Sürerse bu devran böyle, dönerse çarklar sermaye sınıfı için bizler için ölüm ve sömürüdür bu dünya. Ama başkası da var, dahası da… Özgür ve eşit olanı…
Biz işçilere, emekçilere, kadınlara, gençlere insanca yaşanacak bir toplum bir dünya lazım. İsteklerimiz, sandıklara sığmayan talepler ve bir hayattır. Ne yerel ne de genel seçimlerin sonuçları ile varılamayacak bir toplum. Bizim alınterimizin /emek-gücümüzün sömürüsü üzerine kurulu bu düzen ne kadar törpülenirse törpülensin içinden eşitlik çıkamaz. Bu düzenin üzerine yığılmış pislikler ne kadar silinirse silinsin özgürlüğe varılamaz.
İnsanca bir yaşam kurmak, emeği sermayenin boyunduruğundan kurtarmakla mümkün olabilir. Kapitalist düzeni kökten değiştirerek… Emeğin kurtuluşu ancak ve ancak sınıfa karşı sınıf perspektifiyle düzene karşı devrim mücadelesini büyüterek gerçekleştirilebilir.
Devrim mücadelesinde, 1 Mayıs’ın tarihinde eşit işe eşit ücret talebinden çalışma saatlerinin düşürülmesine kadar hakların kazanılmasında nice can bedelleri var. Çalışmanın ‘normali/fıtratı’ sayılan iş cinayetlerinde her gün makinelerin arasında, madenlerin göçüklerinde, inşaatlarda, fabrikalarda, rafinerilerde, işyerlerinde son nefeslerini veren işçi kardeşlerimiz var.
Soma, Ermenek, Hendek, İliç, Beşiktaş… Bunlar, 1100 odalı sarayda yaşayan zatın dediği gibi “fıtrat” mıydı? Peki ya MESEM’lerde can vermek?
İş hazaları, hatta cinayetleri işçilerin günlük rutini olmuş ve kanıksatılmış durumda. Çalışıyorsan vücudunun bir yerinin yanması veya kesilmesi ‘olağan’ bir şeymiş gibi karşılanıyor. MESEM’lerde yasal çıraklık ile işgücü ucuzken, ölüm ise ‘sıradan’ bir şeymiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Bizlere insanca çalışma koşulları unutturulmak, vahşi sömürünün her biçimi “normal” diye kanıksatılmak isteniyor.
Saray rejiminin ve kapitalistlerin dayatmaları halen suskunlukla karşılanıyor ama alttan alta biriken tepkiler de var. Büyütülen korku duvarları var ama direnmekten, grev hakkını kullanmaktan, sokaklarda mücadele etmekten geri durmayanlar da var bu havalarda. Elbet bu böyle gitmeyecek. Sömürünün olmadığı günler bu kan denizinin ufkundan kızıl bir güneş gibi doğacak!
1 Mayıs’ı kızıl yapanların tarihini sahiplenelim!
“8 saatlik iş günü” talebiyle yükseltilen direnişin ve bu talep için idam edilerek bedel ödeyen işçi önderlerinin sınıfsız/sömürüsüz bir dünya uğruna yükseltilen mücadeleye armağanıdır 1 Mayıs.
1886 yılının 1 Mayıs’ında ABD’de 10’dan fazla kentte, iş günün 8 saate düşürülmesi için 350 bin işçinin katıldığı eylemler gerçekleştirildi. Bu sırada Chicago’da bulunan Mc Cormick fabrikasında aylardır grev sürüyordu. 1 Mayıs’ın ardından grevi kırmak için grevcilerin üzerine ateş açılarak 6 işçi öldürüldü. Katliamı protesto eden işçilere de ateş açıldı ve 10 kişi daha katledildi. 8 işçi önderi, sendikacı tutuklandı. Tutukluluk aylarca sürdü. Sonrasında 4 işçi önderi 11 Kasım 1887’de idam edildi.
1889’da Paris’te toplanan II. Enternasyonal Kongresi, 8 saatlik işgünü talebini yükseltmek için 1 Mayıs’ta kitlesel eylemler yapılmasına karar verdi. 1 Mayıs 1890’da dünyanın dört bir yanında eylemler gerçekleştirildi. II. Enternasyonal’in 1891 yılında yapılan Brüksel Kongresi’nde eylemlerin her yıl tekrarlanmasına ve 1 Mayıs’ın uluslararası işçi günü olarak ilan edilmesine karar verildi. O günlerden bugüne dünyanın sokaklarına çıkan işçiler 1 Mayıslarda eylemler yapıyor.
Sınıf hareketinin devrimci mirasını savunuyoruz!
Türkiye ve dünyada sınıf mücadelesi grevleri, direnişleri, ayaklanmaları, yükselişi/geri düşüşleriyle deneyimler, birikimler, kazanımlar yaratmıştır. Osmanlı’nın son dönemlerinden günümüze uzanan sınıf mücadelesi, Türkiye’de de dünyadakine benzer bir seyir izlemiştir. Son 20 yılda ise Türkiye işçi sınıfının kazanımlarının önemli bir kısmı sermaye sınıfı ve onun vurucu gücü olan AKP iktidarı tarafından gasp edildi. Bu gidişatı durdurmak ve gasp edilen hakları yeniden kazanmak için grevlerle, işgallerle, direnişlerle mücadeleyi büyütmeliyiz. Kavellerden, Sungurlardan, Tarişlerden, Paşabahçelerden, Alpagutlardan, Greiflerden, Metal Fırtınalarından öğrenerek, onların yolundan yürüyerek bunu başarabiliriz. Sınıf mücadelesinin en önemli günlerinden bir olan 1 Mayıs’a bu bilinçle hazırlanmalı işçi sınıfının örgütlü ve üretimden gelen gücünü ortaya çıkarmalıyız. Sınıf hareketinin devrimci geleceği için “Düzene karşı devrim!”
Emeğin Kurtuluşu için Gebze 1 Mayıs Hazırlık Komitesi