü gerilerken öte yandan artan vergi oranı nedeniyle net ücreti azalmaktadır.”
Aylık brüt geliri 4.500 TL olan bir işçinin 12 aylık çalışmasının 3 ayını vergiye ödediğine işaret edildikten sonra asgari ücretlinin ödediği vergiye ilişkin şu ifadeler kullanıldı:
“Türkiye’de aylık brüt 2.558,40 TL olan asgari ücretin neti bekar olan işçi için 2.020,90 TL’dir ve bu tutara asgari geçim indirimi dahildir. Asgari ücretli bir işçi bile yıllık 4.552 TL gelir ve damga vergisi ödemektedir. Evli iki çocuklu bir asgari ücretlinin yılın ilk ayında 2.116,84 TL olan net ücreti yılın son üç ayında 2.008,11 TL’ye gerilemektedir. Asgari ücretli bile, yılın sonlarına doğru yüzde 15’lik dilimden yüzde 20’lik dilime geçiş yapmaktadır. Vergi düzenlemesi ile bu tutar 2.020,90 TL’ye yükseltilmekte ve fakat yılın ilk ayına göre, vergi nedeniyle yine de ücreti gerilemektedir.”
Türk-İş’in talepleri
Metnin sonunda Türk-İş’in talepleri şöyle sıralandı:
“TÜRK-İŞ olarak ücret kazançları bakımından, asgari ücretten alınan verginin kaldırılması temel talebimizi tekrarlamak isteriz. ‘En az geçim indirimi’ uygulamasıyla da, belirlenecek tutarın üzerinde bir gelir elde edilmesi sonrasında vergilendirmenin başlaması sağlanmalıdır. Öte yandan, ücret geliri elde eden kişilerin giderlerini ödedikleri vergiden indirememelerinin doğurduğu anayasal eşitlik ilkesine aykırılık halini karşılayabilmek için, tıpkı gayrimenkul sermaye iratlarında olduğu gibi, yüzde 25’lik götürü gider indiriminin yapılması olumlu bir adım olacaktır.
En düşük gelirli kesimlerin tasarruf yapabilir duruma gelmeleri için tüketim vergi yükünün (dolaylı verginin) azaltılması gerekmektedir. Özellikle istihdamı teşvik etmeye yönelik olmak üzere çalışanlarda konut grubuna giren elektrik, su, doğalgaz gibi ürünlerin KDV oranları tüketim seviyelerine göre farklılaştırılmalıdır.
Düşük gelirli hanehalkının tüketiminde önemli payı olan gıda ve alkolsüz içecekler, eğitim, sağlık ile giyim ve ayakkabı grubu için halen indirimli vergi oranı uygulanmaktaysa da düşük gelirli ailelerin tüketim vergi payını azaltmak için bu oranın daha da aşağıya çekilmesi sağlanmalıdır.
Türkiye'de vergi alanında yapılacak “reform” ancak ücretliler aleyhine var olan bu adaletsiz yapının değiştirilmesiyle mümkün olacaktır. Öncelikle emek üzerindeki vergi yükünün azaltılması ve verginin geniş kitlelere adil bir şekilde yansımasının sağlanması gerekmektedir. Gelir vergisi tarife basamakları ve oranları acil olarak güncellenmelidir.”