Toplu İş Sözleşmesi (TİS) işçi sınıfının zorlu mücadelelerle kazanılmış haklarından biridir. Bir fabrikada, bir sektörde sermayenin karşısına toplu bir şekilde çıkılması, işçi sınıfının örgütlü gücünün kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Sermayenin keyfiliğinin, inisiyatifinin sınırlandırılması, emeğin korunması çerçevesinde bir dizi temel hakkın kazanılması ve sözleşme ile güvence altına alınması anlamına gelmektedir.
Ancak bunun güvencesi ve korunması, bu hakkın kazanımını sağlayan işçi sınıfının örgütlü bir güç olarak hareket edebilmesinden geçmektedir.
Bugün işçi sınıfının örgütsüzlüğü, inisiyatifsizliği, sendikaların başına çöreklenmiş sendikal bürokrasinin uzlaşmacı-icazetçi tutumu ve Türk Metal ve Çelik-İş örneklerinde olduğu gibi sermayenin hizmetinde çetelere dönüşmesi, TİS’lerin işçi sınıfına boyun eğdirmek için kullanılmasına zemin hazırlamaktadır. Sendikaya üye olmanın yeterli görülmesi, inisiyatifin sendikal bürokrasiye teslim edilmesi, imzalanan TİS’lerin işçiler için bir zincire dönüşmesine neden olmaktadır. Yasal olarak imzalanan TİS’lerin dışına çıkılamayacağı söylemi, bir sonraki TİS’in beklenmesi gerektiği aldatmacası ile bu zincir yıllardır işçilere takılmaktadır. Metal Fırtına’ya kadar üst üste 5-6 sözleşme süreci böyle yaşanmıştır.
Delinmez, değiştirilmez denilen, işçilere üç yıl beklemesi gerektiği öğütlenen TİS ilk kez Metal Fırtına ile parçalanmıştır. Birlikte ayağa kalkan işçiler tüm eksiklik ve zayıflıklarına rağmen bunu başarmıştır. MESS-Türk Metal’in işçi sınıfının alınteri üzerinden kurduğu saltanat çatırdamıştır.
Son TİS döneminde de MESS-Türk Metal-hükümet üçlüsü Metal Fırtına gerçeğini bilerek davrandı. Sefalet ücretleri gerçeği değişmese de, işçilerin kabullenebileceği bir düzeyde bir zammı vermek durumunda kaldılar. Saltanatlarının devam etmesi için bu gerekiyordu.
Ancak TİS’in imzalanmasından bugüne bir yılı aşkın bir süre geçti ve TİS ile elde edilenler eridi. Bugün Metal Grup TİS kapsamındaki 140.000 metal işçisinin büyük bir çoğunluğu, ikramiyeler ve sosyal haklar dışında, asgari ücret seviyesinde maaşlara çalışmaktadır. Onlar eklendiğinde ise maaşlar yoksulluk sınırının yarısı düzeyine ulaşabilmektedir.
Yaşanan kriz, gıda enflasyonunun en az %50’lerde olması, resmi rakamlara göre enflasyon %20 civarında gösterilse bile gerçek enflasyonun bunun en az iki katına ulaşması, metal işçilerinin ücretlerini gün geçtikçe eritmektedir.
MESS patronları metal işçilerine TİS’i bekleyin demektedir. TİS ancak Ocak 2020’de imzalanacaktır. MESS, siz bekleyin biz sömürüye devam edelim, siz bekleyin biz sermayemizi büyütelim demektedir. İşçilerin örgütsüzlüğüne, sendikal bürokrasinin varlığına yaslanarak, krizin faturasını işçilerin üzerine yıkmak çabasındadır.
Kriz döneminde sendikalı birçok fabrikada da işten atmalar devam etmektedir. Üretimdeki daralmanın sermayeye etkileri teşviklerle, Kısa Çalışma Ödeneği ile giderilmeye çalışılmaktadır.
TİS’leri beklemek faturayı ödemeyi kabul etmektir. TİS’leri beklemek sermayeye boyun eğmek, ücretli köleliği kabullenmektir.
Bizler “Krizin faturasını kapitalistler ödesin!” diyoruz.
Bu ne demektir?
Maaşlarımızdan kesilerek oluşturulan fonların sermayeye teşvik, ödenek, hibe olarak kullandırılmasına izin vermemek demektir. “İşten atmalar yasaklansın!” şiarını yükseltmek, işten atmalara karşı birliğimizi kurmak, üretimden gelen gücümüzü kullanmak demektir. Gerektiğinde şalteri indirmek demektir.
TİS’i beklemeden eriyen maaşlarımıza zam talep etmek demektir. Krizi en ağır şekilde yaşadığımız bu dönemde dişe diş mücadeleyle zam talebimiz etrafında birleşmek demektir.
TİS’i bekleyerek kaybederiz. TİS’i bekleyerek TİS’te de kazanamayız.
Bakın MESS’e, bakın sermayeye… TİS’i bekliyorlar mı faturayı bizlerin sırtına yıkmak için? Beklemiyorlar. Haklarımızı gasp etmek için tereddüt ediyorlar mı? Etmiyorlar. Onlar TİS’i beklemezken biz neden bekliyoruz? Örgütlü bir güç olarak hareket edemememizden…
Önce bunu aşmalıyız. Bölüm bölüm, vardiya vardiya güvendiğimiz işçilerle birliklerimizi kurmalıyız. Taleplerimizi belirlemeli, taleplerimiz etrafında kenetlenmeliyiz. Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için diyerek, gerektiğinde üretimden gelen gücümüzü kullanmakta tereddüt etmemeliyiz. Gücü, inisiyatifi elimize almalıyız.
TİS’i beklemeden taleplerimiz için bugünden mücadeleyi yükseltemezsek, birliğimizi güçlendirip, örgütsüzlüğümüzden, dağınıklığımızdan kurtulmazsak kaybederiz.
Bugün eli böğründe bekleyenler, yarın ya el pençe divan dururlar ya da el açarlar. En iyi ihtimalle de elden bir şey gelmiyor derler.
Böyle olmasını istemiyorsak harekete geçmeliyiz. TİS’lerde kazanmanın yolu da bugünden yaptıklarımızdan, biriktirdiklerimizden geçiyor.
Sermayeye karşı bir savaşımın içindeyiz. Bu savaş sınıf savaşımı. Bu savaşta duraksamak, tereddüt etmek, beklemek, emekçilere sefalet ve kölelikten başka bir şey getirmeyecektir.
Metal İşçileri Birliği